Anlayana da Anlamayana da
Adamın biri varmış; boş boş gezer, ona-buna takılmadan duramazmış. İşi gücü yokmuş işte, bir gün ölüp gitmiş. Cenazesinde cemaat imamın sorusuna "İyi biliriz!" diye cevap vermiş tam 3 defa. Sonra defnetmişler, yakınları yedisinde ve kırkında mevlit kutmuşlar. Adam neredeyse unutulmuş. Daha doğrusu, ayda-yılda bir "rahmetli" diye adı geçermiş. Sağlığında biraz güldürürmüş inasanları.
Adamın biri varmış, ama bu başka adam; İşi gücü varmış, çalışır çabalarmış. O da ölmüş bir gün. Onun da cenazesinde cemaat 3 defa "İyi biliriz!" demiş. Onun da yakınları yedisinde ve kırkında mevlit okutmuşlar. O da aynı; arada sırada bir hatırlanırmış. Sağlığında sevilen-sayılan bir zatmış. Çoğu zaman düşündürürmüş insanları.
Velhasıl, biz de öleceğiz günün birinde. Normal şartlar altında yaşıyorsak, o gün bugün mü bilinmez. Allah bilir. Kimse ölmek istemez halbuki. Cenneti garanti bile olsa ölmek istemez -ki kimsenin nereye gideceğini Allah'tan başkası da bilemez-. Ölüm en fazla ona uzaktır. Öyle gelir insana. Bilir ama farkına varmazki, uzaklık herkese aynıdır.
Neyse, hergün normalde hatırlamamız gereken ölümü kısaca bir hatırlatayım istedim, her selâyı biz dinleyecekmişiz gibi düşünürken, bizim de selâmızı dinleyenlerin olacağını. Kendimizin baş rolünde oynadığımız filmin biteceğini, ama filmin devam edeceğini, biz olmasak da yine de insanların yaşayacağını, hatırlarlarsa arada bir hatırlanacağımızı, kendimize hatırlatmak istedim.
Şimdi gelelim konumuza: Konumuz falan yok. Gündem içi, gündem dışı, söz meclise veya meclisten dışarı.
Merdivenlerden başlayayım. Daha doğrusu merdiven sahipleri ve merdivene çıkanlardan. Türk Dil Kurumu'nda Merdiven: "Bir yere çıkmaya veya bir yerden inmeye yarayan basamaklar dizisi." Bizim bildiğimiz manası ise TDK'daki gibi. Bildiğimiz merdiven işte, kurcalamaya gerek yok. Ama sözlük manasından bir yeri cımbızla ayıklamak istiyorum: "Bir yere çıkmaya veya bir yerden inmeye yarayan.." Dikkatinizi çekti mi? Nereye inip çıkılacağından bahsedilmiyor. "Bir yer". Siz ister çatı deyin, ister üst kat, ister makam-mevkî deyin, ister şöhret... Derler ya "Şöhertin basamaklarını yavaş yavaş çıktı".
Haklısınız, merdiven muhabbeti baydı. Ama merdiven ile alakalı şöyle bir kaç söz söylemek istiyorum:
1- Merdiven senin değilse, ne kadar çıkarsan çık, yüksekte değilsindir. Yükseldim diye sevinmeyeceksin, merdiveni alıverirler altından, gününü görürsün.
2- Merdivene çıkıyorsan, inmeyi de bileceksin yeri geldiğinde, düşmeyi de.
3- Merdivenin yükseklerine çıktığında, ilk defa gördüğün şeyler var ya, "gördüm" diye boşuna sevinme. Kendini, yeni yerler keşfetmiş sanırsın ki, adamların yaptığı şeyleri görmek, "keşfetmek" değildir.
Anlatmak istedim birşeyler, AKLIMDAN FİKRİMDEN geldiğince. Sözüm birilerine. Anlayanlara yani. Şahıs olarak kimler bilmiyorum açıkçası. Ama illâki birilerine uyar bu söz, tabi ki anlarlarsa. Sözüm ortada işte, ister meclisten içeriye, ister dışarıya.
