Beyaz Saçlım, Pembe Yanaklım, Canım
Hangi kelime seni anlatır, nasıl sana olan sevgimi dile getiririm diye bir saattir defter bana ben kaleme bakar oldum, canım ananem. Biz çok sevmiştik seni, biz çok alışmıştık sana, biz her daim koca çınar gibi başımızda durmanı arzulamıştık.
Sonun mutlak olacağını en iyi bilenlerdendin, lakin her sabah senin dualarınla bu bahçeden çıkmak ve beni izlemene; alışmıştım. Her sabah kahvaltını bana göstermene, her sabah bana gülücüklerle günaydın oğlum demene, çok alışmıştım. 94 yıllık yaşama hangi acıları, hangi çileleri sığdırdığını bilmek sana olan hayranlığımı her gün artırmıştı. Son bir yıl, zor geçmişti senin için ananem, yaşama 2 defa direnmiştin son günleri diyenleri yanıltmış, bizim başımızda olman bizleri mutlu etmişti. Bir yüzyıllık ömürde önce dedemi sonra kızını kaybetmiştin. Senin gibi pembe yanaklı teyzemin acı haberini sana verirken, hasta halinle dünyanın senin için nasıl karardığını dudaklarından okumuştum. Evlat çığlığını hala, evlat acısıyla yüzünün aldığı hüznü her daim yaşıyorum.
Hangisini yazayım ki; sevecenliği nimi yazayım, misafirperverliği nimi, Yaradan’ıma olan inancını mı, Ananem ne yazayım. Son günlerinde yapacak bir şey yok derken, neler anlatmak istediğini mi, evet yapacak bir şey yok Ananem. Erdoğan diye gözlerimin içine bakmanı, her bakışında bir ömrü bana aktarmak istemeni, şimdi daha iyi anlıyorum. Ananem benim; biz çok arıyoruz seni.
Büyükler rüyalarında, düşlerinde sevgilerini belli ederler. Utanırlar belki de, yaşadıkları yüzyıl gereğidir candan sarılmamaları, sevgi sözcükleri ondan zor dökülür dudaklarından. Ama sen farklıydın, İstanbul görmemiştin belki lakin bir İstanbul konak kızından daha naziktin, bir saray hayatı yaşamamıştın fakat tam bir saray hanımefendisiydin. Hiç okul görmesen de, bilgin üniversite mezunlarından üstündü. Başımızda bir koca çınardın Ananem.
Tüm komşuların buradaydı, bütün torunların başucuna geldi, kimisi Antep den kimisi Adana dan, akrabalarının hepsi en büyüklerini kaybetme acısıyla tabutunu omuzladılar. Kızların ise hiç yalnız bırakmadı seni. Hiç biri yorgunluktan, uykusuzluktan şikâyet etmediler, senin için ellerinden gelenin en güzelini yapma yarışında idiler her daim. Ben Ananem bense alışamadım, son görevi yapmaktan inan ağlayamadım bile, şuana kadar şimdi ise tutamıyorum akıyor, durmuyor. Seni yerine yerleştirmek, kefeninin bağlarını çözmek sonrada tahtalarını dizmek ah Anane, dediğin gibi kahpe bu dünya. Hem koca bir dünya hem de kahpe.
Seni unutmamak ve unutturmamak için yaşanmışları aktaracağım Ananem herkese. 14 yaşında öküz arabasında yeni fistanınla, çökekler eşliğinde gelin olmanı yazacağım Anane. Dedem mahpustayken yaşadıklarını, bostanlıkta hazırladığın yemekleri, teyzemle çok sevdiğiniz süt çorbanı, fırında tuzlayıp kavurduğun ayçiçeklerini, TV izlerken izlediklerinin heyecanına kapılmanı. Bayram sabahı neşeni, eşek arabasında anlattığın hikâyeleri, eşime çocuklarıma gösterdiğin sahiplenmeyi, ipek kozaları ayırırken cırcır makinesini benim çevirmeme verdiğin izni, ipek ten yaptığın yastıkları, yatakları her torununa özenle verdiğini, evin altında ördüğün soğanları, selelere yüklediğin bamyaları. Akrabalarına gösterdiğin özeni, evine gelene sunduğun hürmeti, annemle saatlerce sohbetini ona bebek şefkatiyle sarılmanı, cep telefonunu korkarak eline almanı teyzeme iyiyim demeni. Her sabah, her akşam yolumu gözlemeni. Her zaman pencerenden salladığın pamuk elini, özleyeceğim Ananem, özleyeceğim çok hem de. Mekânın cennet olsun.
Taziyelerini yazılarıyla ileten, telefonlarla acımıza ortak olma arzusunda olan, beni yalnız bırakmayıp yanımda bu acımızı paylaşan tüm dostlara teşekkürlerimi iletiyorum. Çok sağ olun…..