Zahirden Zırvalar
Zahirden Zırvalar
(Değerli Dostum Faruk Serkan Yılmaz'a Selamlarımla)
Zorunlu laflarımdan müteşekkil bir hayat kalabalığı içinde zamanla sönükleşen insanlar, irfandan uzak yaşantıda kendi haline düşmüş birer kuru yaprakmışçasına caddelerde savrulurken, ömrüme bir çizik daha atıyorum baş kısmından irdelenen cevaplarla.
Zararsız keneler kerelerce yapışırdı zavallı ineklerin, koyunların, keçilerin ve bilimum ısırılabilen yaratıkların vücutlarına, emebildiklerince miligram kan seviyesince doğru dürüst insan azaldı ortalık yerde dolaşan doğru sözlerin azlığı kadar.
Zuhurat her ışıkla, bir yakışık almakta dağların kızıllığından göklerin maviliğine. Aşığa heyecan veren maşuksa, maşuğa can vereni düşünmez mi aşık, günümüzün pis kokulu köşe kenarlarında.
Zembille mi inmeliyim gökten illâki, ortaya çıkıp kendimi ispatlarcasına. Ben yazarım, okuyan varsa ne mutlu bana. Sevgilere ve sövgülere şayan iki farklı uç, bir uçurum arasında. Kimbilir kaç kişi düştü, gerilmemiş us ipinden yukarıya.
Zincir zincir öreyim ellerimi sevdaların parmaklığında. Bir pranga ben mi vurayım kendi ayaklarıma, kendim. Bilmek bazen iyi olmuyor, cahil cehaletin koynuna düşüversem, öylesine yaşasam mı acaba düşünmeden.
Zindan; söyleyemeyip içime attığım yanlışlar kaplayıverip içimi, haksızlıkların koruyucu olursam... Korkuyorum ağzımdan, elimden çıkabilecek benliksiz yalanlarımdan.
Zır deli, bir romanın öyküsü, bir kahraman. Gogol'un kayıp burnu sık sık gelir aklıma, hayır; onu ben bulmasam. Ben seni bulsam ey yâr, her kimsen ve neredeysen, bilsem seni hiç acıtmadan; yaralamak gelmez içimden, zaman akıp gider ya, yaşlanırsam.
Zelzele oluversin birilerinin beyinciklerinden daha işlevsiz beyinlerinde. Aslında o bile çok bilene. Sen çık gel yanıma imlâmı bozmadan, kurallarımı yıkmadan ve yaktırmadan, yaptığım yapılarımı karalamadan.
Zor olsa gerek kendime, seni bilmek. Böylesi biraz daha huzur verici zannımca. Seni kendimden, benliğimden gizlerken, yolun sonu nereye varır acaba?
( www.enescinar.com )
Acı Kaybımız
Yıldızlar kayıp gidiyor sırayla, zaman işte, hayat bitiyor bir gün birden bire. Bir üstadımızı daha kaybettik, geçtiğimiz günlerde. İlhan Berk'i toprağa verdik sessizce. Ardında bıraktığı şiirleri var artık elimizde sadece. "Yavaş Yavaş geçtim kalabalıkların arasından" diyordu. Yavaş yavaş geçip gitti dünyadan işte öyle. Arkasından bakakaldı onu bilenler, bilmeyenler fark etmedi bile. Allah rahmet eylesin. Olacağı herkesin bu, bir avuç kara toprak işte alt tarafı; önemli olan, ardından bıraktıkları. Üstadın bir şiirine yer vermek isterdim fakat, telif haklarına ve emeğe saygıiçin, Yapıkredi Yayınları'nın internette yayınlamasını yasakladığı (bu kısmı belirtmem gerekiyordu)
Haftanın Şiiri
MELODİ...
melodi
melodiler...
bizim melodimiz bu
bizim aşkımız
notalar kadar evrensel
porte gibi, sonsuz
es yok hiç bir yerinde
bu melodi bizim melodimiz
bu şarkı bizim şarkımız
bizim aşkımız...
melodi
dünyanın en güzel kızıyla yapılmış en güzel melodi
bitmeyen ateşli gecelerin romantik şarkısı
bizim melodimiz
en güzel anlarda dudaklarımızda
öpüşürken bile...
melodi
melodiler
şarkı
şarkılar....
bizim melodimiz
bizim şarkımız
bizim aşkımız...
(Enes ÇINAR /2001 - İstanbul)