Seyfullah Hacımüftüoğlu İle Röportaj
Kimdir Seyfullah HACIMÜFTÜOĞLU?
Seyfullah HACIMÜFTÜOĞLU ’nu en iyi bilen sensin?
Bize Anlatır mısın?
1961 yılında Trabzon’da doğdum. Üniversiteyi Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde tamamladıktan sonra Kaymakam adayı olarak Trabzon’a gittim ve göreve başladım. Sonra Sürmene Kaymakam vekilliği, daha sonra asaleten Taraklı Kaymakamlığı, bu arada ilk görev yerim Taraklı oldu. Sonra HAKKÂRİ Şemdinli Kaymakamlığı, KASTAMONU Doğanyurt Kaymakamlığı, ardından URFA Ceylanpınar Kaymakamlığı, DENİZLİ Serinhisar Kaymakamlığı ve son olarak ta MANİSA Akhisar kaymakamlığı görevlerinde bulundum. Daha sonra 2005 yılında bir teklif üzerine Başbakanlığa bağlı Devlet Personel Başkanlığında Başkan yardımcısı olarak 2 yıl görev yaptım. Bu iki yıldan sonra 2007’nin Temmuzunda Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı olarak göreve başladım. Ve halen bu görev sürüyor.
Taraklı sizin için asaleten ilk görev yeriniz olması sebebiyle önem taşıyor ama Sizde Taraklı’nın ilk Mülki İdare Amiriydiniz. Elbette ki göreve geldiğinizde karşınızda yeni ilçe olmuş bir belde vardı. Ve doğal olarak Hükümet Konağında bir personel istihdamı yapmanız gerekiyordu. İlk olarak teşkilatı kimlerle kurdunuz? İsterseniz, şu dört Ali’ler meselesi nedir? Bunu sizden dinleyelim.
Bir dört Ali’ler hikâyesi var evet doğrudur. Kura çekip Taraklı çıkınca, ilk önce Taraklıyla ilgili bilgiler aldım. Taraklı neresidir? Sakarya’da ama neresindedir? Sakarya iyi kötü bildiğimiz bir şehir ve benim hemşerilerimin de çok bol olduğu bir şehir. Ama enteresandır Taraklı da hiç hemşerimin olmadığı bir kasaba olarak önümüze çıktı. O ilginçti benim için. Bir tören düzenlendi ve tören neticesinde Taraklılılarla ilk yemeğimizi O zaman ismi Belediye Parkı olan ve şimdiki Şehit Nuri Kocabıyık parkında yedik ve herkes ayrıldı bende odama geçtim. İşte o dört Ali’ler meselesine gelince, ben gelmeden önce Valilik şoför ve hizmetliyi belirlemişti. Belediye de başka bir Ali’yi göndermişti bize, yazışmalar olursa o işleri görsün diye, yazı işleri Müdürü olarak, birde Karakolun; telefona baksın, koruma görevi yapsın diye görevlendirdiği Ali vardı. Derken dört tane Ali oldu: Başkâtip Ali, Bekçi Ali, Hizmetli Ali ve Şoför Ali. Güzel tarafı “Ali” diye seslendiğinde dördü birden koşuyordu. Sonra biz onu şartlara bağladık. Hangi Ali olacak diye. Bana sorarsan daha ilginci; diğer iki Ali’ydi. Hizmetli Ali ve Şoför Ali’ydi. İkisinin de soy ismi ÖZEN’Dİ. İkisi de iki çocukluydu. Maaş bordroları da hemen hemen birbiriyle aynıydı. Böyle enteresan bir hatıramız var Taraklı da ve benim için güzel bir hatıradır.
Siz geldiğinizde Taraklı yepyeni bir ilçeydi. Ve doğal olarak mülki idarelerde malzeme ihtiyacı açısından bazı sıkıntılar vardı. Zor bir dönemdi. Kuruluş aşamasında olduğu için. Neler yaşadınız?
