Büyük Selçuklu Veziri Nizam'ül-Mülk
Büyük Selçuklu Devleti'nin yükseliş dönemlerinde adı sultanların hep yanı başında anılan ve Siyasetname adlı eseriyle bütün dünyaca tanınan Nizam'ül-Mülk 1064 tarihinde vezir olmuş, 14 Ekim 1092 tarihinde bir Batınî kalleşin hançeriyle şehit edilmiştir.
Sultan Alparslan zamanında çok büyük hizmetleri olan vezir Sultan Melikşah'ın yetişmesinde ve onun hükümdarlığı döneminde önemli görevleri ifa etmesiyle tarihe geçmişti. Özellikle Nizamiye Medreselerini kurulması, devletin yönetimi için gereken kadroların yetiştirilmesi, ilim, adalet ve hikmet alanlarında yaptığı çalışmalar uzun asırlar Türk Devlet Geleneğinde önemli bir yer tutmuştu.
Nizam'ül-Mülk vefatına doğru sultanla arası açılmış, buna iki farklı sebep etken olmuştu. Bunlardan birincisi Nizam’ül-Mülk'ün kabiliyeti, ileri görüşlü olması, uzun süren vezirliği, ona devlet nezdinde olağanüstü güç kazandırmış olmasıydı. Onun bu konularda pek isteksiz davranmış olduğunu göstermesine karşılık şartlar bu muazzam nüfuzu doğurmuştu.
Nizam'ül-Mülk'ün yaşı ilerlemesine karşılık şartlar onu güçlü hale getiriyordu. Hâlbuki devlet "Selçuklu" hanedanına dayanıyordu. Devlet ortak kabul etmiyordu. Bu durum sultan ile vezirin arasının açılmasına sebep oluyordu. Melikşah bu durumu önceden sezebilecek ehliyete ve liyakate sahipti.
İkinci sebep ise sultanın eşi Terken Hatun, zamanın halifesi ile evli olan kızının oğlu Cafer'i halifelik ve sultanlık varisi yapmak istek ve arzusundaydı. Böylece hem sultanlığı, hem de halifeliği Cafer'in şahsında toplayacak müthiş bir güç kazanacaktı. Terken Hatun bu arzusunu gerçekleştirmek için bazı devlet adamlarını yanına almıştı.
Devlet katları arasında dedikodular yayılmaya başlamış, Sultan ile vezirin arasını açma çabaları hızlanmıştı. Melikşah’a menfi fikirler iletiliyor olayların kontrolden çıkması isteniyordu. Melikşah'ın vezirine gönderdiği mektup oldukça sertti. Mektupta:
"Sen benim devletimi ve memleketimi istila ettin. Evlatlarına ve damatlarına verdin. Bunlar benim adamlarıma saygı göstermiyor. Halka zulüm yapıyorlar. Sende bunları cezalandırmıyorsun. İstermisinki vezirlik divitini elinden, sarığını başından alayım ve halkı tahakkümden kurtarayım."
Mektuptan anlaşıldığı kadarıyla durum vahimdi. Fakat oldukçada duygusal bir bakış açısını içeriyordu. Sultan bu mektubu vezire onun baş muhalifleri eliyle göndermişti. Nizam'ül-Mülk mektubu okuyup cevap olarak:
"Devlete ortak olduğumuzu daha bilmiyormuydun? Bu vezirlik divitiyle sarık senin tacın ile öyle alakadardır ki, onları aldıktan sonra senin tacın da kalmaz, tahtın da" deme cesaretini göstermişti.
İşte bu hengâmede Batınî'ler ortaya çıktı. Fakat yukarıdaki sert tartışmalara rağmen Sultan; vezirini azletmemiş onun "Siyasetname" adlı eserini takdirle karşılamış, devletin temel eserleri arasında yer etmesini sağlamıştır.
Bir tarafta Terken Hatun ve etrafındakiler, diğer tarafta vezir ve adamları! Derken Batınîler fırsat kollamaya başar. Sultan Bağdat'a doğru yola çıkmış peşinden vezir yolculuğa başlamıştır. Nizam'ül-Mülk bir yerde mola verince bir Batınî fedaisi bir isteğinin olduğunu beyan ederek vezirin yanına sokulmuş, çıkardığı zehirli hançerle büyük veziri şehit etmişti.
Batınîlerin Nizam'ül-Mülk düşmanlığı iki ana merkezde toplanıyordu. Birincisi Vezir Sünni, Hanifi, Şafii çizgisinde olması, fikri sahada Batınîleri perişan etmesi, ikincisi silahlı mücadelede de onlara aman vermeyerek yok etmesiydi.
Tarih aslında Nizam'ül-Mülk'ün vezirlik hayatından günümüze aktarılacak çok önemli şeylerin olduğunu asırlar öncesinden bizlere haber veriyordu. Öneli olan okuyup, anlayıp ders çıkarmaktı.