Fahrettin Paşa TA-Hİ-DER Tarafından Anıldı
TA-Hİ-DER dernek binasında Sosyal Bilgiler Öğretmeni Enes Dönmez tarafından gerçekleştirilen sunumda; Birinci Dünya Savaşı esnasında İngilizlere karşı Medine’yi savunan ve Çöl Kaplanı sıfatıyla anılan Fahrettin Paşa ve mücadelesi anlatıldı.
Tarihe övgü ve sövgü nazarıyla bakmaktan ziyade, artısı ve eksisi ile ders almak için bakılması gerektiğini vurgulayan Dönmez: “Acaba biz yeterli bir tarih bilincine sahip miyiz, resmi tarihte yer verilmeyen Fahrettin Paşa’yı ne kadar tanıyoruz” dedi.
Konuşmasının devamında: “Fahrettin Paşa ve onun gibi vatansever kahramanların isimlerinin duyulması için, illâki Birleşik Arap Emirliği Dışişleri Bakanı gibi İngilizlerin sömürgeci tarih güdümünde olan birilerinin mesnetsiz ithamları ile karşılaşmamız mı gerekiyor” diyen Dönmez, bu ithamların cevaplarının “senin ceddin benim ceddim” gibi hamâsi polemikler ile değil, nesillere aktarılacak tarih bilinci ile mümkün olabileceğini vurguladı.
45 Dakikalık Belgesel Sunum
Enes Dönmez’in konuşmasının ardından seyredilen 45 dakikalık belgesel sunumda: “Birinci Dünya Savaşının diğer cephelerindeki genel durum, Fahrettin Paşa’nın Medine Müdafaasındaki rolü, kutsal emanetlerin güvenlik endişesiyle Medine’den İstanbul’a gönderilmesi, İngilizlerle anlaşan Şerif Hüseyin ve ona tâbi olan kabîlelerin ihanetleri, Medine’nin 2 yıl 7 ay boyunca kahramanca savunulması, Osmanlı Ordusu’nun 30 Ekim 1918’de tüm cephelerde teslim olmasına rağmen, Fahrettin Paşa’nın Başkumandanlık emrini bile göz ardı ederek Medine’ye sahip çıkması, uzun bir süre hiçbir lojistik destek almadan askerleriyle birlikte direnişini sürdürmesi, 13 Ocak 1919’da Fahrettin Paşa’nın derdest edilerek Medine’den çıkarılması, savaş esiri olarak önce Mısır’a, sonra Malta’ya sürgün edilmesi, 1921’de Milli Mücadeleye katılması ve Kâbil Büyükelçiliğine tayini” gibi ayrıntılar üzerinde duruldu.
Çelik: “Savaş Bir Taktik İşidir”
Belgesel sonrasında söz alan Eğitim Bir-Sen Taraklı Şube Başkanı Tarih Öğretmeni Emre Çelik, Süveyş cephesine daha fazla önem verilmesinin sebebini, İngilizlerin oradan gelebileceği ihtimalinin göz önünde bulundurulmasıyla açıkladı. Çelik: “Savaşın bir taktik işi olduğunu bilmeliyiz, bu sebeple taktiksel hataları ya da isabetsizlikleri, ihanet olarak değerlendiremeyiz” diyerek, tarihi meselelere birçok açıdan bakılması gerektiğinin altını çizdi.
Özbilge’den Genel Değerlendirme
Programın sonunda TA-Hİ-DER üyesi Edebiyat Öğretmeni Mustafa Özbilge, Fahrettin Paşa’nın gıda sıkıntısı sebebiyle orduya dağıtığı, ibret vesikası niteliğindeki ‘Çekirge Emirnâmesi’ni okudu.
Özbilge, yaptığı değerlendirmede, Fahrettin Paşa’nın birilerinin iddia ettiği gibi “mal kaçırma” derdinde olmadığını şu tarihi veriler üzerinden delillendirdi: “Osmanlı Devleti’nin savaşı bitirmesi ve İstanbul’dan kendisine Medine’yi terk etmesine dair emir gelmesine rağmen Fahrettin Paşa’nın direnişini sürdürmesi, bizzat Padişah tarafından imzalanacak yazılı emrin gelmesini beklemesi ve hatta bu emre rağmen askeri kariyerini hiçe sayarak derdest edilmek suretiyle Efendimiz’in huzurundan zorla çıkarılması, onun ‘mal kaçırma’ derdinde olmadığını, bilakis ümmetin fedakâr bir kahramanı olduğunu ispatlar. Bu yorumda bulunmak, kuru bir övgü değil, hakikatin ta kendisidir. ”
“Kutsal Emanetler Yok Olabilirdi”
Kutsal emanetlerin Türkiye’ye gönderilmemiş olması durumunda yaşanabileceklerin bugün daha iyi anlaşılabileceğini vurgulayan Özbilge: “Aksi bir durumda bu emanetler, ya gâvurların kirli ellerinde, İngiliz müzelerinde sergileniyor olacaktı, ya da bugünkü Vahhabi zihniyetin kadir kıymet bilmezliğine terk edilip yok olacaktı” dedi.
Çatışmalar başlamadan önce kafile reisi âlimlere: ‘bu seneden sonra hacca gelemeyebilirsiniz’ diyerek Sakal-ı Şerif gibi emanetleri Türk hacılar aracılığıyla Türkiye’ye göndermesini Fahrettin Paşa’nın ferasetine bağlayan Özbilge: “Gerçekten de kısa bir süre sonra 2 yıl 7 ay sürecek bir çatışma ortamının yaşanmış olması ve Cumhuriyetin ilk yıllarında hac ibadetinin yerine getirilememesi, milletimizi uzun yıllar Peygamberimizi ziyaretten ayrı kılmıştır” diye konuştu.
Abdülhamit döneminde, İngiliz ajanları ile irtibat halinde olduğunun öğrenilmesi sonucu Şerif Hüseyin’in pasivize edilmesi için İstanbul’a davet edilmesi ve yıllarca burada tutulması konusuna vurgu yapan Özbilge: “İşte buradan hareketle Türk askeri için İlk kez ‘Mehmetçik’ sıfatını kullanan ve Padişah sözünü bile dinlemeyen nüfuz sahibi karizmatik bir komutanın, milli mücadele yıllarında Kâbil Büyükelçiliği gibi pasif bir göreve tayin edilmesini manidar buluyoruz. Zira biliyoruz ki ilm-i siyasette, dâhildeki tehlike dışarı sürmeyi, hariçteki tehlike ise içeri dâhil etmeyi iktiza ediyor” diyerek sözlerini tamamladı.#