Sorgu
Hangi gündür bugün bilinmez. Parçalanmış bir zamanın parmaklarından dökülen dakika parçacıklarının kırık sazların tellerine dökülmesi midir yoksa aslında yok olup giden ama hep var sanılan geçmişin güzel bölümlerinin bir araya getirip yeniden bir bütün olarak bugün yapma çabası mıdır?
Çabalar hep boşa mıdır; akıntıya kürek çekmekten daha boş, simyadan daha anlamsız.
Gece başını yastığa koyup uyumak, geçen yorucu, iğrenç günü arkada bırakmak ya da güzelliklerine veda etmek demek midir; yoksa, yepyeni güzel bir güne merhaba demek için nefes almak mıdır, ya da berbat bir yolculuğa çıkmanın acısı mıdır? Güzel bir şey var mıdır?
Pusuların ittifâkında sağ kalma yarışı mıdır hayat?.. Neden kaçıyorsun ellerinle işlediğin günahlardan, neden kaçıyorsun ellerinle kirlettiğin hayattan, neden kaçıyorsun ellerinle yaşanmaz hale getirdiğin dünyadan?
Ütopyalarını bir an önce gerçekleştirmeye mi çalışıyorsun “umut” denen olguyu arkana alarak… Öncelikle sen kimsin, onu biliyor musun? Beğenmediğin kitapları neden yakıyorsun, sevmediğin sayfaları yırtıp atmak yerine… Olmuyor değil mi aradaki bağlar kopunca. Peki sen neden bir kitap yazmıyorsun, her sayfasını, her satırını, her tarafını beğeneceğin. Kendi kusurlarını kafandaki kusurlarla örtebileceğin bir kitabı neden sen yazmıyorsun?
Oyuncak mı sanıyorsun aşkı? Onun, senin beyninde oluşan deli saçması sapkın bir saplantı olduğunu anlayamadın mı hala? Sen kendini tanıyor musun? Adın ne, soyadın ne, nesin, neyin nesisin, kimsin, nereden geldin ve nereye gidiyorsun; hiç kendine sesleniyor musun? Hiç tanımadığın birisiyle neden yaşıyorsun?
İşte Halep işte arşın, ne bekliyorsun, ölçsene.. Ölümün kaç saniye sürecek hesapladın mı hiç, İstersen bir dene… Deneyin sonunda da öğrenemeyeceksin. Ne yazık!.. Olsun, tecrübe edinirsin. Daha ne istiyorsun? Bir hücrenin içinde güneşin doğuşunu görmek mi istiyorsun? Boşuna hiçbir çaba harcama. Sen daha bu kafayla önünü bile göremezsin.
#