Dilek tutun, isteyin neler istersiniz, kaç tane lambadan cin çıksın da arzularınızı yerine getirsin diye beklersiniz. Bir, üç, beş sonu da vardır bıkarsınız. Aslında ne çok şeye sahip olduğunuzu unutursunuz, daha yükseklerdedir gözler, hep yukarı, hep erişilmeze duyulan merak. Unutur insanlar yüksek tepelerde rüzgârın sert estiğini, unutur kişi orada tutunmanın daha güç olduğunu.
Elindeki ile yetinmeyene ne denir sizin köyde, bizim köy biraz argo konuşurda. Suyunun çok kireçli olmasından herhalde, ya da fazla kıçımızın yer görmemesinden, çalışmaktan başka bize öğretilende olmadığı için Türkçe lügatımız dardır. Dün akşamki olayı anlatayım da konuyu daha iyi anlarsınız. Buyurun…
Dün akşam bir delikanlıyla sohbet şansım oldu, yirmili yaşlarda askerden yeni gelmiş, havanda su dövüyoruz, konu gencin isteklerine geldi. Mübarek ayda üç isteği varmış. Birincisi güzel bir iş, güzel bir ev ve birazcık ta para. Sağlık istemiyor, mutlu bir aile yuvası aklına gelmiyor, doğacak çocukların ise lafını etmiyor. Anne, baba arkadaşını hatırlamak hiç yok. İlk önce iş, okudun mu hayır, bir yer de çalıştın mı ona da hayır, sadece isteme var. Nasıl olacak peki, inşallah olur. Allahım inşallahlar kalmış işimiz. Sonra güzel bir ev, be çocuk önce mutlu bir evlilik istesene, tek camı olsa da, iki odalı olsa da yeter mutlu isen sen onu saraya çevirirsin zaten. Onun aklında mutluluk yok, güzel bir ev var sadece, evle mutluluk oluyor ona göre.
Tabi birazda para istiyor, parayı ne yapacaksın diye sorunca, cevap önce araba alırım. Ahh benim insanım hemen köşe olacak, her şeye birden sahip olma isteği. Dur hele bir yaşın kemale ersin, isteklerini yavaş yavaş yap ki tadına varasın, kıymet bilesin. Hemen olsunda nasıl olursa olsun, aslında delikanlıya bakınca ülkemin durumu da aklıma gelmedi değil.
Bu yüzden son zamanda türemedimi menfaatçilik, çıkarcılık, adam kayırma, bana bir parmak bal verirseniz varım. Yazıyı yazarken eskiye gittim, 88 yılında otobüs yolculuğu yapıyorum, bodrumda çalışıyorum o sıralar, yanımda yaşlı bir bey amca ile sohbet ediyoruz. Bana o zaman dedikleri gün gibi aklımda: şimdiki üniversiteli gençler seçtikleri dalda uzmanlaşmak istemiyorlar, bir an evvel nasıl zengin oluruz diye düşünüyorlar, bak evladım bu böyle giderse para düşüncesi liseli gençlere inecek, belki de sen görebileceksin ilkokulda okuyan çocukların, okumaktan ziyade büyüyünce ne iş yaparsak çok paramız olur, nasıl bir an önce köşeyi döner zengin oluruz düşüncelerini.
İtiraf edebilirim, olmaz diyordum böyle bir olay, lakin artık şahit oluyoruz. Haklıymışsınız dedikleriniz çıktı.
Sevgiyle kalın, sevgisizlere sevgi verin, sevdalılara eşlik edin. Sevemeyenlerinde bir gün sevgiyi tadacaklarını unutmayın.
Yetişen nesli önemsemeyen saygı değer büyükler... siz biriktirin nesliniz çabuk tüketir... Erdoğan Bey, çok güzel izah etmiş olduğun bu yazınızın ulaşması gereken yer Eğitimcilerdir. Her dava insanıyla yaşar. Yetişen nesli ilim ve irfandan yoksun bırakırsanız, dediklerinizi canlı yayınla izlersiniz. Duyarsızların kulakları çınlasın. Tabiki anlayanlara... kalemine sağlık. Düşünce ufkun açık kalması dileğiyle...
