Bu Sözde Kalmamalı

Ali Haluk PEKTAŞ

TARAKLI'NIN DÜNÜ BU GÜNÜ VE YARINI

Taraklı Ajans’ın tertiplediği bir toplantı gerçekleşti geçenlerde; Taraklı kültür evinde. Çok önemli bir konu, yaşadığımız beldenin geleceği üzerinde düşünmek. Taraklı için bir milat olmasını dilerim; umarım arkası gelir böyle toplantıların. Konferans olarak duyuruldu,ama ben konferans, sempozyum ve panel gibi kelimeleri sevmiyorum.Türkçe kelimelerle her kesin anlayacağı ifadeler varken.Çünkü bu kelimeler farklı anlamları taşıyor dilimizde kullanılsa da… Ama halk hepsine bir toplantı gibi bakıyor..Hele panel deyince çatı örtüsü aklıma geliyor (panel örtü,sandviç panel gibi)… Bu bana göre bir “ Bilgilendirme ve danışma toplantısı” idi.

Gerçi o akşam birkaç nedenle bu başlığın içi doldurulamadı. Birincisi çok detaylı bir konunun kısa zamana sığdırılması mümkün değil. İkincisi konuşmacıların konuyu başlığa uygun program dahilinde değil, ya bir konu üzerinde veya konuyla pek ilgili olmayan akademik yaklaşımlardan kaynaklandı zannedersem.Öncelikle konuşmacı kardeşlerimin affına sığınarak bazı konuları ifade etmek zorundayım.Kimileri kardeşim sen pişmiş aşa ne su katıyorsun da diyebilir.Ama bu aştan hepimiz yiyeceksek ve Taraklı söz konusu ise her kesin, her kesimin söz söyleme ve görüş bildirme hakkı vardır; bu yazdıklarım da dahil… Yalnız her kafadan bir ses çıkması iyidir de bu seslerin senfonik mi yoksa kakafonik mi olduğu da önemli…Öneri olmadan söz söylemiş olmak için sözde eleştirmek ve bağcıyı dövmekse maksat hiç kimse de durlanık suyu bulandırmasın...

Değerli dostum Prof. Mehmet Erkal,bizim kanayan yaramıza bir tespit ve çare olmasa da ,gelişmiş ülkelerin tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş sürecini anlattı akademik üslupla… Osmanlı’nın zanaat ve ahlakı yuğurarak oluşturduğu “Ahilik” kurumunu ,bu kurumun yakın geçmişimize yansıyan karelerini gösterdi Taraklı fotoğrafında..

Taraklı’nın geleceğinin mirasını taşıyabilecek örnek gençlerimizden olan Mustafa Özbilge, geçmiş yaşantımızın mahalle,komşuluk ve ahlak değerlerini felsefi ve kültürel yaklaşımla derinlemesine işledi;Taraklı’nın çöküşünü Osmanlı’nın çöküşüyle eş zamanlı olarak ifade etti.Ama hangi çöküş? Zaten 18. yüzyılda başlayan batılılaşma sürecinin sarhoşluğu, batının nesinden istifade edeceğimizin şirazesini de kaydırdığından manevi çöküş ülkenin bütününde görüldü.Belki Taraklı gibi yerlerde en son.Çünkü elli yıl evvel kaybolmamış çok değerlerimiz vardı. Mustafa Özbilge yaş ve ihtisas konumu itibariyle geçmişi ve diğer konuları dile getiremeyeceğinin itirafıyla haddini bilmenin “özbilge” liğini gösterdi sağ olsun. Bir de Mustafa’nın Taraklı’nın iki yönünde uzanan dağları, alındaki kaşlara benzetmesi şiirsel bir teşbihti ama dağlar birbirine paralel ! aynı doğrultuda değil. Ben de aynı duygularla şöyle benzetirim her zaman. Başını göğe çevirmiş, susuzluktan kavrulan iki dudağı arasına dökülen suyu içemeyecek kadar kendinden geçmiş kaderini yazan bir belde…

Her iki konuşmacı da daha ziyade geçmişin kültürel değerlerinden bahsetti.Tabii kaybedilmemesi gereken değerler.Ahilik bir Osmanlı kurumu idi bugün onu geri getirecek halimiz yok.(Gerici bile derler adama !..) Zaten modernize olmuş “Tüketiciyi koruma kanunu” ile. Dünün kendi kendisini ahlak kuralları içinde denetleyen kurumu, bugün kanun zoruyla denetlenme noktasına düşmüşse ;bu hal neleri kaybettiğimizin ve nelerin önemli olduğunun göstergesidir elbette…Ama çok ahlaklı da olsa bu günün şartlarına uygun ekonomik gelişimi yakalayamama, fiziki çöküşün de sebebidir ve çok önemlidir…Ama hiç sıra gelmedi bu konuya, geçmişi anmaktan…

Geçmişine tutunarak ayakta kalınamayacağına,ama geçmişini unutarak da yaşanamayacağına inananlardanım.. Yakın zamanda bu konu ile ilgili acizane bir değerlendirmemde de bunun önemini anlatma adına Geçmişini bilmeyen,bu gününü,değerlendiremez. Bu gününü bilmeyen geleceğini düzenleyemez diye ifade etmiştim.

Bu nedenle Taraklı’nın “dünü sosyal-kültürel ve ekonomik boyutuyla nerede idi ? Bu gün kültürel yozlaşmamızın nedenleri;durdurmak ve kazanmak için ne yapılabileceği , geçmişteki zanaatlarımız nelerdi ;bu gün olmayanların kaybolmasının nedenleri, neler yapılabilirdi ?Düne göre, bu günkü bulunduğumuz konum itibariyle gidişimizin yönü nasıldır ? Gibi başlıklar altında kısaca değerlendirme yapılmalı idi.Sonra ,eğer samimi çözüm üretmek ve hayata geçirmek isteniyorsa devam eden ciddi ve bilimsel toplantılarla yapılan tespitlerin uygulanması; bu konuda halk ,her türlü siyasi taassup ve çıkar hesapları dışında ve “ben değil biz” şuuru ile bilinçlendirilmeli.Yoksa halkın katılımı ve desteği olmayan hiçbir hareketin başarıya ulaşma şansı olmamıştır olamaz da…

Bu konuda Taraklı içinde ve dışındaki bütün Taraklı’lıları,Taraklı’yı memleketi bilip seven,insanını seven,gönlü insan sevgisiyle dolu olan,kinin ve nefretin Şeytan işi olduğunu kabul edip hoşgörü ile ,insanı insan olduğu için kucaklayan herkesi “Sizin en hayırlınız insanlara en faydalı olanınızdır” hadis-i şerifinin müjdesine ermek isteyenleri samimi düşünce ve fikirlerinden istifade etmeye çağırıyorum.

Beldemize hayırlı ola…