Kur’an Temel Ölçü, Sahih Sünnet Kesin Çözümdür
Kur’an, bütün insanlara hayatı doğru yaşamanın yolunu göstermek, onları hem dünyada hem de ahirette başarıya ulaştırmak için Allah katından Hz. Muhammed’e vahyolunan muciz sözün adıdır. O her çağın insanına hitap eden ve yol gösteren prensipleri içeren bir kitaptır. Onun insanın yaşamına ve toplumun dinamik ihtiyaçlarına eşlik eden bir söylemi vardır. İşte Kur’an’ı sürekli gündemin ilk sırasına taşıyan temel öğe de budur. Yani onun insana ve hayata dair söyledikleridir.
Ancak Kur’an’ın hayatımıza doğru taşınabilmesi için onun nasıl uygulanacağını gösteren pratik bir modele ihtiyaç vardır. Bu model de Hz. Peygamber tarafından ortaya konulmuş olan “sahih sünnet”tir. Çünkü sahih sünnet, Kur’an’ın hayata açılımı, İslam’ın da pratik ve örnek bir tatbikatıdır. Bunun için Hz. Peygamber’in sünneti, tefsir olunmuş canlı kitabı ve yaşayan İslam’ı temsil etmektedir.
Çünkü İslam idealinin pratik örneği sünnetle ortaya konulunca İslam dünyayı teslim almış ve cihan ufuklarını aydınlatmıştır. Böylece dünya Hz. Peygamberin önderliğinde ve siyasi liderliğinde köklü bir değişime uğramıştır. Onun bu örnek hayatı, vefatından sonra da bütün müminlere hem rehber hem de mektep olmuştur. Zira İslami bilgilerin ilk kaynağı Kur’an-ı Kerim olsa da bunların uygulamadaki birinci dayanağı Hz. Peygamber’in sahih sünnetidir. Bu yüzden Kur’an temel ölçü, sahih sünnet de en doğru ve kesin çözümdür.
Öyleyse biz de tıpkı Peygamber terbiyesinde yetişen sahabe nesli gibi Kur’an’ı ilim ve amelle birlikte öğrenmeliyiz. Kur’an’da bulduğumuz ve Hz. Peygamberden aldığımız İslam’ı, hayatın hakim dini yapma idealinden asla vazgeçmemeliyiz. Çünkü İslam, dünyada kendisine uyulsun ve uygulansın diye gönderilmiş bir dindir. Nitekim o, Hz. Peygamber döneminde davetten devlete ulaşmış, Hz. Peygamberin en büyük sünneti de “İslam iktidarını gerçekleştirmesi” olmuştur.
Sonuç olarak Kur’an ve sünnet, kendi özgünlüğü ve bütünlüğü içinde anlaşılmalı, kısır ve kasıtlı görüşlerle dondurulmamalıdır. Aksi halde sadece belirli günlerde hatırlanan Kur’an ve sünnet, imanı artıran, ahlakı güzelleştiren, mücadele ruhunu alevlendiren, hakka sarılıp sadık kalmayı teşvik eden misyonundan çok şey yitirmiş olur. Bu durumda bize düşen görev sadece belirli günlerde Kur’an ve sünnetten söz etmek değil, Kur’an ve sünnetten bizde ve hayatımızda ne var ona bakmaktır. Çünkü Kur’an yeniliği eskimeyen ilahi bir mesajdır. Hz. Peygamber de gönüllerimizde sevgisiyle, hayatımızda da sünnetiyle yaşayan ve yaşayacak olan ebedi rehberimizdir. Yazımızı, merhum Necip Fazıl’ın sevgili peygamberimizin vizyonunu ve misyonunu dile getiren şu dizeleriyle bitirmek uygun olacaktır:
“Sende insan ve toplum, sende temel ve bina
Ne getirdin götürdün, bildirdinse âmennâ.”