Önemli Olmasaydı Paylaşmazdım.
Bilginin, teknolojinin hızla değişim ve gelişim gösterdiği uzay çağı dediğimiz bir çağa, 21. yüzyıla, hep beraber tanıklık ediyoruz. Çoğumuzun bu yüzyılı yaşamayı bir ayrıcalık olarak gördüğü yalan değil. (Hatta gaza gelip bu dünyanın kalıcı olmadığını unutan dahi var.)
Süregelen bu değişimler ile bazı küçük ayrıntıların da değişmesini oldukça doğal gördük çoluk çocuk. Bilmiyorum aklımıza geldi mi gelmedi mi... Ama küçük ayrıntılardan saymış olacağız ki, kendimizi de değiştirir olduk. Değiştik ses çıkarmadan, kabullenerek. Belki de isteyerek... Karıştı sanırım zihnimizde gerçek ile zahiri. Kısacası değişim çılgınlığına kaptırıverdik kendimizi. Ne gerek var şimdi bunları paylaşmaya Ali kardeş sorusunu duyar gibi oldum.
Neden mi ?
İzninizle sizleri bundan 100 yıl öncesini hayal etmeye davet ediyorum...
Yıl 1907...Modernleşmenin dünya üzerinde adını ilk duyurduğu zamanlar... Evet o zamanlar da var Beşiktaş, Fenerbahçe , Galatasaray... Çok eski değil aslında. Takvim yaprakları tanıdık geliyor gözlerimize. Devam ediyorum. Ankara caddesinde güzel bir hanım yürüyor. Belki yaşı 20. Ve onu kesen mert bir delikanlı. Anlaşılıyor ki sevdalanmış güzel hanıma. Kafamı bir başka tarafa çeviriyorum. Oooo. Yöremizin en zengin zatlarından biri. Hulusi amca. Yine yakmış sigarasını geçenler selam veriyor biraz çekinerek kendisine. Eee olsun o kadar... Hemen yanı başında küçük bir çocuk, kısa pantolonlu. Dizleri kabuk bağlamış. Vitrindeki şekerlemelere öyle bakıyor ki canının çektiğini kör sultan görse anlar...
Kısacası; yıl 1907 yer burası, Ankara caddesi... O zamanda da Aşk var. Acı, para sevdası vs. Üç büyükler de var tabi..
Yıl yeniden 2007 yer yine Ankara Caddesi. Hadi hep beraber bakalım şimdi. Bakkalın önünde yine bir abimiz duruyor. Ama Hulusi amca olduğunu zannetmiyorum. Bizim delikanlı(!) sevdalısını bekliyor mudur aynı heyecanla... Hiç sanmıyorum. Üç büyükler hala var. Fakat Fener kadrosu diye 1907 yılındaki kadroyu sayarsam bana atılan kahkahalar karıncalık tepesinden duyulur vallaha.
Diyeceğim şudur ki;
Bizden önce niceleri geldi. Nice mutluluklar, nice kederler yaşandı. Bundan 100 yıl sonra da aynı şeyler yaşanacak emin olun. Ancak bunları yaşayanın bizler olacağını sanmıyorum. Sanı değil eminim aslında. Bizler olmayacağız. Belki çok azımız yaşlılık rekoruna doğru koşuyor olacak. Orasını bilemem tabi... O yıllarda dünyadaki adımız belki bir mezar taşında olacak sadece. Mehmet Ali oğlu Ali Osman ÇINAR. -R. FATİHA- Bu hayatın hak olduğu kadar gerçek. Eee o zaman şu soru gelmiyor mu aklımıza? Madem 5 milyar yaşındaki şu mükemmel saray mahiyetindeki dünyada 100 yılı bile dolduramayacak kadar ömrümüz az. Niye ki bu telaşımız? Neden mal mülk kavgamız ve bu uğurda kalp kırmamız? Neden Dünya malı için söylediğimiz yalanlarımız attığımız çamurlarımız? Acaba Neden?
Bence düşünmeye zaman ayrılacak değerde bir soru bu...
Dünya hepimize (bizden önce yaşamışlara olduğu gibi) bir misafirhane hükmündedir. Allah (c.c.) da bizden bunun bilincinde yaşamayı istemiştir.
"Şu iğreti Dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka şey değil. Âhiret yurduna gelince, asıl hayat işte odur. Ah, bilebilselerdi!" (Ankebut Suresi Ayet 64)
Yazımı büyük bir alimin şu mısraları ile bitirmek istiyorum.
Dünya bir misafirhanedir. İnsan ise onda az duracaktır. Ve vazifesi çok bir misafirdir. Ve kısa bir ömürde hayat-ı edebiyeye lazım olan levazımatı tedarik etmekle mükelleftir...
Allaha emanet olun efendim.
Selamun Aleyküm.
#