Bakın şimdi de aklıma ne geldi? Bir YÜK var sanki. keşke bu ağırlık YOK olsa. Durun buldum galiba: YOÜK, pardon YÖK.
Hatırladığım kadarıyla YÖK, en son devlet üniversitelerinin kontenjanlarını %15, Vakıf (Özel) üniversitelerinin kontenjanlarını %20 artırma kararı aldı. Bu habere, bu sene ÖSS'ye girecek olan genç arkadaşlarımın çok sevindiklerini ve böylece ümitlerinin artarak motive olduklarını düşünüyorum. Ama işin gerçek yüzü öyle değil arkadaşlar. Ve öyle trajikomik bir olay olarak geliyorki bana.
1-) Üniversiteden başka şansları yok, çünkü; 12 sene boyunca aynı -çoğu gereksiz- şeyleri öğrenmeye çalışırken, bir çoğunun -bizim "altın bilezik" olarak tabir ettiğimiz- elinde hiç bir sanatları yok.
2-) Hani ilkokulda falan "Çocuklar 50-60 kişi bir sınıfta..." diye şikayet edilen şeyler varya... Hani bunu en çok, çocuklarının ileride üniversiteyi kazanabilmesi için herşeyi yapan velilerimiz dile getiriyor ya... Onlara sesleniyorum: Sayın veliler, şükredin. Ben üniversitede 80-100 kişi derse girdiğimizi haırlatıyorum. Amfi sınıflar falan da değil, bildiğimiz türden sınıflar. 100 kişinin nefes alıp verme sesinden hocaların sesi gelmez, tahta veya varsa yansıtma görüntü görünmez -göünür de okunmaz yani-. Akademisyen sayısı da az, bölmek zor sınıfları.
3-) Üniversiteli "işsizler ordusunu" belirtmeme gerek yok.
4-) Sürekli olarak soruları zorlaştırma peşindeler. Niye? Çünkü, başarı artıyor. Seslemek istiyoum -tabi bunu hiç birinin okuyacağına, serzenişimi duyacağına ihtimal vermiyorum, keşke duysalar-. Sayın yetkililer, Eğer kontenjanlardan fazla öğrenci ful çekerse ne yapacaksınız?
5-) Acaba üniversiteler eğitim kurumundan çok o bölgeye gelir getirsinler diye mi düşünülüyor. Öğrenciler gelir kaynağı, velileri sağılmak için kurban mı?
6-) Üniversite için en baştan, daha ilkokulda verilen çabalara bakıyorum. İlkokulda bile öğrencilere kurs. Hem de kendi öğretmenleri tarafından kurs. Bu da aklıma 2 şeyi getiriyor
a) Bu çocuklar o yaşta okuldan bıkıp, sonra yaklaşık bir 10 sene ne yapacklar, günde 6-7 saat dersten sonra kafa kalmaz hem. Hem de istek kalmaz.
b) Günde 6-7 saat bir şey öğretilemiyor da, en verimsiz vakitte işlenen 1-2 saat dersle mi öğretilebiliyor? Yoksa öğretmenlere maaş az mı geliyor. Eyvallah. Ama ülke olarak günde yaklaşık 120 milyon lira, yani eski parayla 120 trilyonlira faiz ödeyeceğimize, her ayda 1 günü ayırıp, her öğretmene yaklaşık olarak 2400 TL maaş zammı yapılsa kötü mü olur?
Neyse, buna da neyse, bitmez bu konu. 50 sene önce kurtardığımız Kore'nin ürettiği malların kullanımını ders olarak vermeye devam ediyorsak, bu konu bitmez.
