Anılar... Anılar... Anılar...
Anılar... Anılar...Anılar...
Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı!
Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş...
Aman karanlığı görmesin gözüm,
Beyaz perdeleri ger yavaş yavaş...
Sıla burcu burcu ille ocağım...
Çoluk çocuk hasretinde kucağım
Sana her şeyimi anlatacağım,
Otur başucuma sor yavaş yavaş.
Güç bela bir bilet aldım gişeden,
Yolculuk başladı Haydarpaşa 'dan...
Hancı, ne olur, elindeki şişeden
Bir kaç yudum daha ver yavaş yavaş!..
Ben o gece hem ağladım hem içtim,
İki gün diyardan diyara uçtum
Kayseri yolundan Niğde'yi geçtim,
Uzaktan göründü Bor yavaş yavaş...
Garibim, her taraf bana yabancı,
Dertliyim çekinme, doldur be hancı!
İlk önce kımıldar hafif bir sancı,
Ayrılık sonradan kor yavaş yavaş...
Bende bir resmi var yarısı yırtık,
On yıldır evimin kapısı örtük...
Garip birde sarhoş oldu mu artık
Bütün sırlarını der yavaş yavaş...
İşte hancı! ben her zaman böyleyim,
Öteyi ne sen sor ne ben söyleyim?
Kaldır artık, boş kadehi neyleyim?
Şu benim hesabı gör yavaş yavaş...
Bekir Sıtkı Erdoğan
Günlüğümü yazarken Bekir Sıtkı Erdoğan geldi aklıma. Ankara Ticaret Lisesi'nde öğrenci iken tanıdım kendisini. O günlerde sanırım teğmendi. Liselerde şiir matinelerine giderdik. Şiirler okurduk şiir matinelerinde. Bekir Sıtkı Erdoğan, Ayhan İnal, Yılmaz Şakarcan, Rahmetli Kerim Aydın Erdem, ben ve diğer şairler şiirlerini okurdu. Salon alkıştan inlerdi. Bazen şiir matinelerine rahmetli edebiyat öğretmenimiz Muhittin İnözü de katılırdı. Kendisi aynı zamanda hemşerimdi. Hele Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi salonu honcahınc dolu olurdu. Üniversitelilerin alkışları hala kulaklarımda. Şair Bekir Sıtkı Erdoğan Hancı, Kışlada Bahar şiirlerini okuduğu zaman öyle bir coşku olurdu ki anlatamam. Şair Ayhan İnal(Ayhan İnal ile Yılmaz Şakarcam ağabeyimizdi) ise coştururdu salonda bulunanları. Rahmetli Kerim Aydın Erdem ise çoğu zaman Çoban Ateşleri Gözlerin şiirini okurdu. Kendisini ölmeden önce Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde çekap yaptırmaya gelmiş. Ayaküstü beş on dakika konuştuk. Ali Tekin Büyükutku yazardı, pek şiir yazmazdı ama güzel şiir okurdu. Yılmaz Şakarcan da gür sesiyle kahramanlık şiirleri okur, izleyicileri coştururdu. Benim şiirlerim o zamanlar genellikle aşk şiirleriydi. Aşıkların gözleri yaşarırdı okuduğum zaman. Hey gidi günler heey!...Şimdi o güzel günleri anımsadım günlüğümü yazarken. Kim derdi ki günün birinde Turgut Çakır Huzurevi'nde yaşayacak. Daha o günlerde para kazanıyordum. Lisede öğrenci iken Dedeman Oteli'nin sahibi Rahmetli Mehmet Kemal Özdedeoğlu'nun yanında çalışıyordum okul tatil olunca. Buna kader mi diyeyim, yoksa kaderimi kendim mi yarattım diyeyim, geldim Huzurevi'ne. Bazen düşünüyorum da ah çekmekten kendimi alamıyorum.
Dedeman Oteli yapılmadan önce temel açıldı. Kaç metre olduğunu pek hatırlamıyorum, derin temel yeri açıldı. Büyük bir koç indirildi temele. Boynuzlarını görmeliydiniz. Kesilmeden önce zaman zaman o koçla tos yapardık. Harika bir koyundu. Kesilmek için temele indirildiğinde beni de indirdiler. Koç kesildi, alnıma kanını sürdüler. O günleri hiç unutamıyorum. Unutulacak günler değildi ki unutulsun.
Bir gün Ankara Türkocağı binasında şiir toplantısı yapıldı. Şairlerimiz şiirlerini okudu o gün. Büyük İnsan Atatürk'ün ayak izleri olan salon inledi. Yine aynı binanın alt salonu sonra sinema yapıldı. Bu salonda bir kaç eseri oynadık. Bir oyunda da Değerli Bakanımız Sayın Sadi Somuncuoğlu'da oyunda yerini aldı. Sadi Bey Ankara Ticaret Lisesi'nde öğrenci iken sınıf arkadaşımdı. Sporcu Ogün Altıparmak ile Sayın Milletvekili Mustafa Timisi de sınıf arkadaşımdı. Rahmetli Osman Bölükbaşı'nın yeğeni de oynadı bu oyunda. Hey gidi dünya heey! Kimlerin arasında yaşamını sürdürüyor şimdi Şair ve Yazar Turgut Çakır. Beni en çok üzen üniversiteli olduğum için hakir görülmem. Acaba Atatürk sevgisiyle dolu dolu oluşum mu? Dünyanın lider kabul ettiği bir lider sevilmez mi? Siz hangi dünyada yaşıyorsunuz.
Huzurevinde değerli iki Valimiz de yaşamını sürdürmüş. Birisi Niğde Bor Huzurevi'nin Rehabilitasyon Merkezi'nde. Rahmetli olunca bir Valimizin huzurevinde yaşadığını öğrendik. Nevşehir İlimiz Vali Yardımcısı ve Belediye Başkanı olarak görev yapmış. Öteki Valimiz de sanırım Seyranbağları Huzurevi'nde sürdürmüş yaşamını. Rahmetli olunca sade bir törenle defnedilmiş vasiyeti üzerine. "Mavi Gözyaşı" isimli kitapta onun anıları anlatılmış. Okurken insan gözyaşını tutamıyor. Mavi Gözyaşı isimli kitabı huzurevini yönetenlerin de mutlaka okumasını isterim.
Bu dünyanın bir de öteki dünyası var. Tabii hepimiz toprak olacağız ölünce...Ölmeden önce belki "Benim sadık yarim kara topraktır" "diyeceğiz. Diyebilirsek tabii...Eğer o toprağın hakkını verebilirsek ne mutlu bize. Yüce Allah bize ölümün de güzelini nasip eylesin!...
Gurbet ne kadar acı değil mi dostlarım, ne kadar acı. Hele kentin yabancısı olmak insanı daha çok incitiyor...incitiyor...incitiyor...
Bilecik halkı sevgi dolu, saygın kişiler, onları çok seviyorum çook!...
Kısaca: "İncinme incitme ne ararsan kendinde ara. Hacı Bektaş Veli."
Anılar...Anılar...Anılar...