Başkanlar ve makam araçları!
En son Sapanca Belediye Başkanı Aydın Yılmazer ilçeye yatırım yapacak bir işadamının belediyeye hibe ettiği makam aracıyla gündem oldu.
İşadamıyla birlikte lüks makam aracığının önünde çektirilen fotoğraf basına servis edildi.
Bu konu çokça eleştiri aldı.
Gerçekten belediye başkanları lüksü seviyor…
Son derece lüks makam araçlarıyla adeta birbirleriyle yarışıyorlar.
Milletin parasıyla bir saltanat görüntüsü vermeye çalışıyorlar…
Oysa geldikleri taban bu tür saltanat anlayışına karşıydı.
İktidar onları değiştirdi.
Şimdilerde iktidarın gücü ve kuvvetiyle ne yapacaklarını şaşırdılar…
Bir belediye başkanı temizlik ihalesini alan firmadan hibe makam aracı alıyor…
Bir diğeri kredi aldığı bankanın tahsis ettiği makam aracını kullanıyor.
Bir başkası imar değişikliği karşılığında araç alıyor…
Makam araçlarının her birinin bir başka öyküsü var.
Makam araçlarının nasıl edinildiğinin yanında bir de kullanım şekli var…
Başkanlar bu araçları babalarının malı sanıyorlar…
Mesai dışında nereye gitseler bu araçları kullanıyorlar…
Şoförleri neredeyse 24 saat hizmetlerinde…
Yakıt parası belediyeden…
Bazı başkanların, belediye araçlarını zaman zaman eşlerinin hatta çocuklarının hizmetine tahsis ettikleri bilgileri de geliyor…
Bunlar hiç hoş olmayan şeyler…
Evet bugün bunları kimse sorgulamıyor olabilir…
İktidarın aynı partiden olması bu dünyada hesabı geciktirebilir.
Ama emin olun bunların hesabı bir gün sorulur.
Bu arkadaşlardan Allah korkusu olanların ibret alacağı öykülerden mutlaka haberleri vardır.
Bakın her zaman adaletiyle örnek gösterilen Hz. Ömer’den bir öykü;
Hz Ömer’in oğlu Abdullah bir deve satın alır.
Deveyi devletin develerini güden çobana verir.
Devletin otlaklarında deve yer, içer, iyice semirir.
Bir gün Abdullah satılması için pazara götürür.
Hz Ömer deveyi pazarda görür, kimin olduğunu sorar. “Oğlunun” derler.
Canı sıkılır.
Oğlunu çağırır deveye nasıl sahip olduğunu ve nasıl böyle semirdiğini sorar.
Oğlu, olanları anlatır. Bunun üzerine Ömer: “Vay, ne güzel. Hem halife oğlu olasın, hem böyle iş edesin. Deveni devlet çobanı otlatsın, devlet otlaklarında otlatılsın, satınca da kârı senin olsun. Olmaz böyle şey. Git deveyi sat. Deveyi aldığın tutarı sen al, gerisini götür, devlet hazinesine teslim et.” der.
Bugün acaba hangi yönetici de böyle bir hassasiyet var?
Hangi yönetici çocuğunu, yakın çevresini böyle yanlışlardan korumak için özen gösteriyor?
Bakın şöyle bir etrafınıza, görebilen varsa bana da haber versin…