Dünyanın Ve Müslümanların Bugünkü Hali
Fahrettin YILDIZ
Yayın:
Güncelleme:
Dünya bugün, son üç yüz yıldan beri yükselişte olan seküler paradigma tarafından şekillendirilmekte ve bu dünya görüşünün yansıması olan küresel liberal-kapitalist sistem tarafından da kontrol edilip yönetilmektedir. Bu haliyle insan ve dünya adeta Allah’a ait olmaktan çıkarılıp (krş. Bakara 2/156) insanın kendisine ait kılınmış, dinlerin vaat ettiği cennet de bu dünyada kurulmaya karar verilmiştir. Bu münasebetle arzular sınırsızca uyarılıp keyif alma yegane amaç haline getirilmiş, teknoloji ve ekonomi de bu amaca koşulmuştur. Yeni yaşam tarzının temel ihtiyaç emtiası ise büyük ölçüde Avrupalı ve Amerikalı şirketler tarafından üretilip temin edildiğinden tam bir tekel oluşturulmuştur. Kur’an’ın “şeytanın kardeşleri”( İsra 17/27 ) olarak nitelediği ve sürekli “daha fazlasını isteyen” bu üretici, sömürücü ve yıkıcı insan tipi, egemen olduğu son üç yüz yılda ekonomiyi ve ekolojiyi ciddi biçimde tahrip etti. Dünyanın çeşitli bölgelerinde, özellikle de İslam coğrafyasında çıkardığı savaşlarla maddi ümranı yok ettiği gibi kitlesel insan kıyımlarıyla da yeryüzünü adeta bir kan gölü haline getirdi. Aynı tipteki ve zihniyetteki insanlar bu gün de dünyanın ekonomik, politik ve hukuki kontrolünü elinde tutmakta; İslam dünyası da büyük ölçüde bu hegemonyanın etkisi altında bulunmaktadır.
Oysa Müslümanlar yaşadıkları çağın en ileri şahsiyetleri olmak durumundadır. Bu da onların tevhit ilkesine ve İslami değerler sistemine dayalı sosyo- kültürel bir yapı oluşturup her bakımdan örnek bir toplum haline gelmeleriyle mümkündür. Ancak manevi kimliklerini ve maddi üstünlüklerini büyük ölçüde yitirmiş olan adı Müslüman kitleler bugün birbirlerinin canına kıyarak ve bedeninin etini yiyerek yaşamaya çalışıyorlar. Sonra da Avrupa’nın elinde olan uluslararası mahkemelerden ve tahkim kurumlarından adalet bekleyip medet umuyorlar. Bu, gerçekten de Müslümanlar için utanç verici bir durumdur. Zira bu vahim durum, düpedüz kediye ciğer teslim etmeye benzemektedir. Çünkü Batının bugün geldiği nokta “ “kendi yurtlarında barış, dünya da ise sömürü ve savaştır.”
Sonuçta İslam’ın hedefi, insan hayatının adalet ve hakkaniyet ölçüleri içinde yönetilip maddi ve manevi yönden geliştirilmesi ve ilerlemesidir. Modernite ise böyle bir şey değildir. Aksine Tekâsür/haram mal ve hayırsız çokluk peşinde ömür tüketme; tefâhür/bununla övünme ve tekebbür/büyüklenmedir. Bu yüzden sekülerlik, yani dünya hayatının insanları aldatıp etkisi altına alması, tarihte hiç bu günkü kadar yaygın olmamıştır. Çünkü hakikati dillendirenlerin sesi, günümüzde modern insanın kulağına sinek vızıltısı gibi gelmektedir. İşte dünyanın ve Müslümanların bugünkü durumu böyle bir manzara arz etmektedir. Peki, bu noktaya neden ve nasıl gelindi? Diye bir sorunuz varsa cevabını bundan sonraki yazıda bulabilirsiniz. #