İlçe teşkilatlarını kurmaktı zor olan ve üç yılsonunda biz bu teşkilatların hepsini kurduk. Kıt imkânlara rağmen, yeni ilçe olmanın verdiği heyecan ve bizim kaymakamlığımızın ilk yıllarında olmasının getirdiği aktivite. İnsanoğlu öyledir. Tecrübesiz olduğu zaman daha aktif olur, tecrübelendikçe bu sefer gözünün ucuyla işleri idare eder. Çok aktif görmezsiniz ama işler yürür. Bizim o zaman aktivitemizin zirvede olduğu bir dönemdi. Mesela Şubesini yenileyen bankaların çıkardığı eşyaları alıp gelip, müdürlük kurduğumuz oldu. Tapu’yu öyle kurmuştuk mesela. Nüfus Müdürlüğüne bank getirdik, bildiğin o bankalardaki kurulu düzeni getirip Nüfusun veya Tapunun hizmetinde kullanılmak üzere birer ara unsur haline getirdik. “Bu gün yapar mısın” deseniz, bu gün belki daha farklı çözerim. Elbette bu günde yapmak gerekiyor ama o zaman ki heyecan farklıydı. Gidiyorsunuz Banka Müdürüyle konuşup çıkan parçaları bize verirseniz yeni bir ilçeyi biz bunlarla eşyasını alıncaya kadar hizmet eder hale getirebiliriz. Şimdi düşünüp geri dönüp baktığımda yani aferin diyorum kendi kendime iyi ki böyle yapmışız. O teşkilatlanma babında böyle bir çalışmamız olmuştu.
Birde sizin döneminizde Taraklıda, yıllarca hafızalardan silinmeyecek bir Kaymakamlık Kupası Futbol turnuvası yaşandı. İsterseniz biraz bundan da bahsedelim.
Bahsettiğiniz turnuvaların amacı aslında şu: 1-İlçe merkezinin “bakın ey köyler artık merkeziniz burasıdır” demesidir. Aidiyet oluşturma gayretidir aslında o. Bütün köylere çağrıda bulunuyorsunuz. Varsa bir takımınız alın gelin, yoksa iki köy birleşin bir takım kurun. Bütün bunları yaptığınızda artık o köylünün kendi merkezinin neresi olduğu konusunda tereddüdünü gidermiş olursunuz. Ve bir aidiyet oluşur. Taraklı Kaymakamlığı kupasında oynadık biz. Neresi taraklı Kaymakamlığı? Bizim bağlı olduğumuz ilçe. Zaten ilçeyi ilçeleştirende bu tür aidiyet duygularıdır. İşte biz o zaman belki bu düşüncelerle değil ama kaynaşmayı, görüşmeyi sağlasın diye o tür turnuvalar düzenlemiştik. Bir tanesi çok zirve yapan bir turnuvaydı. Çok ciddi olumlu tepkiler almıştık. Sanırım devam ediyordur. Birde ilk olması sebebiyle renkli geçmişti.
Bu arada bir takımda ihraç edilmişti sanırım!
Bir takım ihraç etmiştik evet. Çünkü amatör kümeden Taraklılı olmayan veyahut Taraklıda oturmayan iki oyuncu zannediyorum alıp orada ikamet ediyormuş gibi belge düzenleyip sunmuşlardı sonra ihbar üzerine yakalanınca o takımı komite ihraç etmişti. Oradan çok ciddi tepkiler aldık haksızlık ettik diye ama doğrusu öbürüydü. Bu günde olsa aynı şey yapılırdı.
Sayın Müsteşarım Taraklıya geçtiğimiz ağustos ayında geldiniz. Yanılmıyorsam yaklaşık bir 17 yıl oldu. O günden bu güne Taraklımızda ne gibi farklılıklar dikkatinizi çekti?
