Değerlerimize Sahip Çıkalım
Sevgili Okurlar,
Bu korsanlar kolu kancalı, tek gözlü filan değil! Bunlar beyefendi, takım elbiseli, İsrailli ve isimleri de afili: Hazera Genetics…
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nden Prof. Dr. Tayfun Özkaya ile yapılan röportajı sizlerle paylaşmak istedim. Ne yazıkki Dünya üzerinde dönen bazı şeylerden bihaberiz. Adamlar Bakın nelerle uğraşıyorlar.
Biliyorsunuz. “Hazera Genetics” adlı tohum firması Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi’yle ortaklaşa “getir yerel tohumu, götür bilgisayarı” türünden bir yarışma düzenledi. Sizce bu yarışma masum mu? Bu operasyonun sonunda toplanan tohumlar üzerinde toplumun fikri mülkiyet hakları nasıl korunabilir?
Dünyadaki tohum herkesin malı, bu noktada fikri mülkiyet haklarının uygulanmasını önermiyoruz. Ancak, GDO platformu üyeleri, yerel tohum çeşitlerini toplamak ve el koymak istiyorlar.
İnsanlığın ortak malı olan tohumlar üzerinde çalışarak, tohumlar üzerinde fikri mülkiyet hakları inşa etmeyi amaçlıyor ve bunun için çalışıyorlar, tohumlar üzerinde genleri ıslah sistemi uygulayıp, bu tohumları kendi tohum çeşitleri arasına koyup tüm dünyaya tekelden pazarlama çabasındalar.
2007 Kasım ayında katıldığım UPOV Yeni Bitki Çeşitleri Koruma Birliği’ne Türkiye üye oldu. Kendi yerel çeşidinizden bir mal ihraç edeceğiniz zaman, firma hayır, bu bizden çıkmıştır deyip önünüzü kesebilir!
UPOV da nerden çıktı demeyin. Küresel tohum şirketlerinin yeni bir darbesi ile karşı karşıyayız. Tohum yasasında olduğu gibi bu işlem de fazla toz kaldırmadan yürütülmekte. Türkiye’deki destekçileri “ne güzel ülkemiz 65. üye oldu bu iyi bir şey, modernleşiyoruz” diyorlar.Aslında, bir yandan çiftçilerimizin kendi tohumlarını yetiştirme hakları her geçen gün kısıtlanıp tamamen ortadan kaldırılırken, diğer yandan da tüketicilerin besleyici değeri yüksek, antioksidan bakımından zengin ve lezzetli sebzeleri, meyveleri yok olarak plastik domatesler, patlıcanlar burunlara dayatılacak.
1gr. tohum kaptırmayalım demek yanlış olur, yerel bio çeşitliliğe sahip çıkıyoruz demek çok komik! Bir endüstriyel çeşit 100 tane yerel çeşit yok ediyor!
Tohumların GEN hazinesine sahip çıkmaya çalışmak, BİO korsanlık dediğimiz olay! Dünyanın büyük tohum şirketleri, istedikleri ülkelerin gen merkezlerinden, istedikleri tohumu alabiliyorlar!
BİR TAŞLA ALTI KUŞ VURMUŞ OLUYORLAR!
Hazera vakasına ne diyorsunuz?
Türkiye’de bütün Ziraat Fakültelerine afişler asan “Hazera Tohum Şirketi” üniversite araştırma merkezlerini kullanarak rahat bir şekilde yerle tohumlarımıza sahip çıkmaya çalışıyor.
Kendileri bunu yapmaya kalksa yarışma yolu ile bilgisayara harcadıkları paranın 100 mislini harcamaları gerekir ve aynı zamanda güvenlik sorunu yaşayıp halkla karşı karşıya gelebiliriler!
Açık ve rahat bir şekilde bir taşla altı kuş vurmuş oluyorlar!
Ziraat Fakülteleri bu tarz çalışmaları kesinlikle kabul etmemeli!
Kanunlar yerel üreticilerin tohum satmalarını engelliyor ama yabancı tohum firmaları ülkemize gelip rahat bir şekilde tohum toplayabiliyor.
DOĞAMIZA, TOPRAĞIMIZA VE YEREL ÇEŞİTLİLİĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM!
Önlem alınmazsa 10 sene sonra neyle karşılaşırız?
Amerika ve Avrupa’da yapılmış araştırmalara göre, meyve ve sebzelerde yerel çeşitlilikler kayboluyor. Amerika’da sebze çeşitlerinin %95’i yok olmuş durumda.
Endüstriyel çeşitler gübre ve ilaçla yetiştiriliyor, kuraklığa elverişli değil, ilaç ve gübre de petrole bağımlı olduğu için doğal kirliliğe sebep oluyor.
Endüstriyel çeşitlerin gösterişi güzel ama besin değeri az. İnsanların bağışıklık sisteminde çöküşe yol açıyor, çevresel kirlenmenin yanında, antioksidan değeri düşmüş sebze ve meyveler kanser hastalıklarının artmasında etkili oluyor!
