Her Canlı Yaşamıyor
Dünyaya gelen her insan, belirli bir zaman yaşadıktan sonra bu faniden göçer. “Her nefis ölümü tadacaktır” (ayet). Her yaş aynı zamanda bir ölüm yaşı olduğunu unutmamamız lazımdır. Dünyaya gelen insanların bazıları çok küçük yaşta vefat ederken, bazıları da ileri yaşlara kadar ömür sürerler. Dünyada çok kalan mı şanslı? az kalan mı? Bu sorunun cevabını vermek o kadar kolay olmasa gerek. Hiç kimse dünyaya isteyerek gelmediği gibi, isteyerekte gitmeyecektir. “Ölüm sarhoşluğu geldiği an işte bu senin öteden beri kaçıp durduğun andır deriz”. (ayet) “Artık görüşün keskindir, Rabb-ine giden yolu görürsün”. Evet değerli dostlarım. Dünya fani bizler fani, bu tepişmek ne yani. İnsan, insan olmanın yeryüzünde tadını çıkaramadan göçüp gitmektedir. Bunu bilmeyen yok. Anlayanda… İnsanoğlu yaratıldığından bu güne yeryüzü yasalarını değil de, hep tasalarını paylaşmış. Bir türlü kendini anlayıp, kendini tanıyıp, dünyaya gelmenin amacını bir türlü hafızasın da canlandırıp, üzerinde düşünüp kendini kontrol altına alamamıştır. Ancak bu durumu iç disiplini olanlar kontrol altında tutabilmişler. Bunlarda dünyaya gelmenin gayesini anlamış ve kendilerini bu yolda eğitmiş ve geleceği için tüm hazırlıklarını yapmış basiret gözü açık olanlar. Ne mutlu ki onlara, kendilerini bu hengâmeden kurtarmış, dosdoğru yolda ilerlemiş ve ömrünü tamamlayıp ayıplarıyla değil, sevaplarıyla bu faniden göç etmiş. Üç kuruşluk menfaatlerin esiri olmadan yıkılmadan sarsılmadan hayatını sürdürmüş ve ömrünü tamamlamıştır.
Değerli dostlar,
Buradan şuna gelmek istiyorum. Hepimizin evinde yaşlılarımız vardır. Çocuklarımıza sahip çıktığımız kadar onlara da sahip çıkabiliyor muyuz? Onları kırmadan ömrünün sonbaharında memnun edebiliyor muyuz? Yaşlılar Haftası kutlamakla bunlar olmaz. Bir yanda yaşlılar sokaklarda yaşamak durumunda kalmışsa, biz neyin haftasını kutluyoruz? Çocuklar savaşlarda acımasızca öldürülürken, ya da sokaklara bırakılırken, biz hangi çocuk bayramını kutlayabiliriz? O kadar çok gün var ki, çoğu göstermelik. Ben diyorum ki, her gün, Anneler günü olsun. Her gün babalar günü olsun. Her gün yaşlılar günü olsun. Her gün öğretmenler günü olsun. Her gün çocuklar günü olsun. Bu yapmacık hareketlerden nasıl ve ne zaman kurtuluruz acaba. Samimi olarak tüm insanlığın mutluluğunu bulmak için çalışmalara ne zaman başlayacağız. Yirmi birinci asrın insanlarından yirmi ikinci asra insan kalmayacak. Vuranlarda vurulanlarda bu faniden göçecek. Nedir bu kavgalar, neyi paylaşamıyoruz. Bütün kutlamaların yanında aslında insanlar mutsuz. Analar mutsuz. Çocuklar mutsuz. Yaşlılar mutsuz. Yeryüzünde yaşayan tüm insanlar için her ülkenin sağduyulu insanları önce ülkelerine sahip çıkmalı. Sonrada huzursuzluk yapanlara karşı birleşip beraber hareket etmelidir. Senlik benlik kavgaları tükenmez. Her ülkenin sağduyulu insanları vardır. Onlar savaş istemez. Birbirlerine yapılan ziyaretlerde yardımcı olurlar. Dili dini ırkı ne olursa olsun insanın insan olması yetmiyor mu? Bu hoş görüyü ne zaman hayata geçireceğiz. İnsanoğlu yetiştirilirken yararlı bir fert olarak yetiştirilmelidir. Yoksa zararlı bir alet olarak ortaya çıkar ve dünyayı kasıp kavurur. Analar beşik değil dünyayı sallıyorlar aslında. Her insan üzerine düşen görevi layıkıyla yapma gayretinde olursa çoğu işler de kendiliğinden yoluna girer.
Sonuç olarak şu ayet-i kerime ile yazıma son vermek istiyorum. “dünya işleri için annenizi ve babanızı üzmeyin. Eğer sizi Allah yolundan alıkoyarlarsa o zaman dinlemeyin. Bunlardan her hangi biri yanınızda ihtiyarlığa erer ise, öf bile demeyin”
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
#