Geri

KÖŞE YAZISI:Ahi Naci İşsever

Taraklı Ağzı...
İzzettin KÖMÜRCÜ İzzettin KÖMÜRCÜ
Yayın: Güncelleme:

Adalılar'ın bir Taraklılı'ya rastladıklarında, kendilerine çeki düzen verip süslenmeleri olur. Taraklı'nın dağı taşı bir yana, insanı da çalışırken kendine baktırıp, sizinle atbaşı gider. Diyeceğim, bi tevâtur çalışkandırlar.

Bugün burada, "Taraklı ve Taraklılılık" üstünde duralım istedik.

Anadolu'daki Tarihimiz Selçuklular ile başlar. Başka bir devlet yoktur. Onlar "öz be öz" Türk olup, Hak'kın, Haklarındaki niyetinden habersiz yaşarlar. O nedenle 1071 de Anadolu'ya geldiklerinde zorlanmış ve savaşmışlardır.

Doğu Roma Uygarlığını suyun tabiyatına yatkın olduğu için salma sudan hoşlanmazlar. Taraklı'daki sivil mimâri, İstanbul'daki "su kemerlerinden de" esinlenmiştir. Bahçelerimizi sulayan "bu dere", İnsan eliyle yapılmış bir kanaldır. Dere, Hisar Tepesi'ni geçince, Taraklı değirmenlerini de döndürür. Suyun yakınımını duyup inleyen dolap, yağan nur ile debreşip, gözyaşına dönüşür. Yunus'un sağlığında inleyen dolabın, hâla dönüp inlemektedir.

İstanbul'daki su kemerlerinin, mini modeli, Taraklı'da da vardır. Bu belde, tır - tarla -toprak ve tarım sözcükleriyle, içli dışlıdır. Bizim suyun tabiyatına uyup, yerli şakirleriyle berâber kullandığımız belde burasıdır. Tır - tarla - tarım ve toprak" sözleri, pulluktan sonraki "taraklı toprak", beldemizin adı olmuştur. Ortadoks Rumlar'ın Dablis diye andıkları Y E N İ C E T A R A K Ç I isminin güncelleştiğini dünyaya biz duyurduk. İnsanoğlu da, "taranarak" güncelleşen bu toprağı "TARAKLI" diye anarak taçlandırmıştır. Taraklı dediğimiz bu toprak hakkında kişinin beklentisi, oranın "vatanlaşması-dır." Emek verilmesinden, horlanmayıp, benimsenmesinden kastımız budur. Evrilip çevrilip, "vatanlaşmaya" aday olan bu evrensel sessizlik, kavimlerin lüzumsuz telaşını, dıngına takıp aldırmamıştır.

Taraklı, antik dönemlerin "Bitinya'sıdır." "Bursa Tekfurluğu'na" bağlıdır. İstanbul'un Sirkeci Semti'nde, Bizans'ı "700" hanelik bir "mahalle" kurulmasına zorlayan irâde de Türktür. Bu resmî ve siyâsî, Bizans'a bağlı aidiyet, ilmen tetkik isteyen hassas bir konudur. Yâni, İstanbul'un fethinden önce de Türkler, buralarda dolaşıp kostak kostak efelenmektedirler.

Timur belâsı (M.1402)- Osmanlı'yı zorlamıştır. Yıldırım'ın yüzük taşındaki zehir tarihin gereksindiği bir menkıbedir. Halkımız Cennetlik olduğuna inandığı kahramanını, Yıldırım Bayezit'in ölümüne benzer bir ölümle, ölümsüzleştirir.

Bizans İmparatoru'na bir de "Mescit" yaptıran irâde bizimdir. İşte o mescitte ilk Cuma İbâdetini ifa edenler de Taraklılı "Manav Türkleridir." Manavların kökü Selçuklulara' kadar kurucu unsur olarak anılır.

Onların toprağa gösterdikleri saygınlık, sadece kuşatmakla kalmaz. Toprakla didişmeyi, peygamber vasiyetiyle eşdeğer gören, bizim atalarımızdır. Manav o kişidir ki toprakla didişerek üretir. Toprağa doymuş, tok gözlü kişi demektir.

Ada Ova'sına (Ak-ova) yayılmış, Çerkez, Abaza, Gürcü köyleri vardır. Onların gençlerinde, toplanıp sohbet etme geleneği vardır. Bu sohbet dizilerine "Muhabbet" derler. Manavlar'da

"kız erkek" bir arada olduğu için, Taraklı'lı Manavlar'da bu adet yoktur. Neden acaba? Kültür hayatımızda, örneklendiğimiz model, Araptır da ondan. Arap'tan esinlenmek, Arap gibi olmak, Arab'ı taklit etmek, Arab'a yarsımakta biz, emsal tanımayız.

Taraklı dilinde "capcanlı" bir anlatım sanatı -yalaza- vardır. "Sular durulup rüzgara isim konunca", Taraklı'da sıra bu anlatım sanatının geleneksel disipliline gelir. "Yalaza" dediğimiz anlatımlarımız başlar. Bu gelenek, Manav köylerinde "yalaza" diye yalazacılar tarafından sürdürülür. Muhabbet oturumlarından "en belirgin farkı", sadece erkekler arasında kültür aidiyetinin devridir.

Anlatımdaki "yalaza ustası", yaradılıştan konuşma sanatına olan istidadını çocukluğunda belli etmiş biridir. Büyüdüğünde artık "kendisine benzetilen" biridir. Artık " o " başkalarına değil, başkaları "ona" benzetilir. Hatiptir ve hatiplik yalazacılığın asgarisidir. Yalaza ustasına yevmiye verseniz, "YALAN" söyletemezsiniz. Yalanı seyrek (nâdir) de olsa, yakalanan yalaza ustasının, ikinci çömelmedeki ocağı sönüktür.