Bu durumda özellikle yurt dışında ortaya çıkıp, Türkiye’de de piyasaya sürülen takviye vitamin hapları ön plana çıkıyor, tıp uzmanları bu hapların doğalın yerini tutamayacağını belirtiyor.
Bu takviyeleri vücut kabul etmiyor, gerçeğe yakın ama doğal ile aynı değil! ABD’de kanser, kalp, şeker ve obezitenin çok fazla olması tesadüf değildir.
Bunda genetik olarak farklılaşmış yerel çeşitlerin yerine geçen genetik olarak bir örnek güya modern tohumların da payı çok büyüktür. Şimdi gelişmiş ülkelerin bütün dünyada yapmak istedikleri aslında bu filmi gelişmekte olan ülkelere de gösterme arzusudur.
Önlemler alınmazsa önümüzdeki 10 yıl sonra Avrupa ve Amerika’nın yaşadığı sorunları yaşamak kaçınılmaz.
Doğamıza, toprağımıza ve yerel çeşitliliğimize sahip çıkalım.
TARIM BAKANLIĞI’NA AÇIK ÇAĞRI
Peki tohumları nasıl koruyabiliriz?
İki ay önce Organik Tarım Derneği’nin organik araştırma konferansına katıldım. Sebze ve meyve ihracatçıları birliği, ziraat odalarından gelen temsilciler, bakanlıktan gelen yetkililerin de aralarında bulunan topluluğa konuşma yaptım “Tohum Yasasını” eleştirdim ama kimse bana destek çıkmadı ve topluluğun bu konuya sessiz kaldı. Sivil toplum örgütleri, küçük bölgesel dernekler var, yerel tohumları koruma altına almaya çalışıyorlar ama konunun asıl muhatabı Tarım Bakanlığı. Onlar sahip çıksa iyi olur.
ONLARIN DOĞAYA ZARARLI, KÖYLÜYE ZARARLI, TÜKETİCİYE ZARARLI TOHUMLARINA İHTİYACIMIZ YOK!
Büyük tohum tröstlerinin çalışma sistemi nasıl?
Büyük tohum şirketlerinin sahipleri aynı zamanda zirai ilaç firmalarının da sahipleri ve GDO tohum üreticileri! İlk on tohum firması, ilk on zirai ilaç firması karşılaştırıldığında ilk 4’ünün her ikisini de ürettiğini görüyoruz.
Örneğin MONSANTO firması, tohum üreticisi, zirai ilaç üreticisi, GDO tohum üreticisi… Hepsini birlikte paket olarak pazarlıyor!
Şu anda küresel tohum şirketleri ya doğrudan ya da yerli şirketler aracılığı ile tohum pazarlamasından öte bir şey yapmamaktadırlar. Tekelleşme dünyada çok yüksektir. Dünya’da 2006 yılında tek bir şirket (Monsanto) ticari tohum pazarının %20’sine sahiptir.
Dört şirketin payı %44, on şirketin payı ise %57’dir. Amaç halen az çok köylünün denetimde olan alanlarda da tam bir hâkimiyet sağlayarak tohum pazarını bütünüyle ele geçirmektir.
Geliştirecekleri doğaya zararlı, köylüye zararlı, tüketiciye zararlı tohumlarına ihtiyacımız yok!
Tohum firmalarının uyguladığı tarım ilacı ve gübre kullanımına dayalı bir tarım sistemi olan endüstriyel tarım yaygınlaşacak, bu topraklarımızın, sularımızın, ürünlerimizin kirlenmesini getirecek, küresel ısınmayı hızlandıracaktır.
Köylüler tohumlara daha yüksek fiyat ödeyecek ve endüstriyel girdilere daha çok para harcayacaklardır. Taşımaya daha elverişli tatsız ve besin değeri düşük sebze, meyveler yüzünden ülkemizde de uluslararası şirketlerin eline geçmiş hipermarket zincirlerinin ürün üzerindeki hâkimiyetleri artacak, ürünler daha ucuza çiftçinin elinden alınabileceklerdir. Bütün bu gelişmeler köylünün yoksullaşması ve kırlardan göç ederek kentlere yığılmasını hızlandıracaktır.
Lezzetsiz ve besin değeri düşük ürünleri tüketecek olan tüketicilerin sağlıkları ABD’deki gibi bozulmaya devam edecektir.
TOHUM PAZARI ELMAS PAZARINDAN BÜYÜK!
İşin parasal boyutu büyük mü?
Uluslararası Tohum Federasyonu’nun 2005’de sadece 18 gelişmiş ülkede yaptırdığı bir araştırmaya göre büyük şirketler çalışma yaptıkları ülkelerde ek bir 7 milyar dolarlık tohum pazarı ele geçirilebilecektir.
Eğer bütün dünyada çiftçilerin kendi yetiştirdikleri tohumlar engellenebilirse piyasa genişlemesi 73 milyar dolara çıkmaktadır.
Bugün için bile tohum pazarı elmas pazarından büyüktür
İnşallah özümüzü kaybetmeyiz...
Saygılarımla..