Aşı Olsak mı? Olmasak mı?
Erol AFŞAR
Yayın:
Güncelleme:
Domuz gribi aşısı tartışmaları ülkemizde de toplumu kalın bir hatla ikiye bölmüş durumda…Sağlık Bakanı Recep Akdağ;
"Kimseye zorla aşı yapacak halimiz yok. Bu gönüllü yapılacak" derken "Aşı yaptırmayın" diyenler hakkında suç duyurusunda bulunacağım' diye aba altından sopa gösteriyor. Domuz gribi aşısına ilk talip olan ülke olmakla övünüyor.
Sağlık Bakanının en büyük destekçileri sistem içinde bulunan doktorlar…
Çoğu alenen aşıya karşı çıkamıyor fakat el altından "aşı olmayın, tehlikeli yan etkileri var" diye yakınlarını uyarıyorlar.
Açıkça destekleyenler de var;
Prof. Dr. Selim Badur:
"Yan etkileri var tanımlamasına katılmıyorum. Tüm aşılarda görülen lokal şikâyetler, bu aşıda da olabilir. Aşıların içinde ‘zararlı moleküller' var söylemi ise tamamen bir spekülasyondur. Pandemi aşısı üreten kuruluşlar, üretimlerini, klasik-mevsimsel grip aşısı üretim teknolojisi olan ‘embriyonlu yumurtada üretim' yöntemiyle hazırlıyorlar; bu teknoloji yıllardan beri kullanılan ve güvenilir olan bir teknoloji.
Her ne kadar onay aşamaları çok süratle geçilmiş olsa da, elimizde söz konusu aşıya güvensizlik duymak için bilimsel bir veri bulunmuyor. Kimi domuz gribi aşılarının içerdiği cıva, ‘etil merkür'dür, yani vücutta depolanmaz, bir hafta içinde vücuttan atılır. Eğer aileler, çocuklarını bu cıvadan korumak istiyorsa Boğaz'da tutulan hiçbir balığı yedirmemeli. Çünkü o balıklarda da aynı tür cıva bulunuyor."
Prof. Dr. Sami Katırcıoğlu:
"Aşılar arasında kalite farkı olur. Neticede aşıların içinde öldürülmüş virüsler bulunur. Yıllar önce kuduz aşısı yapılanlardan bazıları kuduz olmuştu!
Prof. Dr. Şadi Yenen:
"Celvapan adlı ilaç memeli hücrelerinde üretilmiş grip virüslerinin, Pandemrix adlı
ilaç ise yumurtada üretilen virüslerin kullanıldığı aşılardır. Her iki aşı da, olağanüstü
koşullarda kullanılmak üzere ruhsatlandırılmış yeni aşılardır. Bu nedenle yaygın kullanımda hangi yan etkilerin ortaya çıkacağı tam olarak bilinmemektedir. Ancak ilk klinik çalışmalarda olağanüstü riskli yan etkilere rastlanılmamış olması önemlidir.
Aşıya karşı çıkanların başında MHP'li Sağlık Eski Bakanı Osman Durmuş geliyor.
"Türk insanının kobay olarak kullanılacağını, aşı Türkiye'de üretilebilecekken rant için dışarıdan alındığını" iddia ediyor, "bazı kesimler tarafından domuz gribi tehlikesinin kasıtlı olarak abartılarak toplumun korkutulmaya çalışıldığını ve altında rant hesaplarının yattığını söylüyor.
Osman Durmuş'a göre; " Domuz gribi mevsimsel gripler kadar korkutucu ve öldürücü değil. Bakanlığın satın aldığı aşılarda alüminyum ve skualen maddesinin bulunması ve aşının yumurta aşısı olması, yan etkilerinin yüksek olmasına sebep olmaktadır. Medeni ülkelerde ilaç, aşı üretildikten sonra laboratuarda etkinliği, yan etkileri biyolojik olarak hayvan deneyleri ile güvenirliği test edildikten sonra insan uygulamalarına faz1 ve faz2 geçilir. Aşılarda faz1 uygulama daha çok üçüncü dünya ülkelerinde gönüllüler ve özendirme karşılığı yapılır. Faz2 geri kalmış ülke insanları üzerinde denenir. Türkiye'ye alınan bu aşıların henüz faz1 sonucu yoktur. Yani bizim insanlarımız denek olarak kullanılacak."
Avrupa İlaç Değerlendirme Kurulu'nun raporu; "Çocuk, genç ve yaşlılarda klinik çalışması yapılmamıştır."
Aşıya duyulan güvensizliğin temelinde vahşi kapitalizme duyulan güvensizlik yatıyor gibi.
Haliyle insanlar soruyor; Bugün acaba "domuz gribi" bahanesiyle arkasında dev ilaç şirketlerinin olduğu bir "serbest piyasa" ayak oyunu ile mi karşı karşıyayız?
Bunun için domuz gribinin korkusunun yaratılması domuz gribinin kendisinden bile daha "tehlikeli" olabilir mi?
Ortada gerçek bir salgın tehdidinden ziyade bir "psikolojik operasyon" mu var?
Kapitalizmin gözü dönmüş fırsatçıları için insan sağlığı dahil hiçbir şey kâr amacı dışında değil. Önce sorunu, derdi yaratıyorlar sonra size "çözümü" satıyorlar. Bu arada bedavaya getirdikleri "test etme" imkânları ile de kendilerine yeni projeler hazırlıyorlar. Gerisi kimin umurunda?
Ve çoğu kimse tarafından komplo teorisi olarak görülse de benim için ciddi bir uyarı;
"İlaç sektörünü elinde tutan grup, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile terör örgütlerinin ve fuhuş sektörünün de arkasındadır. Şimdi tohum tekelini de ele geçirip istedikleri kadar insanın yaşamasına izin verip kıt kaynakları sadece kendi istediği sayıda nüfus ile paylaşmak istiyor.
1975 yılına kadar ilaç sektörü, sadece tedavi amaçlı satış yaparken ilaç satmanın çok para getirebileceğini tespit etti. Bu tespit sonrası sağlam insanlara da ilaç satabilmenin yollarını aradı. Bu amaçla da birçok ilaç çıkardı. Vitaminler gibi! Laboratuarlarda hastalık üretilmeye başlandı. Kuş gribi, domuz gribi gibi…
Anlaşılıyor ki bu hükümet normal yoldan ve bu seçim sistemi ile seçim falan kaybetmez. İşi iyi çözmüşler. Federal Hazinenin sahipleri istiyor, bunlar veriyor. Siz olsanız 'bu sonucu almak için yıllarca bir ülke üzerinde çalışıp para harcamak yerine' böyle verimli satış imkânlarını size tepsi içinde sunan insanları iktidarda tutmak için her şeyi yapmaz mıydınız?
Adamlar (hükümet) sanki küresel sermayenin satış elemanı. Şu turuncu renkli basın, başka bir hükümet bu alımı yapsaydı kıyameti koparırdı. Şimdi gıkları çıkmıyor."
Aşının lehinde ve aleyhinde yorumlar böyle…
Karar sizin.!!! #