Çok şakası yapılıp konuşulan yalazanın, bizzat kendisi "şaka ve şakalaşmayı" taşımaz. Yalaza gençler "adamlaşırken, adamlaşmaya" yardım eder." Sivil bir akademi ve tarzı olan bir ekoldur. Ustaları yeni yetmenin "Nufus Cüzdanı ve Hüviyeti-ne" bakmadan da "nereli" olduğunu bilirler. Kuralı ve disiplini yazılı değildir. Bu nedenle Taraklı'da bazılarımızın "ŞAKA" kuşurlu oluşu mânidârdır. Yalaza ustası herkesin boyasını açığa çıkarıp, hak edenin suratına korkmadan söyler.

Delikanlıbaşı sivil müfettiş gibidir. Etrafı kolaçan edip duyduklarının "zaptı" cebindedir. "Ahi toplumlarında", yalaza oturumlarına icazeti olmayan delikanlı, çarşıda dükkan açamaz. Yalazaya kıyasen "muhabbette" söz daha zariftir. Bunun nedeni muhabbetlerde kızların da bulunmasıdır. Buna karşılık yalazanın disiplininin, daha gerçekçi ve "harbî" oluşu, kişinin özüne yönelik denetimini sağlar.

...

Taraklı'da "dile düşen" Leylâ da olsa, açıkta sersefil dolaşamaz. Bir yerlerde kimseciklere danışmadan kendi iklimine avdet eder. Onun için en müsait sığınak, "Türkülerimizdir". Önce kendi sonra türküsü "yanacak". Yakılan türkünün külü de, peşinden gelen kuşaklara, tandır başında ağıt olup, türkü olup, hoyrat olup , okunacak. Dil konusunda insanı kırk yıllık dostları bile, "seninki gene başladı" diye, gıyabınıza düşerler.

Beni dinlemekten bıkan olursa,

Çaldıran'daki seyyâr jandarmalığımı anlatıyorum.

Artık konuştuğun Türkçe'den de kendini beğendireceksin. Yaradılışında "bönlük" olanları yakalamak-tan caymalısın. Yakalarsan, "Ben demedim miydi ? " diye sorub , rüyalarına ara verirler. Hatta suçu, konuşamadıkları "Türkçe'ye de" yıkıverirler..

Kendine benzer bulamamış tipsizler türedi. Türkçe'de efemine konuşmayı ustakârlık sanan, süslü aydınlara da ne demeli ?

Eski Dostlar'ın "şarkılarda bile" yeri yok.

Onların ensesinde senin elin fazladır. Bunu düşünmen bile nâfile ibadet hükmündedir. Çalıntı mal gibi artık para etmiyorsun da! Söylerdim de gülerdiniz. Onların ensesine senin elin, artık fazladır. Nâfile ibâdet gibisin, Çalıntı mala benziyorsun. Seni -hoyratca- kötü kullandılar.

Gerçekten de bu kitapta, "Taraklı Ağzı'nı" didikleyip, yarınlara bırakacağımız unutulmamalı. Tarihimize tanık, geleceğimize hissedâr edip, bizi sahipsiz bırakmamalısınız. Geçmişimizi belgeleyip, hazır olduğumuza fehmetmelisiniz. Bu çalışmada Taraklı'da konuşulan "Anadilimiz"in bize özgü "Ağzını" yarınlara kalsın, düne şahitlik etsin diye, çeğiz gibi özenle sandıkladık.

Bu kitap elbette her faninin yaptığı iş gibi eksiklidir, okuyan herkes, gördüğü eksikliği bir köşeye "not eder" de, zamanı geldiğinde bize ya da kitabı yayımlayan arkadaşlara iletirse benim değil bizim, "Taraklı Ağzı, " Taraklı'nın eseri olacaktır.

İşsever



#

Yorumunuzu Ekleyin

Adı-Soyad
E-Posta
Yorum
İşlemin Sonucu
  • Yorumlar T.C. Yasalarına aykırı olamaz.
  • Hakaret içeren yorumlar, yayınlanmasa bile yasal mercilere iletilebilir
  • KVKK Kapsamında, bilgileriniz, yasal merciler hariç kimseyle paylaşılmaz.
  • Formda doldurduğunuz bilgiler ve IP adresiniz sisteme kaydedilir.
  • Yorumunuz onaylanıp yayınlandığında, sadece yorum, isim ve yorum tarih saati gösterilir.

GENEL BİLGİLER

Taraklı

Taraklı

Taraklı Nerede, Taraklı'nın tarihi ve coğrafi özellikleri
Taraklı Otobüs Saatleri

Taraklı Otobüs Saatleri

Ağustos 2023 Güncel Taraklı - Sakarya Otobüs Kalkış Saatleri, Taraklı Otobüs Saatler 2021, Taraklı Otobüs Tarifesi, Taraklı Sakarya ilk otobüs ne zaman? Taraklı - Sakarya Son Otobüs Ne zaman? Sakarya Taraklı İlk Otobüs Ne Zaman, Sakarya Taraklı Otobüs Saatleri, Taraklı Koop Otobüs Saatleri
Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'ya geldiğinizde gezilecek yerler neresidir? Taraklı'nın en popüler gezilecek yerleri yazımızda.
Taraklı Termal Turizmi

Taraklı Termal Turizmi

Taraklı'da termal turizmi, Türkiye'deki belli başlı noktalardan biri haline gelmiştir.