İnsanın tarihi ve Darvin Teorisi
İnsanoğlu yerin her tarafından alınan toprak cinslerinin birleştirilmesiyle yaratılmıştır. Bundan dolayı insanlar değişik karakterler taşımaktadır. Kendilerinde bulunan toprak miktarlarına göre insanların kimi kırmızı- kimi beyaz- kimi siyah- kimi bunların arasında bir renktedir. Huy bakımından da kimi yumuşak- kimi sert- kimi kötü- kimi de iyidir.
Allah insanı mükemmel ve en güzel bir biçimde yaratmış, onu yaratırken de toprağı çeşitli hal ve safhalardan, bir evrim sürecinden geçirmiştir.
Evrim: Kademe kademe oluşan bir değişim ve gelişimdir. İnsanın iki unsuru vardır. Su ve toprak. Yeryüzünün 3/4 sudur. İnsanın da vücudunun 3/4 sudur.
Toprağın su ile karıştırılıp, şekil ve suretin tamamlanmasından sonra Hz. Âdem’e can ve ruh verilmiştir. Bundan sonra insanoğlunun soyu kendi sulbünden, Hz. Âdem’den devam etmiştir.
Kuran’ı Kerim de insanın yaratılışı şöyle anlatılır:
“Biz ilk insanı süzme çamurdan yarattık. Sonra onu bir sistem halinde döl suyu damlasıyla korumalı bir yuvaya (rahme) yerleştirdik. Sonra bu döl suyu damlasından hücreyi yarattık. Sonra bu hücreden cenini; ceninden de kemikleri yarattık. Sonra da kemiklere et giydirip onu mükemmel bir varlık haline getirdik. Öyleyse yaratanların en büyük ustası olan Allah ne kadar yücedir.”(Müminun / 12-14)
İnsanoğlunun yaratılış ile ilgili çeşitli efsaneler üretilmiş, tarih boyunca kurulan medeniyetler insanın orijinalini bulmaya çalışmışlardır. Tüm türlerin ortak bir canlıdan meydana geldiğine, zamanla değişime uğradığına dair bir nazariye ortaya atılmış, adına da Evrim Teorisi denilmiştir.
Tarihi eski Yunan’a -Antik çağa kadar dayanan Evrim Teorisi, 19.yüzyılda yaşayan İngiliz doğa bilimcisi Darvin tarafından ileriye sürülmüş bir nazariyedir.150 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen dünyada tartışma meydana getiren, bilim tarihin de ayrılıklara, tartışmalara yol açan biyolojik bir teoridir. Konu insan olunca bu teori her kesimi, her alanı etkilemiş; ispatlamaya çalışanlar olduğu gibi çürütmeye çalışanlar da olmuştur.
Evrim Teorisi, deney ve gözleme dayanan bir teori değildir. Çünkü evrim için çok uzun bir süreç gerekmektedir. Böyle uzun bir süreç de hiçbir zaman deney veya gözleme dayanmaz. Evrim Teorisi’nin, Newton kanunu gibi kesinleşmiş bir yapısı yoktur.
Evrim Teorisi, hem Hıristiyan hem Yahudi hem Müslümanlarca yaratılışı inkâr manasına geldiğinden kabul edilmemiş, din ve bilim otoritelerince karşı çıkılmıştır.
Evrim Teorisinin ortaya çıktığı asırda ilim ve teknoloji zamanımızdaki kadar ilerlememişti. O dönemde hücre, canlının en küçük yapısını teşkil eden obje olarak biliniyordu. Oysa hücrenin içinde ondan daha küçük DNA moleküllerinin olduğu tespit edilmiştir.
Eğer Evrim Teorisinin öne sürdüğü gibi bir türden diğer bir türe geçiş var ise, bu değişikliği yapan faktörlerin açıklanması gerekir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi canlıların temel maddesi hücrelerde bulunan DNA molekülleridir. Bir canlının tüm karakterleri DNA yapısında saklıdır. İnsan vücudu ile ilgili tüm bilgiler burada kodlanmıştır. DNA çok hassas bir yapıya sahiptir. DNA’yı bozacak bir dış etki, canlıyı olumsuz bir şekilde etkiler ve DNA’sının bozulmasına yol açar. Bu da canlının ölümüne sebep olur.
Türlerinin birbirine dönüşmesi imkânsızdır. Çünkü doğa da böyle bir güç yoktur. Doğa dediğimiz olgu: Taşı-toprağı -havayı -suyu oluşturan bütün bilinçsiz atomların bir toplamıdır. Bunca cansız madde yığının bir solucanı oluşturacak; sonrada onu bir balığa çevirecek; sonrada onu karaya çıkarıp sürüngen yapacak; sonrada onu uçan kuş yapacak; en sonunda insana dönüştürecek bir güce sahip değildir. Bu güne kadar yeryüzünde canlıların evrimleştiğine dair tek bir gözlenmiş delil yoktur.
Darvin Teorisinin fosil kalıntıları ile kanıtlanabileceği öne sürülmüş, ancak birçok biyolojik ve evrensel faktörlerin bu fosillerde deformasyonlara yol açacağı unutulmuştur.
Sonuç olarak diyorum ki: Nazariye halinde olan Darvin Teorisi dünyadaki birçok bilim adamınca kabul edilmemiştir.
Kutsal dinlerin beyan ettiği gibi insanoğlu Hz. Âdem’den meydana gelmiş; Hz. Âdem’de topraktan yaratılmıştır. İnsanın topraktan yaratıldığına dair birçok bilimsel delil vardır.
Toprağın içinde bir takım elementler vardır. Toprakta demir vardır, kalsiyum vardır, fosfor vardır, magnezyum v.s. vardır. İnsanın yapısı incelendiği zaman aynı elementlerin insanın yapısında da olduğu görülür. Rahatsızlanıp doktora gittiğimiz zaman Doktor: “Sende demir eksikliği var-sende kalsiyum eksikliği var” der. Ve ilaç verir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi toprakta bir takım renkler vardır. Kırmızı toprak vardır-siyah toprak vardır-beyaz toprak vardır. Aynı renkler insanlarda da İnsan toprakla hayatını devam ettirir. Geniş düşündüğümüz zaman her şey ya direk ya da endirekt topraktandır. İnsan toprakla beslenir- toprakla yaşar- toprağa döner.
İnsan ölünce ruh bedenden ayrılır. Ona kimse sahip çıkmaz olur. Annesi babası ve bütün sevdikleri onu biran önce yerine göndermek isterler. Daha fazla bekletemezler. Onu toprağa gömerler. Böylece insan da hakiki dostuna kavuşur. Aslına dönüşür.
İnsanoğlu artık şöyle söyler: “Benim sadık yârim kara topraktır.”