Müslümanlar Neden Bu Hale Geldi?
İslam, Hz. Peygamber ve hulefâ-i râşidin devrinden sonra Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı siyasi gövdelerinde aktüelleşti. En son Osmanlının çöküşüyle birlikte Müslüman toplumların bireysel dünyalarını ve sosyal hayatlarını tanzim eden hilafet ve şeriat da çöktü. Batının meydan okuması karşısında özgüvenlerini büyük ölçüde yitiren Müslüman kuşaklar, Batının ürettiği kültür başta olmak üzere teknolojiyi, bilimi, laikliği, liberalizmi ve kapitalizmi alıp ister istemez sekülerleştiler.
Batıya gelince o kendince bir “maddiyat toplumu” inşa etti. Doğu/Müslümanlar ise bu arada hem büyük ölçüde maneviyatlarını yitirdiler hem de maddiyatta gerilediler. Çünkü batı bu işe en az dört yüz yıl önce başladı. Bunu da felsefenin sağladığı bilim, bilimin ürettiği teknoloji, teknolojinin ürünü endüstri, sanayi ve bunun doğurduğu finans/kapital ve para ile başardı. Müslüman kitleler ise çalışıp üreterek madden ve manen gelişip ilerlemek yerine mafya, çete, rant ekonomisi, fason üretim, eroin ve silah kaçakçılığı gibi uğraşlarla güya hedefe ulaşmaya çalıştılar. Hâlâda bu noktadalar. Yok canım böyle değil diyorsanız yazılı, görsel ve sosyal medyada yer alan haberlere bakın. Gün geçmiyor ki yeni bir şebeke veya çete ortaya çıkmasın.
Öte yandan dünya o kadar teknolojik, oyuncak, emtia, ses, görüntü, imge ve simge ile dolduruldu ki insanların feleği şaştı. İnsanın hazzına ve sınırsız arzularına hitap eden ürünler “ ihtiyaç” ve “talep” aldı altında üretilip tüketilir oldu. Bunu neticesinde de çok sayıda insan müsrif/tüketim manyağı haline geldi. Bu da Müslümanların İslam’ı hayatlarının hâkim dini yapamadıklarını gösteriyor. Üstelik onların bugünkü durumlarına bakılırsa bunu başarmalarının da çok zor olduğu görülüyor. Çünkü sadece slogan atarak çöken bir medeniyetin yerine yeni bir medeniyet kurmak mümkün olmuyor. Bilakis bunu başarmak için azim ve sabırla çaba göstermek, emek sarf etmek ve yürek gerekiyor.
Müslümanlarsa bugünkü halleriyle bunlardan bir hayli uzak görünüyorlar. Zira İslam dünyasının yarısı petrol gelirinin şımarıklığı ve sarhoşluğu içinde hayat sürerken diğer yarısı da yoksulluk ve despot yönetimlerle boğuşarak ömür tüketiyor. Elbette Allah’tan ümit kesilmez. Ama bu tablonun insana hiç de ümit vermediğini söylemek gerekiyor.
Kısacası Müslümanlar büyük ölçüde sekülerleştikleri, dini ve davayı bir tarafa bırakıp dünyaya daldıkları ve Allah’ın kendilerinden beklediği performansı gösteremedikleri için bu hallere düştüler. Şayet bu durumdan vazgeçilmez ve Allah’ın istedikleri yerine getirilmezse helak ve hüsran kesindir. Çünkü bu iş çok ciddi olup hiç şakası yoktur.