Bunu bir başka cümleyle söyleyecek olursak; Göreve başlayışımın 20.yılında Taraklıya geldim. Çok büyümemiş fakat daha modernleşmiş, belki istenilen hareketliliği sağlayamamış ama daha derli toplu bir ilçe haline geldiğini gördüm. Bundan da memnuniyet duydum. Fakat bana sorarsanız en sevindiğim en mutlu olduğum şey bizimde başlangıçta bu böyle olmalı dediğimiz ve kısmen fikir babalığını yaptığımız diyelim tarihi eserlere, evlere, çınarlara sahip çıkalım fikri, büyük oranda demeyeyim ama hayata geçirilmiş olması. Yani eski çarşının restore edilmesi, birçok binanın yeniden yaşanılabilir hale getirilmesi ve artık Turizm kafilelerinin Taraklıyı da görmeliyiz düşüncesinde fikir birliğine varmış olması, başlangıçta ortaya attığımız fikrin kısmen de olsa pratiğini görmemize sebep oldu. O açıdan doğrusu epey bir gelişme gördüm diyebilirim ama yeterli midir? Taraklı gibi Türkiye de nadir bulunan bir yerleşim yeri hak ettiği yerde değil. Böyle bir geçmişe sahip olmak, 1291’den beri hep göz önünde olmak, hep önemli olmak böyle çok az yerleşim yerine nasip olur. İşte Taraklı’da bunlardan biri. Herkesin aklında Safranbolu var ama Taraklı yok. Taraklı Safranbolu’dan geride bir yer değil. Tarihi birikimi açısından, evlerinin özellikleri açısından 1517 de yapılmış bir Yunus paşa camiinin sahibi olması açısından 400-500 yaşında çınarların hala ayakta duruyor olmasından kaynaklanan zenginliğini henüz tanıtabilmiş değil. İyi bir gelişme var ama bu gelişme yeterli değil diye düşünüyorum. Gayretle çalışan arkadaşlarımız var. Gerek oranın mülki idaresi gerek mahalli idaresi ciddi manada gayret sarf ediyorlar. Bu zaten birden olmaz. Seneleri gerektirir. İyi çalışıyorlar. Gayretli çalışıyorlar. Ve mesafe kat ediyorlar. Aslında her şey bitti dememeleri daha iyi önlerinde yapacak çok işleri var. Bunu da yapma gayreti içinde gördüm. O açıdan taraklı istenilen yerde değilse de istenilen yere gelebilecek potansiyeli var. Olabilirde daha çok tanıtmamız gerekiyor. Sadece yurt içinde değil yurt dışına da tanıtmak gerekiyor. Ama bu işte Taraklılı’nın daha gayretli olması lazım. Çünkü bir evi olan bütün imkânlarını sunup restore etmeli, hizmete sunabilmeli sunamıyorsa en azından görüntüsünü sunabilmeli. Paraya çeviremese de, görüntüsünü bir Taraklılı olmanın gereği olarak görüntüsünü sunabilmeli. Ziyarete gelip sokağında gezen adam döndüğünde ve gözünü yumduğunda orayı hayal ederek uyursa taraklı amacına ulaşmış diyebiliriz.
Tabi bu yapılanlara karşı bazen olumsuz tepkilerde oluyor. Eleştiriler de olabiliyor.
Şunu söyleyelim yaptığımız her doğru herkes tarafından olumlu karşılanmaz önemli olan %51 den fazlanın bu doğru oldu demesidir. Yüzde yüz doğru dendiyse eğer onda bir yanlışlık vardır zaten. Yüzde yüzün doğru denmesi bir yanlışlığın var olduğunu gösterir. Yüzde yüz doğru olmaz ki. Bütün insanlar evet bu doğrudur diye ittifak edecek. O imanı gerektirir. O imanındır. Doğru yanlış tartışmasız kabullenirsiniz. Yani tenkitler olacak o tenkitleri de kaale almamak lazım doğru bilinen yolda ama bu %51’i mutlaka geçmeli, yani insanların yarıdan fazlası evet bu doğrudur demeli. Ve o doğru bilinen yolda devam edilmeli diye düşünüyorum.
Biraz önce taraklının tanıtılması düşünülüyor demiştik bu bağlamda hemen şunu sormak istiyorum. Taraklıya bir üniversite yapılması düşünülüyor. Sizin görüşleriniz fikirleriniz nedir bu konudaki?
