İmkân, Zaman ve İnsan İsrafı–2
İsrafın birçok çeşidi vardır. Bunlardan ilki, imkân israfıdır. İmkân israfı, insanın sahip olduğu bütün değerleri ölçüsüz ve faydasız biçimde kullanmasıdır. İnsanın bu verimsiz tutumu, bir savurganlık türüdür. Hâlbuki insan, çalışıp sahip olduğu imkânları en iyi biçimde kullanmakla yükümlüdür. Çalışıp imkânlarını iyi kullananlar, dünyada daha çok ilerleyecekler ahrette de gerçek kurtuluşa ereceklerdir. İşte bunun için Allah’ın emri, çalışmak ve her türlü aşırılıktan kaçınmaktır. Eğer insanlık, Allah’ın emrinin gereğini yapmış olsaydı, yaşadığı bu acı akıbetlere maruz kalmazdı.
İnsanın en büyük kayıplarından biri de zaman israfıdır. Zaman israfı, insanın zamanını, gerekli gayreti göstermeden, planlı, hayırlı ve düzenli bir çalışma içine girmeden tüketmesidir. Toplumda, günün yirmi dört saatini en iyi bir biçimde değerlendiren az sayıdaki örnek insanlara karşın, faydasız uğraşlarla ömür sermayelerini tüketen insanların sayısının bir hayli kabarık olması, zaman savurganlığında gelinen noktayı gözler önüne sermektedir.
Savurganlığın en kötüsü, insan israfıdır. İnsan israfı, insanın insan olma potansiyelini Kuran’ın doğruluk ve değer ölçüleriyle pratize edememesi, fıtrat yüceliğini zayi etmesidir. İnsan israfına, en çok zulüm sistemlerinin egemen olduğu ortamlarda rastlanır. Çünkü böyle bir ortamda yaşayan kimseler, iyi bir insan olmak ve insanca yaşamak için gereken gayreti ortaya koyamazlar.
Savurgan tipler, genelde düşüncesiz kimselerdir. Bu yüzden çok geçmeden yoksulluk onların kapılarını çalar. Savurgan tiplerden kimileri de az emekle ve gayri meşru yollardan çok kazanan bencil kişilerdir. Bunlar alınları terlemeden elde ettikleri kazançları, kendi bencil duygularını tatmin etmek için ölçüsüzce harcarlar. Başkaları sıkıntı içinde yaşarken onlar kendi rahat yaşamalarını sürdürürler. Müsrif insan, başkaları sıkıntı içindeyken rahatlığı kendisi için satın alan kimsedir. O, tembel, bencil, kibirli, dengesiz, düşüncesiz ve aşırı tüketici biridir.
İsraf, toplum bünyesinde ve insan benliğinde önemli yaralar açar. Toplumda üretim ve tüketim dengesini bozar, insanı tembelliğe itip, çalışma hayatını geriletir. İnsanlar arasında kin ve düşmanlıkların yayılmasına yol açar. Daha da kötüsü savurganlık, insanı hem başkalarına muhtaç eder hem de Allah sevgisinden yoksun bırakır.
Birlikte yaşama, insanların karşılıklı eylemleriyle gerçekleşir. Savurganlığı, bencilliği, zulmü ve diğer kötülükleri besleyen nedenlerin ağır bastığı bir ortamda, yüksek değerler aşınır; doğru insanlarında sayısı azalır. Buna karşılık insanlar arasındaki anlaşmazlıklar ve çekişmeler artar. Toplumun varlığı, birliği ve huzuru tehlikeye girer. Eğer inandığımız hayatı gerçekleştirecek gayreti gösteremezsek, kendi kendimize yazık etmiş oluruz.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Allah bütün nimetleri insan için yaratmıştır. İnsana düşen görev ise, bunlardan meşru biçimde yararlanmak ve Allah’a şükretmektir. İsraf, Kuran ahlakının özündeki denge prensibini bozan bir illettir. Bu illetten kurtulabilmek için, imkân, zaman ve insan israfından ciddi biçimde kaçınmak gerekir.
“Ne ellerini boynuna bağlayıp kilitli tut,ne de sonuna kadar açıp varını yoğunu ortaya dök; böyle yaparsan, yükümlü olduğun kimselerce kınanan, yapayalnız ve yoksul biri olup çıkarsın.”