Önemli Olan: Ne Söylediğin Değil Nereden Söylediğin
Fransız iç savaşında Rousseau'nun, İngiliz İç Savaşında Hobbes'un, Alman parçalanmasında Hegel'in, Kantn'ın, Osmanlının parçalanmasında Mustafa Kemal'in ortaya çıktığı gibi toplumların bunalımlı dönemlerinde yeni bir bakış açısına sahip insanlar ortaya çıkacaktır. Bu bakış açısına sahip insanların hepsi söylemeden önce nereden söyleyeceklerine karar vermiş, duruşlarını ortaya koyduktan sonra söyleyeceklerini söylemişlerdir.
Ülkemizde var olan sorunlar ile yüzleşme ve bu sorunların sebebi olan kurum ve kişiler ile hesaplaşmaya girişirken durduğumuz yere iyi bakmak lazımdır. Bir insan olayları sadece kendi içinde yaşıyorsa ve nerede durduğunun farkında değilse, başka bir şeyden anlamaz ve sorunların çözümüne bir katkıda bulunmaz. Bilakis kendisi sorun olabilir.
Atacağın nutuk için gereken kelimeleri özenle arayacağına önce nerede durman gerektiğini anla. Duruş sahibi olmadan söylenecek her söz, yapılacak her eylem taka tukaları taka tukacıya götürüp takatukalatmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Ben taka tukacı değilim:
Hiç bir zaman duruşunu arayan bir insan olmadım. Durduğum yer hep belliydi. Kendimden hiç bir zaman şüphe etmedim, dolayısı ile hiç bir zaman da suçluluk hissetmedim. Ben buyum böyle olmaktan da memnunum. Kimseyi dışlamak niyetinde değilim. Ama her hangi bir kimsenin, beni dışlaması karşısında kendimi ispat etme durumda da değilim. Söyleyecek bir şeyim var. Ve bunu söyleyecek teorik arka planım da, tarihi zeminim de var.
Bu teorik arka planın ve tarihi zeminin ışığında şimdiye kadar söylediklerimden ve gelecekte söyleyeceklerimden muhatabı dışındakilerden başka kimse alınmasın. Ama doğru bildiğimi bana yanlış olduğu ispatlanıncaya kadar söylemeye devam edeceğim...
"Onla olun, Onsuz olmayın" #