Ben oldum olası küçük yerlerde üniversitelerin olmasına taraftar olmadım bu Taraklı içinde geçerlidir. Kendi ilçem Çaykara içinde geçerlidir. Orada şöyle düşünülür: Öğrenci gelir, oraya bir hareketlilik getirir diye düşünülür ama bu günkü şartlarda Taraklıya dışarıdan gelen çocuk, orada yatmaz, kalkmaz, durmaz, sadece gündüz gelir okuluna katılır. Ve mutlaka akşam servisine biner Adapazarı’na gider. Çünkü o çocuğa hitap edecek şeyi orada bulmanız zordur. 4-5 bin nüfuslu bir yerde 18-20-22 yaşlarında bir genci orada tutmak, orada heyecanlandırmak zordur. O açıdan ben çok fazla doğrusu taraftar olmuyorum bu tür şeylere. Fakat vatandaş o tür açılımları birer kurtarıcı olarak görür. Fakat netice itibariyle öyle bir kurtarıcı olmadığı da okul açıldıktan sonra ortaya çıkar. Hocası orada durmaz, öğretim üyesi orada durmaz. Çünkü üniversitenin içinden kitap araması lazım, çeşitli çalışmalar yapması lazım. Ne olur? o da günlük gider gelir, şimdi günlük gidilip gelinen ve yirmi dört saat yaşanmayan bir yerde orada yaşıyor gibi görünenlerin sağlayacağı çok fazla bir katkısı yoktur. Ben doğrusu böyle bir şeyin çok ciddi bir katkı getireceğini düşünmüyorum. 10 binin altına düştü mü bir yerin nüfusu, üniversite veya yüksek okul ne oraya bir şey getirir, nede oranın öğrencilerine çok fazla bir şey katar. Ama restorasyonla ilgili o eğitim yapan öğrenciler bir hafta kamp yapar, misafir edilir, oralarda çeşitli çalışmalarını yaparlar bunlara bir itirazım olmaz, bir ay orada kalsınlar. Ama okul haline dönüştürdüğümüzde Taraklıya bir katkı sağlar mı veya Taraklı gibi bir ilçeden katkı sağlar mı? Ben sağlamayacağını düşünüyorum. Kaymakamlık süresincede görüşüm bu oldu. Ayrıca çocuklar açısından da değerlendirmek lazım; şimdi düşünün bir üniversite kam püsü içerisinde yetişen herkesle teması olan bir öğrenciyi düşünün, birde özellikle Taraklıyı değerlendirelim: Dışarıdan öğrenci gelmediğini farz edelim tüm öğrenciler Taraklı lı. İlkokulu Taraklıda, ortaokulu Taraklıda, liseyi Taraklıda okumuş. Bu ancak öğrenci için yüksek lise olur. Has bel kader orsadaysa yüksek okulu da okumuş, üniversite eğitimi aldım diye ortalıkta dolanır bir öğrenci düşünün. Dünyayı görmemiş. Bütün dünyası Taraklı, ondan sonrada diyorsunuz ki git sen filan yerde ayakta dur. Ayakta da duramaz. Üniversite, adı üzerinde evrensel nitelikler taşıyan kurul demektir. Üniversal, yani öyle bir kuruldur ki dünyanın neresine götürürsen götür anlamı vardır. Bunun olabilmesi için kapalı olmaması gerekir diye düşünüyorum. Büyükçe olacak, temasları bol olacak. Bir kam püse gidersin Mardinlisiyle de karşılaşırsın, Muğlalısıyla da Edirnelisiyle de, Trabzonlusuyla da karşılaşırsın. Ama ölçek küçülünce bu imkânlar azalıyor. “Efendim gelir”; gelir tamamda oraya gideceğine kendisine yakın olan bir yere gider. O zamanda ne oluyor? Göynük’ün ve Taraklının çocuklarının gittiği bir okul oluyor. Ne katar? Çocuk deplâsman’a çıkmalı. Biliyorsunuz şampiyon olabilmeniz için deplâsmanda galibiyet sayınızın mağlubiyet ve beraberlik sayısından fazla olması gerek, yoksa şampiyon olamazsınız.
Güneydoğuda Şemdinli ve Ceylanpınar ilçelerinde kaymakamlık görevlerinde bulunduğunuzu söylediniz. Benim elimdeki notlarda o tarihlerde, o beldelerde hiçbir faili meçhul cinayet olmadığını yazıyor. Bilmiyorum! Bu konuya girelim mi girmeyelim mi çok tereddüt ettim.
Bir problem yok. Bir gazeteci arkadaşımız bir haber yapmıştı. Kendi yaptığı inceleme neticesinde ben Müsteşar Yardımcılığına atandığımda ilçesinde çalıştığı dönemde ilçelerinde hiç faili meçhul olmayan bir kaymakama Sayın Başbakan jest yaptı diye haber yaptı. Benim bulunduğum dönem zarfında böyle bir sıkıntı yaşamadık. Bu konuda ben hep titiz oldum zaten, başkaları da titiz değildir anlamına gelmemeli bu dediğim. Şanstı aynı zamanda.
#