İsabet Buyurmadınız Diyecek Yiğit Lazım
Eskilerden beri anlatılır. "Devletin işi meşveretle yapılmalıdır". Bu ifade özellikle muhafazakar kanatlar tarafından çok kullanır. Çünkü insanlara her dönem böyle öğretilmiştir. Abbasi, Selçuklu ve Osmanlılarda böyle bir teamül olmuştur.
Yine böyle bir tarih diliminde devlet işleri meşveretle yürütülmeye,problemler çözülmeye çalışılırken birden işler yolunda gitmemeye başlamış.
Zamanın Halifesi aldıkları kararların bazılarının
yanlış olduğunu fark etmiş. Bunun sebeplerini düşünmeye raştırmaya başlayınca işin aslının alınan yanlış kararların
olduğunu fark etmiş. Alınan kararlar zararlara sebep olmakta, kararların alındığı meşveret toplantılarında yanında görev yapan yardımcılarının kendisini yeterince uyaracak durumda olmadıklarını anlıyor.
Bir toplantı öncesi bilerek ve tasarlayarak yanlış bir ifade kullanıp; vezirlerine, komutanlarına ve şeyhülislamına soruyor. Divandaki herkes şu mealde fikir beyan ediyorlar! “En iyisini siz düşünürsünüz”, ”En iyisini Zatı devletleri bilir”, Doğru söylüyorsunuz”, İsabet buyurdunuz ya Emirel müminin” diyorlar. Baka karşılık veren yok.
Halife; çareyi her söylediğine hayır diyecek birini bulup görevlendirmekte bulur.
Bu kişinin görevi sadece yanlış olduğunu düşündüğü şeye değil, doğru olduğunu gördüğüne de karşı çıkmak,hayır demek, böylece fikirlerin çatışmasını sağlayarak en doğrunun bulunabilmesine kapı aralamaktır.
Bu “Hayırcı” kişi tüm toplantılarda bulunacak, her zaman halifenin yanında olacak, alınmakta olan kararların yanlış olduğunu, zararlara sebep olacağını söyleyecek. Sadece yanlış olduğunu söylemekle kalmayacak aynı zamanda gerekçelerini de ifade edecek.
Yine bir gün devletin işini konuşmak için divan toplanır. Halife konuyu belirtir ve divandaki görevlilerden
fikir beyan etmelerini ister.
Baş vezir bir şeyler söyler ve "isabet buyurdunuz sultanım" deyince , hayırcı hemen söz alır ve bunun doğru olmadığını, şu şu mahsurları olabileceğini söyler. Herkes
şaşırmıştır. Sırayla divandakiler fikirlerini söyler, hayırcı herkese olmaz , şu mahsurları var, doğrusu şöyle olmalıdır der. Sıra Halifeye gelmiştir. Halifede fikrini söyleyince ; ona da hayır der. Artık iş çığırından çıkmış divandakiler
halife hariç, hayırcının kellesinin uçurulacağını düşünmektedir. Halife cellatları geri gönderir ve ortaya
çıkan beyin fırtınasının sonucunu uygulamaya koyar. Devlet kurtulur.
Tüm toplantılarda hayırcı bu görevi ifa eder.
Kimsenin gözüne girmek gibi bir endişesi olmadığı için dalkavukluk yapmasına gerek yoktur. Yiğittir, merttir ve sözünü esirgemez bir konumdadır.Bu özellik aslında memlekette hür fikrin, hür vicdanın ve hür tefekküründe önünü açar.
Tıpkı Hz. Ömer'e Ölümü hatırlatan o güzel insan
bulununcaya kadar. . . . . .