Sömürü Ve Sömürgeciler
“işte böylece her ülkenin önde gelenlerini hile ve entrike peşinde koşan suçlular durumuna sokarız; ama çevirdikleri entrikalar yalnız kendi aleyhlerine olur ve onu da anlamazlar” (En’am 6/123)
İslam, vahiy kaynaklı dinin genel adıdır. Bu dinin, insan hayatına katmak istediği değerler ve amaçladığı hedefler vardır. Bütün ilahi değerlerin tek ölçüsü ve güvencesi olan Kuran, huzurlu ve adil bir toplum düzeni kurmayı hedefler. Kâmil bir dini hayatın, ancak adaletli ve huzurlu bir toplum düzeni içinde gerçekleşebileceğini bildirir. Şu halde toplum, içinde merkezi bir siyasi gücün belirmesi, bu gücün toplumda adil ilişkilerin kurulmasını sağlaması gerekir. Zaten kolektif takva gücünün amacı, adaleti gerçekleştirip sömürüyü önlemektir.
Kuran, tevhit dininin insan hayatına getirdiği birlik ve paylaşım ahengini bozup parçalamayı “bağy” olarak niteler. Bağy kelimesi “başkası aleyhine sınırı aşmayı, insanın kendi hakkıyla yetinmeyip başkalarının hakkına tecavüz etmeyi” ifade eder. “Bağy”in fert üzerindeki tezahürü doyumsuzluk, soysa ekonomik tezahürü ise zulüm ve sömürüdür. Sömürü, fert ve toplumları kemiren, insanlığın saadetini hançerleyen habis bir illettir.
Vahiy sisteminin öncüleri olan Peygamberler, nimet ve imkânların adil ölçülerde paylaşılmasını temin etme, diğer bir ifadeyle sömürüyü önleme mücadelesi vermişlerdir. Çünkü nimetleri adil bir biçimde paylaşabilmek, huzurlu ve güvenli bir dünyanın başta gelen şartıdır. Allah’tan başkasına kulluk edip O’ndan başkasını Rab edinmek, sömürünün başlangıcıdır. Bunun için Kuran insanın Allah’tan başkasıyla ibadet ilişkisine girmesini yasaklamıştır.
Sömürü zihniyeti, meşruiyetini genelde dört şeye bağlar. Bunlar kuvvet, çoğunluk, imtiyaz ve menfaattir. İsraf ekonomilerinin fikir kaynağı olan ve nimetlerin gerektiği kadar kullanımını engelleyen zulüm rejimleri, hep bu zihniyetin mahsulüdür.
Kaynak: Ali İmran 3/119. Maide 5/3
Nahl 16/90
Hac 22/41
Bakara 2/213
Şuara 42/42
Enfal 8/59–65