Burası da bence önemli:
Gelelim başka konuya, hani şu TARAKLI AJANS İnternet Gazetesi web sitemzin ilk açılıştaki "Yenileniyoruz" yazısına. O reklamı oraya koyduğumuz günden bile önce yenileme çalışmalarına başladım. Ama bir türlü bitmek bilmedi ama bitecek nihayetinde. Hadi bunu da madde madde yazayım. İşte sebepleri:
1-) Zaman yetersizliği. Çok yoğunum, bir taraftan da dersler derken, günde az bir uyku ile yaşıyorum.
2-) 10 yıldır yayıncılığın içindeyim. Öyle "fotoğraf makinem var, internet de bağlattım, kullanmayı da az-çok biliyorum, haber sitesi açayım, haber yapayım.." mantelitesinde değil. Bilinçli yayıncılık, çağın ve okuyucuların gereksimlerini göz ardı etmemi imkansız hale gtiriyor. Özellikle başta Genel Yayın Koordinatörüm İzzettin Kömürcü Abim olmak üzere, diğer yazarlarımızın, muhabirlerimizin, editörlerimizin ve siz değerli okuyucularımızın da fikirlerini alarak istişare ile geliştirmeler yapıyorum.
3-) Gereksinimler gereksinimleri doğuruyor. Şöyle ki, yeni eklediğim özellikleri daha geniş kullanım kolaylığı için gerekli ek düzenlemeler ve bunlara da ek düzenmeler yapmam gerekiyor. Bu da haliyle işi uzatıyor. Çünkü, geliştirdiğim NET-PAPER İnternet Gazete Sisteminin, "en iyi" olmasını hedefliyorum. Satır satır en ince titizlikle yazıyorum kodları, daha da gelişebilsin diye. -Ama nedendir bilmem ama, şu yazının satırlarını o kadar düzgün yazamıyorum, elim sürç-ü lisan ederse affola-.
4-) Size yeni özellikler hakkında kısaca bilgi de vermek istiyorum.
Video Haber ve Video Galeri sistemi, Foto Galeri sistemi, Üyelik sistemi, sizlerin düşüncelerinizi çok daha kolay paylaşabilmeniz için Blog (İntrnet Günlüğü) Sistemi, Ortak düşünce paylaşımları ve tartışma platformu olarak Forum sistemi, Firmanızın ve iş yerinizin daha kolay ulaşılabilir olması için Firma Rehberi Sistemi, sitemizdeki haberleri izin alıp da kullanan ve yayınlayanların dışına izinsiz olarak ısrarla kopyala-yapıştır, hafiften değiştir ve resimi ters çevir yapanlara karşı önlemler... Ve bir çok şey daha.
Bunlardan dolayı malesef geciktik. Ha bitti bitecek derken başka bir şey çıkıyor işte. Özellikle bu süreç içerisinde sistede olacak bir çok değişiklikten ötürü yeni yazar, muhabir ve editör başvurularının değerlendirimini de ertelenen bir tarihe almak zorunda kaldığımızı da belirtmiş olayım.
Ve son olarak, 14 Haziran 2009 Pazar Günü ÖSS'ye girecek arkadaşlara başarılar diliyorum. Ayrıca yine aynı günde gerçekleşecek olan -her nedense o güne çakıştırılan- "Taraklı Pilâvı"na buluşmayı ümit ediyorum.
Saygılarım ve Hürmetlerimle..
Bir Şiir:
Yine olur
Sen yine gelirsin
Sonra yine küser gidersin
Yine olur
Güneş doğar
Güneş batar
Ölene kadar yaşarız işte
Yine olur
Ben kalemimle kağıdıma birşeyler karalarım
Akıl-Fikir Yorulan Sözler:
"Gazetecilik zor iştir, titizlik ve özen ister" (İzzettin KÖMÜRCÜ)
"Merdivene çıkıyorsan, inmeyi de bileceksin yeri geldiğinde, düşmeyi de." (Enes ÇINAR)
"Seveceksen iffetinle sev, söveceksen edebinle söv " (Enes ÇINAR)
"Düşüncenin üstesinden gelemeyenler, düşünenin üstesinden gelmeye çalışırlar." (M. Ali ÇINAR)
#