Deveye Sormuşlar
Evet değerli dostlar,
Neremiz doğru, yıllardan beri sloganlarla, yaldızlı sözlerle, güzel mana ifade eden sözcükleri bir araya getirerek, düzgün mü düzgün cümleler kurarak, edebiyat diliyle hiçbir hatası olmayan, virgülü, noktası yani noktalama işaretlerinde hiçbir hata olmayan, en usta bir edebiyatçı Prof. un bile on üzerinden on verebilecek konuşmalarımızla bu Milleti hep oyaladık ve uyuttuk. Sıradan bir vatandaşın bile bu nasıl iş kardeşim dediği, kalifiye eleman dediklerimizin böbürlene böbürlene yaptığı işlerin hatasını bir bir sıralaya bildiğine hepimiz şahidiz. Eğitim öyle, yolumuz öyle, ziraatımız öyle, teknolojimiz öyle ve daha sayamadığım yüzlerce işimiz, hiç birinde doğru dürüst bir yapımı maalesef göremedik. Belediyenin açtığı çukura çocuk düştü, kader dedik, eğimini yanlış yöne verdiğimiz yollardan araçlar uçuyor kader diyoruz. Eğitim de dünyanın en gerisinde kaldık, gelişmiş ülkelerden ibret alıp örnek alamıyoruz. Her yanımız kusurlu, ehil olmayan iyi giyimli insanların tatlı dilleriyle döktükleri yalanlar yıllarca bizleri avuttu ve aldığımız yol bir arpa boyu değil. Yetişmiş eleman diye güvendiklerimiz var ya onlar da bildiklerimizi yok etti. Herkes birbirilerine hazırladıkları süslü püslü övgülerle biri birilerini layık olmadıkları seviyeye çıkarmaya çalışıyorlar. Kendi kendilerine verdikleri ünvanlarla böbürlenen, halkın teveccühüne ve hakkın rızasına layık olamayan bu iş bilmezler toplumumuzu çağdan nekadar ayırdığı hepimizce malumdur. Vatandaşlardan on üzerinden bir bile alamayan yetkili ve etkili kişiler buna rağmen koltuklarını terk etmiyorlar. Sanki paslı çivilerle çakılmış adamlar. Sökmeye kalksan sandalyeyle beraber geliyor. Sıradan vatandaşların bile bu ülkeyi yetişmiş(!) elemanlardan daha iyi idare edeceğini söylesem inanır mısınız bilmem. Ben inanıyorum… Okul okumakla, iyi bir elbise giyip boynuna kravat takmakla bilgili olamazsınız. “Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz”. Tanzanya’dan bir insanı getirseniz, aynı elbiseleri giydirerek, eline de bir çanta tutuşturarak aynı kılığa sokabilirsiniz ve dolaştıra bilirsiniz. Görenlerde onu bilmiş biri zanneder. Kılık kıyafetle sadece süslü böcekler gibi dolaşırsınız meydanlarda. Yapılan hataları ise toplum canlarıyla mallarıyla ödüyor. Ve buna kader deyip bu Necip Milletin evlatlarını geleneksel aldatıcıyla (teselli) aldatıyorsunuz. Üç tarafı denizlerle kaplı, onlarca nehir, yüzlerce akarsu, yüzlerce göl ve yüzlerce yapılan barajlarla süslü bir ülkenin halkının aç kalma korkusu sarmış ise bu ülke yönetiminde bir arıza var demektir. Ehil olmayanlara işlerinizi emanet ederseniz varacağınız sonuç bu. Oturup Allah’a yalvarmakla bu işler düzelmez. İşi düzeltebilecek insanları seçmesini bilmedikten sonra yapılan dualarında bir işe yaramayacağını aklınızdan çıkarmayın. Öyleyse yapılacak tek şey, emaneti ehline vermek. Köy korucusunu bile seçerken bu işi yapabilecek kişiye yetki vermek lazım. Daha doğrusu tanıdıklarımıza toplum işine önem veren kimselere yetki vermemiz lazım. Kendi işlerimiz yürüsün de gerisi ne olursa olsun diyenler unutmayın ki, hepimiz aynı gemide yolculuk yapıyoruz. Gemi su alırken sizler seyrediyorsanız, hayırlı yolculuklar beyler. Boğulma anınız da sizlerin kaderi olacaktır.
Kalın sağlıcakla değerli dostlar.
Not: Sözlerim duyarsız, boş vermiş kendine bile faydası olmayanlar içindir.
Rad 11: Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah o topluluğu değiştirmez.
Başka bir ayet: Her insanın yaptığının karşılığından başka bir şey yoktur.
Hadis-i Şerif: Niye layıksanız, öyle idare edilirsizi.
Mehmet Akif Ersoy R.a. : Kadermiş öyle mi, haşa değil bu söz doğru, belanızı isterseniz, Allah verir doğrusu bu.