Bir Açılım Modeli: Kültürel ve Ekonomik Türk Birliği

Servet YILDIRIM

Geçliğimin ilk yıllarında bir magazin dergisinde sinema oyuncusu Göksel Arsoy ile yapılan bir röportajı okumuştum. Oyuncunun popüler olduğu, “Altın Çocuk” diye anıldığı yıllardı. Türkiye’de şöhretin en üst noktasına gelen Göksel Arsoy Dünya çapında bir oyuncu olabilmek için arayışlara girer. Bu nedenle gittiği Amerika’da bir film yapımcısı ile görüşerek fiziğinin ve oyun gücünün yeterli olduğunu kendisinin de dünya çapında bir oyuncu yapılmasını ister. Aldığı cevap olumsuzdur. Neden diye sorar Arsoy “Ömer Şerif’i meşhur ettiniz ben ondan daha yetenekliyim” Muhatabının cevabı ilginçtir. “ Biz yeteneğe değil ekonomik getiriye bakarız. Ömer Şerif’i meşhur ettik çünkü 100 milyonluk Arap nüfusunun (o zamanki nüfus) oluşturduğu pazar vardı. Senin getireceğin pazar nedir ?”

Bir devletin büyük devlet olabilmesi için etki alanı içindeki nüfus potansiyelinin yüksek olması yani pazarın büyük olması gerekir. Geçmişteki Osmanlı İmparatorluğu, İngiliz İmparatorluğu böyle idi. A.B.D içteki birliğini sağlayıp nüfus ve Pazar potansiyelini arttırdıktan sonra dünya devi olabilmiştir. Pazar alanı büyüdükçe yatırımcı büyük düşünmekte ve yatırımlar büyüdükçe devlet büyümektedir. Bugün Çin ve Hindistan da bu yolda olumlu adımlar atmaktalar. Avrupa devletleri bunun için Avrupa Birliğini kurarak nüfusu artmış ve pazar alanı genişlemiş bir birlik oluşturmuşlardır. Türkiye bu birliğe girmek için aday. Avrupalılara bizi içinize alın diye yalvarıyor taviz üzerine tavizler veriyoruz. Buna rağmen hayır, siz farklısınız, bizden değilsiniz aramıza alamayız diyorlar. Alırlarsa farklı statüde alacaklarını ifade ediyorlar. Kendileri büyürken Türkiye’nin küçülüp bölünmesi için ellerinden geleni yapmaktalar. Bölücülerden maddi manevi desteklerini esirgemiyorlar. Şimdi de Amerikan patentli olduğuna inandığım ve açılım adını verdikleri bir oluşumu dayatıyorlar. Hükümet yapmak istediği açılımın içeriğini hâlâ açıklayamadı. Başbakanımız bu açılımın halkımıza hazmettire, hazmettire uygulanacağını söylüyor. Demek ki halkın kolayca benimseyeceği bir uygulama değil. Cumhurbaşkanımız “Sorunları kendi iradeleri ile çözemeyen devletler başkalarının istismarına açıktır” diyerek bir dış müdahale iması ile toplumu açılımları kabule zorluyor. Bu zorlamalar nedeniyle Amerikalıların yapmak istediklerini özetle ifade etmeye çalışayım. Yakında terk edecekleri Irak’ta oluşturdukları Kürt Devletinin Irak, Türkiye, Suriye ve İran tarafından yaşatılmayacağını biliyorlar. Bu yüzden Türkiye’yi Anadolu Federe Devleti adı altında federal bir devlet haline getirmek ve Irak’ın Kuzeyinde kurdukları devleti bu federal devlete bağlayıp Türkiye’nin korumasına bırakmak istiyorlar. Tabii bu federe devlet aynı zaman da bölgede Amerikan menfaatlerinin koruma görevini yapacak yapıda oluşacak.

Gaspıralı İsmail Bey. 1851 yılında Kırım-Bahçesaray Avcı köyünde doğdu. İlkokulu mahalledeki Müslüman okulunda okuduktan sonra; Rus lisesine, Varonej Askeri Okulu’na oradan da Moskova Harp Okulu’na geçti. Burada karşılaştığı kesif Rus milliyetçiliği ve Panslavizm hareketler onun kendi benliğine daha çok sarılmasına sebep oldu. Rus Ordusu ile çarpışan Türk Ordusuna katılmak için gittiği Odesa’da yakalanınca askerlik ile ilişkisi kesildi. Bahçesaray’da Zincirli Medresesinde Rusça dersleri vermeye başladı. Tercüman-ı Ahvâl-i Zaman adı altında yayınladığı bir gazete vasıtası ile Türk Dünyasının her tarafına fikirlerini yaydı. "DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK" fikrini işleyerek Türk Birliğinin fikri temellerini oluşturdu.

Amerikalıların dayattığı hâlâ içeriği açıklanamayan açılımlar yerine Gaspıralı İsmail Beyin "DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK" sözünde özünü bulan, ortak dile doğru götüren, kültürde ve ekonomide beraberliği getirecek olan Türk Birliği açılımını istiyorum. Türkiye ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri beraberce bir ekonomik birlik niye oluşturmasınlar? Başkalarının yaptığını bizler neden yapamayalım. Yeni Göksel Arsoy’lara fırsat yaratacak oluşumları neden meydana getirmeyelim? A.B.D ve Avrupa Birliğinin en çok endişe duydukları konu budur. Kesinlikle bir Türk Birliğini istemezler. Böyle bir oluşumu engellemek için ellerinden geleni yaparlar. Geçmişte bunların Türkiye’de ki işbirlikçileri, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri Sovyetler Birliğinin esareti altında iken esir Türk Ellerinden bahseden Türk Milliyetçilerini gülünç göstermek için “Bunlar at sırtına binip Orta Asya’ya giderek ok ve yayları ile esir Türk’leri kurtaracaklar” derlerdi. Bakın bu ülkeler bağımsızlıklarına kavuştular. Bizim ok ve yaylarımıza! ihtiyaç kalmadı. Şurası unutulmasın; bir siyasi birlikten bahsetmiyorum. Siyasi birliğin mümkün olmadığının bilincindeyim. İstediğim özünü "DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK" fikrinden alan kültürel ve ekonomik birlikteliktir. Böyle bir birliğin oluşması için atılacak adımlar dostlarımızın yüzünü güldürecek, düşmanlarımızı endişeye sokacaktır. Emperyalistler bu oluşumu engellemek için ellerinden geleni yapacaklardır.

Milletimizin; tüm engelleri aşarak tam bağımsızlığı ve Türk Birliğini sağlayacak, olaylara Türk merkezli bakacak olan siyasi kadroları iktidar yapması dileklerimle.