Siz Kimi Kandırıyorsunuz?
Uzun zamandır nesiri bırakıp, bana ayrılan bu naçizane köşemde sizlerle şiirlerimi paylaşmaya çalıştım. Şiirler bitti mi? Elbette ki hayır. Ama ne var ki okuyucuyu da sıkmamak gerektiğine inanıyorum, zaman zaman yine sizlerle şiirlerimi paylaşmaya çalışacağım. Sağ olsun sevgili Mesut ERBAŞ kendi köşesindeki yazısında benden bahsederken, TARAKLI için yazmam gerektiğini, Mazinin dehlizlerinde iyi gezindiğimi söylemiş. Bende kendisine sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca şiirlerime yapmış olduğunuz yorumlarla beni güçlendirdiniz, fevkalade mutlu ettiniz. Güzel gönüllerinize talip olduğumu, duygularınızı tebrik ettiğimi her zaman belirtmek isterim.
Şimdi gelelim Taraklımıza, gerçi hiç gitmedik ya. Belki bedenimiz orada burada dolanır amma ruhumuz hep Taraklıda. Güzel bir Ramazanı ve ardından da Bayramı bu şirin beldemizde uzun yıllar sonra kutlamanın mutluluğunu yaşıyorum. Her yıl vakit buldukça gidiyorum Taraklıya ama o aralarda gittiğimde sevdiklerimizin çoğunu göremiyordum. Bayram vesilesi ile yıllardır göremediğim dostları, büyükleri, komşuları görme imkânım oldu. Ve son derece duygulandım. Hiç birimizin “nerede o eski Ramazanlar, nerede o bayramlar” dese de maziyi getirme şansı yok. Belki mekanlar aynı ama aramızda bazı sevdiklerimiz alem’i faniden alem’i bekaya göç ettiler. Yapacağımız tek şey Taraklıya bu gibi günlerde gittiğimizde o eskileri elimizden geldiğince yaşamak ve yaşatmak. Sağ olan büyüklerimizin ziyaretlerine gitmek. Biz bunu Ramazanda Kardeşim Erdinç KURNAZ’la denedik. Her akşamüzeri iftara yaklaşık bir saat kala çarşıya gidip, Nazif Amcaya Yumurtalarımızı verip, pidelerimiz oluncaya kadar esnaf dükkânlarının önünde o meşhur yalaza diye tabir edilen hazzı bizzat yaşadık. Akşamları iftar sonrası han sofrasına birkaç kez uğradım. Komşularımızın teravih namazından sonra orada bir bardak çay içtiklerini öğrendim, kalıcı olsun diye gidip fotoğraflarını çektim. Eskiden zamanı bu şekilde durdurup karelere alma gibi bir imkânımız olmadığı için arşivlerimiz biraz zayıf kaldı. Ama madem şimdi böyle bir imkân var teknolojiyi sizlerde bu şekilde sarf etmekten çekinmeyin. Vahidin simitleri her ne kadar ramazan simidi olmasa da akşamları küçük çocukların karton kutulara simitleri doldurup, satmaları beni eski günlere bir nebzede olsa götürdü. Sonra parkta dev ekranda maç muhabbetleri ve ardı arkası kesilmeyen çaylar, hani bir an’ı yaşarken kendi kendinize o an’ı daha önce de yaşamışız hissi duyarsınız ya; işte o misal bana bu duyguları yaşattı. Aşağı çarşıda İdris ağabeyin tatlı sohbeti, Çerkez Hüseyin’in dükkânında sahura kadar haddi hesabı olmayan çay yudumlamalarıyla yapılan mazi sohbetleri, İzzetinin maç anıları vs.vs.
Şimdi buraya kadar her şey tozpembe ama bir de gelin görün ki madalyonun arka yüzü var. Eskiden Rahmetli Selami ağabeyin kızmalarına rağmen sırf kaleci iyi uçsun diye, çimenlik diye küçücük sağlık ocağı bahçesinde iki tahta direği bulup maç yapardık. Bayramdan bir gün öncesi aşağılar diye tabir ettiğimiz KOCAELİ’den, İSTANBUL’dan, Merkezden arkadaşlarımız gelecek mi, tanıdıklar var mı diye otobüslerin önüne çıkardık. Çarşıda beklerdik. Ayrı diyarlarda yaşasak ta birbirimizden haberimiz olurdu, aynı memleketin çocuklarıydık çünkü. Bayramda gelen arkadaşlarla Taraklıda ikamet edenler maç düzenlerlerdi. Taraklıya yıllarca adım atmamış büyüklerimizi bile gıyabında tanırdık. Bayramlarda her hanede ayrı bir mutluluk yaşanırdı. İçimizde sigara içenler yol boyu gezmelerde, mahallesinden veya akrabalarından veyahut ta babasının arkadaşlarından birisini yolda görürse ya saklanır, ya da sigarayı göstermeden atardı saygıdan. Şimdi işler biraz değişmiş, top sahası var oynayan yok, gençlerin birbirinden haberi yok, kim kime dum duma Ben Taraklı Ajans'ta yazdığım halde beni tanıyan yok, bunu şunun için söylüyorum diğerlerimizi hiç tanımıyorlar gençlerimiz, bizler nereden gelmişiz merak edip sormuyorlar bile, belki de akrabayız, belki arkadaşımızın evladı. Gençler yüzümüze sigara üflüyorlar. Büyük yanı küçük yanı pek tanımıyorlar.
Taraklı Ajans başta olmak üzere diğer görsel basından okurken, bir takım faaliyetler oldukça Taraklıda birlik ve beraberlik ruhu daha da gelişiyor sanıyordum. Ama bu manzaraları görünce insanın ister istemez “siz kimi kandırıyorsunuz” diyesi geliyor. Asıl kabahat bizlerde elbette, bizler orta kuşak olarak mirası aldık ama aktarmasını bilemedik. Mirası alan bizler ve bizlerden sonrakiler bu mirasa sahip çıkamadı.