Kaçak
kayıptı hayalleri’nin işlediği göz yarıklarında birikimlerini taşıdığı yaram,
bir renk dönüşümü aktarıldı gökkubbe’nin derinliklerinde
çığlıkta uzaklara eş değerdi mesafeler...
susturuldu elleri,
gelen rotasını kaybetmiş hüzünleri...
bir çırpıda nokta koydu hayatına,
çizdiği harita gibi,
renklerini çözdü sulu kalemle fırçaları’nın darbelerinde...
bir simaydı hazırladığı kırmızı’nın her tonu
griden serpiştirilmiş olanca kalabalık dağınıklığı,
derindi kara kalemden yaptığı yarınları...
bir dekordu kendince karaladığı,
renk vermeye çalıştıkca yok olan geleceği,
ipten merdivendi inen çıkanları hüsranları,
basamakta alışamadığı umutları asıldı,
bekleşen sevdasını bitirdi,
yüreğine sardı sarmaladı...
unuttu...
unutturdu kalbine,
susturdu sanki inceden,
cinnet geçirdi kalemi,
sabrın son haneleri gezindi ipe dizilişindeki alalaceleciği...
ve kıyısına sığındı zaman,
telaşlı ansızın darbeler vurdu,
hüsrana dönen hayatını buruşturdu.
bitti belkilerin yarınlara aktarılması geçmedi yakasından,
büyüktü küçüldü diz çöktü hüzünlerinin adımlarına,
birikimlerini tuvalden sildi.
sevda lekesini kaybetmeden bu şehri arkasına bakmadan terk etti.
ve...
tentesine değen güneş yıkılan hayallerini ısıtmadı.
soğuktu donmuş ellerini bıraktı dünlerine...
n.altın 10/12//2010
#