A.Haluk Pektaş
27.09.2009 / 15:26:39
Değerli Erdoğan kardeş,bir gencin küçük sohbetinin ifade ettiği,fark edilmeyen,kaybedilen veya çürüyen değerlerimizi,bir sosyal yarayı yakalayıp göstermen çok güzel..Düşüncelerini aynen paylaşıyorum.Üzerinde hep yazmak istediğim konular bu kayıplar ve aymazlıklar.Biz okulda ilk güzel sözler olarak şunu öğrenmiştik:Ziya Paşanın sözü,"Hak yok,vazife var".Şu anda hakla vazife yermi değiştirmiş ne..!Tabii çözüm sadece eğitim mi?Aile ne kadar sorumlu?Çünkü öncelerde hiç eğitim almamış aile çocukları bile bugünkü gibi düşünmüyordu...Saygılarımla
saime
27.09.2009 / 23:12:02
Şuna dikkat çekmek isterim.Daha
önceki aile yapısıyla şu anki aile yapısı çok farklı,bunun için anne-baba sorumluluğu biraz daha incelenmeli.En basit örneği ile şu anki ailede bir ço
cuk anne-baba tarafından çok seviliyor,çok ilgi alaka görüyor.Bu ilgi ile yetişen bir çocuk anne-babasıyla arkadaş kardeş gibi geçiniyor.Kendini toplum
içinde daha iyi ifade ediyor.Ancak bundan biraz geriye bakarsak,bir büyüğün yanında genç anne-baba çocuğunu kucagına alıp ilgi alaka ve sevgi göste
remiyordu.Çünkü bunlar abes karşılanıyordu.İlgisiz sevgisiz büyüyen bir çocuk sönük ve kendini ifade edemez yetişiyordu.Daha önceki aileler çocukları
nı sadece gelenek ve göreneğe göre yetiştiriyordu.Çünkü egitim ve öğretim seviyesi çok düşük idi.Şu anki anne babalar çok şanslı her türlü imkan eller
inin altında çok şükür.Çocuğunu eğitim-öğretim ve geleneğe, görenege yetiştiriyorlar.Daha iyi iyi ifade ediyor. Şunu un
utmayalım sevgi eken ilgi biçer,ilgi ekmeyende hüsran biçer.Herkese selamlar.tşkler.
Bahadır DEMİR
28.09.2009 / 09:46:48
acaba sadece genç mi suçlu hayal kuramadıgı için ya onun hayellerini çalan düş fakiri sığ insanlara ne demeli. onu yada bizi bu hale getirenlere ne demeli. emeğinize sağlık değişik ve güzel bir bakış acısı. Muhabbetle Eyvallah
ufuk şen
28.09.2009 / 14:35:32
Üstadım günümüzün sosyal kamburunu çok iyi dile getirmişsiniz. Bu düşüncelere sahip olanlar aslında daha güzel daha refah bir ülke için en büyük kamburdur ülkemizin sırtına.
murat
28.09.2009 / 16:13:14
Abi harika olmuş, her yazını okuyorum, taktir ettiğim ve fikirlerine değer verdiğim arada birde sana imrendiğim en der insanlardansın. Seni tanıypta sevmeyen varmiki abi herşey gönlünce olsun
Nurcan Altın
29.09.2009 / 09:59:48
Erdoğan bey,ne kadar doğru meslek kalmayacak artık paraya eşdeğer bulunamadığı için :) her bir satır ne çok anlam taşıyor..Yüreğinize sağlık umarım bizler yanılırız bazı yüreğinde çalışma aşkı olan gençler olurda bizi yanıltırlar..
Harikaydı yazınız daim olsun değerli kaleminiz,
Selam ve dua ile,
hakandost
2.10.2009 / 10:01:20
Parayla mutluluk olcağını öretiyoruz,sonrada dizlerimizi döveceğiz. Güzel yazı arkadaşım, ben şiirlerinide burda görmek istiyorum.