Deveye Sormuşlar
Deveye Sormuşlar,
Sayın okurlar, hani derler ya deveye sormuşlar neren eğri,? Nerem doğru ki, demiş.
Bizim işlerimizde aynen öyle. Neremiz doğru ki? Yapılan her işin yanlış ya da aksak olduğu aşikârdır. Tavşana kaç tazıya tut, işte böyle geçiyor günler. Neyin, nasıl ne için yapıldığı bile anlaşılamıyor. Sadece laf kalabalığı ile toplumu oyalayan kişilerin iş başında olduğu dönemler maalesef bitmedi. Lafla çözemedikleri hiçbir şey yok. Aslında çözdükleri bir şey de yok. İnsanların ilgisizliği, bu bilgisiz kişileri işbaşına getirdi. Eğilerek bükülerek İş başına gelenler ise, işi bilip bilmemeleri onlar için önem arz etmez. Çünkü denetleyicisini de eğilerek bükülerek sahte nezaketiyle cezbedebilir. Ensesi ve göbeği yerinde olan bu şahsiyetler! Bu kadar eğilmelerine rağmen göbeklerinin yağı hiçte erimez. Tam tersine vücutları elastiki bir konuma bürünür ki, işte ozaman tehlike çanları artık çalmaya başlar. Bu yağcılığın onlar için bir faydası daha vardır. Ensenin kalınlaşması...Ensesinin kalınlığı o kadar artar ki, boynunu çevirip geriye baka bilecek durumda değildir artık. Burnunun doğrultusuna gitmekten başka çareside kalmamıştır. At gözlükleri zamanında takılmıştır zaten. Kırbaç falan istemez. Yorulmazlarda, sorumsuzlukları şahsiyetsizlikleriyle birleşince artık önüne geçilmez ve dörtnal giderler. Etrafını saran dalkavuklar da onun hamasi gücüdür artık. Onlara sorar, onlara danışır, onlarla iletişim kurar, onlarla istişare eder. Ve bol bol alkış alır. Kahkahalarda çabası. Etrafını saran bu menfaat çeteleri ile yol alırken feryat seslerine hiç aldırmaz. Zanneder ki, biri bizim başarımızı engelleyecek. Ve çevresindekilere seslenir, sakın bunlara kulak asmayın! Bunlar işte vatan haini! Bunlar insan düşmanı! Bunlarla bir şey olmaz! Tabiî ki bu ara da sedalar yükselir çevresinden gök kubbeye. Türkiye seninle gurur duyuyor. Ensesini geri çevirebilme olanağından yoksun olan bu zatlar, sırıtarak gülümserler. Zaten ne yaptığının farkına bile varamayan ve hangi yöne gittiğini bilemez durumda olan bu zatlar! Ayakları yere basmaz. Bastırmazlar zaten, niye mi? Zaman daralıyor. Yapılacak çok iş! var daha. Sonra insan memleket işinde yorulur mu(!)? İşte böyledir bizim devenin hikâyesi. Üzerinde dik duran adamı Boynu eğik taşımaya çalışır. Geçtikleri yerleri talan ederek giderken çokta gururludur dikbaşlı adam. Çünkü büyük bir zafere! Doğru koşuyor. İmza atacak büyük olaylara. Tarihe geçecek ardından. İşte değerli okurlar. Bu hemen hemen hep böyle ola gelmiştir. Ama böyle gitmemelidir. Belki bir gün anlar yanlış yaptığını. Ancak iş işten çoktan geçmiştir. Ve dışarıdan yapılan yorumlar, ortaya çıkan sorunlar saymakla bitmez. Zamanı gelince deveden indirirler. ozaman sorar kendi kendine. Acaba ben kimin devesine binmiştim. Yanlış yaptığını anlar ama deve geri gelmezki. Çünkü yenileri bindi artık. Bu defa arkada kalmıştır eski donkişot. Devenin etrafını saranları görür. Feryat edenleri de... Ancak ne yazık ki, o deveye bir daha binemeyecek. Arkadan feryat edenlerin arasında onun da sesi kısılıp gider...
sözüm meclisten dışarı.
Umut beşerin ekmeğiymiş derler, kimileri et yer, kimileride kemik sıyırır.
Kalın sağlıcakla...
#