Ölümün Kardeşi
Bu ayetten, insanların ölüm tecrübesini bir kere, ölüme yakın tecrübeleri ise birçok kez yaşayacakları sonucu çıkmakta; ona ölüme benzer tecrübeyi en sık yaşatan olayınsa uyku olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü canlının bütün hayati güdülerinin yaşayan bedenden tamamen koparılıp alınmasına “ölüm”; tamamen değil de kısmen ve geçici olarak alınıp insanın bilinç kaybına uğramasına da “uyku” denir. Bu da ölüm ile uykunun aynı türden olaylar olduğunu gösterir. İşte uyku esnasındaki bu duyum ve bilinç kaybından dolayı uyku, ölüme benzetilmiş ve onun kardeşi sayılmıştır.
İnsanların ölümle değilse de kardeşiyle, yani uykuyla araları çok iyi. Onunla iyi anlaşıyorlar. Çünkü o insanı çok seviyor. Bu yüzden de hep onun yanında yer alıyor. İnsan geceleri televizyon izlerken, okulda ders dinlerken, araba kullanırken, bir iş yaparken, bir yerde oturup istirahat ederken o hep insanla beraberdir. Onunla yürür, onunla oturur. Bir süre insanın yanından ayrılıp gitse bile tekrar ona döner. İnsan yoruldukça ağır ağır sokulur ona. Hem de dostane tebessümü narkozla. İnsan da sever uykuyu. Çünkü uyku her sabah elinden tutup mezarından kaldırır onu. Öte yandan insan onu bir gün görmese başına ağrılar girer, iki gün görmese damarlarından kan çekilir, üç gün görmese hayatı çekilmez hale gelir. Uykuya kızmak mı? Kimin haddine! Tam tersine insan hayatının yarısı bağışlar ona.
Görüldüğü gibi ölümün kardeşi olan uyku benliğe hakkını iade eden sevimli eşkıya, varlığını da yokluğunu da en şiddetli şekilde hissettiren efsanevi kahraman ve Allah’ın mazlumdan da zalimden de esirgemediği hayat iksiri. (A. Ali Ural, Tek Kelimelik Sözlük, s.154-155) Demek ki hem uykuya hem de uyanmaya ihtiyacı var insanın. Tıpkı öldükten sonra dirilmeye ihtiyacı olduğu gibi.
Sonuç olarak uyku, hem ölümün kardeşi hem de bu dünyada aczin örtüsü. Çünkü o gelince insan uyumadan edemeyeceği gibi gelmeyince de uyuyamaz. Bu sebeple ancak kudret eliyle sıyrılabilir bu örtü. Zira her türlü eksiklikten uzak olan yüceler yücesi Allah uyumaz. Ayrıca O’nu uyuklama ve dalgınlıkta tutmaz. (krş. Bakara 2/255) Öte yandan insanlar bu dünyada bir bakıma uykudadır; onlar ölünce gerçek anlamda uyanırlar. Demek ki macerası hazin insanın… Çünkü gerçekten uyanabilmesi için ölmesi lazım. Aslında her gece ölüyor insan ve diriliyor her sabah. Uyumanın en güzel tarafı ise uyanmak… Bütün bunları doğru okuyup anlamanın yolu ise zihni donduran köstek fikirlerden kurtulup varlık ve oluşa aktif biçimde katılmaktır. Tıpkı Hz. Peygamber gibi… Zira o, gece yatağına yatıp uyumadan önce: “ Rabbim! Senin adınla ve izninle yatar, yine senin adın ve izninle kalkarım. Eğer uyuduğumda canımı alacaksan onu bağışla, yok tamamen almayıp da salacaksan Salih kullarını koruduğun gibi onu da koru” diye dua eder; sabahleyin uyandığında ise: “öldükten, yani uyuyup uyanmak suretiyle geçici ölüm tecrübesini yaşattıktan sonra bizi yeniden dirilten Allah’a hamd olsun, sonunda dönüş yine O’nadır” diyerek Rabbine hamdü senada bulunurdu. (Ebu Dâvûd, Edeb, 97,101 ) Öyleyse güvenli bir hayat ve gelecek için hakkı söyleyip hayır yapmak şarttır.