Makas
Küçüklüğümde makasla oynadığımı gören büyüklerin: "Makasla oynama! Evde kavga çıkar " uyarıları; beni, elimdeki makasın iki eşit ucu, anne ve baba diye sembolik bir okumaya zorlardı. Çünkü kardeşimle aramdaki altı yaşın, makastaki eşitliğe benzemediğinden, evde yaşanabilecek ebeveyn tartışmalarında, tarafları makasın keskin iki yüzünden başka bir şey temsil edemezdi.
Böyle bir kavga olsa annemin mi babamın mı galip geleceğini tecrübe etmek için makasın keskin bıçaklarını peş peşe birbirine çarpar ve sonra herhangi bir hasarın oluşup oluşmadığını incelerdim. İki taraftan birine ne kadar iltimas tanısam parmaklarım eşit miktarda açılır ve yine ortada aynı kuvvetle çarpışırlardı. Sanki Hacıvat-Karagöz oynatırdım. Tabi evdekilerin makası elimden çekip almasıyla kendi kendime oynadığım bu gürültülü oyun son bulurdu.
Evimizde çeşitli makaslar vardı: annemin terzi makası, oya çantasında taşıdığı küçük işlemeli ip makası, börekler için mutfak makası, ablamın mukavva için kullandığı orta boy bir makas ve babamın ucu sivri bıyık makası...
Komşularımızın makasları da ilgimi çekmiştir hep: Sobacı Mustafa'nın tezgâhında duran ve o zaman iki elimle bile kavrayamadığım soba sacı kesmek için kullandığı büyük demir makası, Semerci Mustafa'nın keçe kesme makası, Lastikçi Arif'in şambrel kestiği kirli makası, Hacı Rüştü'nün kumaş kesmekte kullandığı gümüş renkli makası ve bir başka komşumuz Berber Kavalli Recai'nin kavisli tutamağı olan şık şık makaslarını da işin içine katarsak her biri diğerinden farklı tınılarda olan makasların sesinde adeta bir şark orkestrasını dinlerdim.
Hacıannemin dikiş kutusunda duran, ortada iki bıçağı birleştiren pimi gevşemiş küflü makasına dokunmak bana tiksinti verirdi. Bu makas, işkenceyle araya sıkıştırdığı kağıda kesme numarası yapar, sonra ezik büzük, kesilmemiş kağıtları, yağsız kalmış menteşe sesi çıkaran ağzından kusar gibi yapardı.
Sözlük karıştırmayı öğrenince "makas" kelimesinin "bir şeyi makasla kesmek, kırpmak" manası taşıyan Arapça "kassa" fiilinden türediğini öğrendim: "hikaye" dediğimiz "kıssa" kelimesi de hayatın parçalarıyla, kırpıntılarıyla ilişkili olabileceği düşünülürse onun da burayla bağlantılı olabileceği kanaatine vardım.
"Kıssa"dan hisse diyerek bilgece bağlanan bir son yok bu yazıda. Açıkça söylemeliyim ki amacım, fincancı katırlarını ürkütür bir siyasi yazı yazmaktı. Ancak çocuk hafızamda yer tutmuş makasların her birinin, hayatta o kadar gerçekliği var ki makasın şimdi bile evde kavgaya sebep olması ihtimaline inanmalıyım diyorum.
Nasıl inanmayayım ki?