Bir Ceviz Çıkar(sa)ması
Bostan ıssı kakıyıp dir ne yirsin kozumı
Yunus Emre
Hisar Muhafızı’nın ceviz çıkarsaması…
Yunus Emre’ye bin selam olsun…
Taraklı’da cevizler niçin yanar, kavaklar niçin büyür? Kavaklar yanar, cevizler büyür ise ne olur?
Cevizleri yakan şeyin, kavakları yakmaması, kavakların bağışıklık sisteminin kuvvetliliğine bağlanabilir mi?
Kavakları çalmayan kırağı, cevizleri çalarak, kavağa neyi ima etmeye çalışır?
Kendi küçük, burnu büyük; boyu uzun aklı kısa kabilinden, kinayeli bir durum var da, acep biz mi fark edemiyoruz?
Bu söylenenlerin hepsini dedikodu addedip, kavak ağacına erik yemeğe çıkıp, cevizle şerfleneceğini sanan nâdan ehline diyoruz ki:
Eğer ceviz yemek istiyorsan önce buna talip misin, onu düşün. Talip olamadığın bir şeyin talibi gözükme.
Talip nasıl olunur diye merak etmişsen, deriz ki: Evvela tanımakla başla. Tanı ki tanımadığın bir şeyin peşine düşmeyesin. Yoksa ne çıktığın ağacı, ne de yediğin meyveyi bilirsin.
Kaybettiğin şeyi hatırlamazsan, anladım zannedip, üç saat cevizin varlığına ilişkin konuşabilirsin; fakat cevizin yeşil kabuğunu bile keşfedememişsindir.
Cevizin yeşil kabuğunun parmaklarında bırakacağı hâkî leke, ölüm korkusu olup, koz kabuğuna sokacaksa seni, talibi olduğun şeyin, gerçek talibi misin yenide düşün.
Haydi, yeniden başa dön!
Dönüşler ağır geldikçe, yeniden dönmenin icap ettiğini unutma.
Kilosu, bir liradan çıkarılan cevizin cazibesi, kestirme yollara saptırmasın seni. Çünkü genleri oynanmış amerikan cevizinin geç açan baharı, yaza bir ciddiyet katmayacaktır.
Bu yola çıktığımızda: bütün üstünlük yarışları, sahip olunan başarılar, alım güçleri… artık senin nazarında, sahte kozlar kullanma çabasından başka neyi kanıtlayabilir?
Eğer bu cevizin gerçek bir talibi olabilirsek, danışıklı dövüşün kaypaklığı kadar değeri olacaktır kozlarını paylaşan efendilerin gözümüzde.
Onların savaşlarının, barışlarının, okullarının, ticaretlerinin, politikalarının, sanatlarının, eğlencelerinin, ibadetlerinin, bankalarının, saatlerinin, gecelerinin, gündüzlerinin…
Efendiler, hâlâ ciddi bir yer işgal ediyorlarsa cevizin dalında; bunu da ırgalama güçlerinin tesiriyle yapabiliyorlarsa, bindikleri dalın az sonraki akıbeti, yedikleri şeyin ceviz olmadığını onlara er ya da geç bildirecektir.
Bağın-bostanın-bahçenin elbette bir sahibi vardır.
Eriğin dalında oturup da: üzümü, elmayı, kirazı, vişneyi… yiyene; cevizin hesabı çetin bir surette sorulacaktır mutlak.
Kavağa çıkan balığın hesabı da, hem kavaktan hem balıktan (daha çok balıktan) sorulacağı gibi...
Bütün bunlardan sonra bir beyit yazalım ki kozu kaza döndürmüş olmayalım!
Koz dahi beş kat-durur âlem gibi
Anın için benzer ana tertîbi
Garipnâme
#