Üç Resim
1.RESİM: Yer; İsviçre’nin Zürih kenti. Zürih üniversitesinde bir salon. Bir masanın arkasına sandalyeye oturmuş iki bakan. Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Ermenistan Dışişleri Bakanı Edvard Nalbantyan. Ellerinde kalem sözde kendilerinin hazırladığı Türkiye-Ermenistan sınır kapısının açılması ile ilgili protokolü imzalıyorlar. Sözde diyorum çünkü gerçek hazırlayıcılar arkada ayakta dizilmişler. İsviçre Dışişleri Bakanı Micheline Calm Rey, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Koucner, A.B.D Türkiye Dışişleri Hillary Clinton, Slovenya Dışişleri Bakanı Samuel Zboger emperyalizmin temsilcileri olarak donuk bakışlarla atılan imzaları gözlemliyorlar. Avrupa Birliği temsilcisi de salonda. Avrupa birliği, İsviçre, Rusya, Fransa, A.B.D (43 eyaleti) tamamı soykırımı tanıyan ülkeler. Ermenistan 1992 yılında Rus askeri birliklerinin de yardımı ile Karabağ’la birlikte Azerbaycan topraklarının da büyük bir kısmını işgal etti. Ermeni askerleri bölgede akıl almaz bir şekilde katliam yaptı ve tecavüzlerde bulundular. Bir milyondan fazla insan kaçgın (muhacir) durumuna düştü. Bunun üzerine Türkiye işgalin kalkmasını sağlamak amacı ile Türkiye-Ermenistan sınır kapısını kapattı. Peki, ne değişti de emperyalist ülkelerin gözetiminde imzalanan bir protokolle kapıları yeniden açmaya çalışıyoruz? Ermenistan; ekonomik yönden çökmüş, nüfusunun çoğu işsizlik nedeni ile ülkeyi terk etmiş Rusya ve Türkiye’de yaşayan, diasporanın(Kopuntu) yardımı ile hayatiyetini devam ettirebilen 1,5- 2 milyonluk bir ülke. Buna rağmen yöneticileri burunlarından kıl aldırmıyor. Hâlâ Türkiye toprakların da hak iddia ediyorlar. 1915 soykırım iddialarını devam ettiriyorlar. Yukarıda tanımlanan resmin bize hatırlattıklarını yazmadan geçmeyelim. İşte Öğretim Üyesi Ahmet Davutoğlu’nun bakan olmadan önce yazdıkları. “Çatışmalar sonucunda Azerbaycan’ın yaklaşık beşte birinin Ermeni işgali altına girmiş olması Türkiye’nin soğuk savaş sonrası dönemde karşı karşıya kaldığı en önemli stratejik kayıptır”(Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, S.127) “Azerbaycan bölgede güçlü bir konum kazanmadıkça, Türkiye’nin bölgede ağırlığını arttırabilmesi de(…) mümkün olamaz”( Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, S.128) “Azerbaycan’daki zengin petrol, doğalgaz, kobalt ve demir piriti kaynakları göz önüne alındığında, bölgenin jeostratejik önemi daha da açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır” ”( Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, S.464) 2.RESİM: Yer; Bursa Atatürk stadyumu. Polis gözetiminde içeri alınan seyircilerden toplanan Azerbaycan bayraklarının rastgele atıldığı ve Üzerinde WC BAY-BAYAN yazan bir kutu. Stadın içinde Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ve bin bir nazla ve ancak protokol imzalandıktan sonra Türkiye’ye gelen Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan. Resmin hatırlattıklarına gelelim. 1993 yılında hükümetin Ermenistan politikası hakkındaki gensoru görüşmelerinde Refah Partisi adına Kayseri Milletvekili Abdullah Gül Meclis kürsüsünde konuşuyor. “Hükümet, bu politikasıyla, geleceğimizi gerçekten ipotek altına almıştır ve öyle ipotek altına almıştır ki Ermenistan Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhurbaşkanının cenaze merasimine katılma cesaretini göstermiştir… Siz bana bir ülke gösterin ki, kardeşleriniz savaş halinde olacak, kardeşleriniz katledilecek ve onlar katledilirken, ‘Bunun müsebbibi Türkiye’dir’ diye demeçler verecek; Kars’ın Ermenistan toprağı olduğunu iddia edecek, bütün bunlardan sonra o adam Türkiye’ye gelecek ve siz de elini sıkacaksınız…” 2007 yılında Azerbaycan Milli Meclisinde Sayın Gül şunları söylüyor. “Ermenistan’ın bir yandan Türkiye’ye karşı hasmane davranışlar içinde bulunmasının, bir yandan da Azerbaycan’ın topraklarını işgal altında tutmasının bugünkü durumun sebebi olduğunu artık tüm dünya görmelidir. Ermenistan 1915 olaylarının yorumlamasını başka ülkelerin parlamentoları nezdinde takip etmeyi sürdürdükçe ilişkilerin normalleşmesiyle ilgili bir gelişme beklenmemelidir” 3.RESİM: Yer; Şırnak’ın Silopi ilçesinin yakınlarındaki Habur sınır kapısı. PKK örgütüne dâhil olarak milletimize ihanet edenlerden bazıları malûm açılımın sonucu olarak bir otobüsün tavanına kurulan platform üzerinde dağ kıyafetleri ile, boyunlarında bilinen renklerden oluşan yemenileri, birer kahraman edası ile zafer işaretleri yaparak karşılayıcılarını selâmlıyorlar. DTP’nin elindeki belediyeler vasıtası ile toplattığı kalabalık aynı şekilde karşılık vererek yaşasın apo nidaları ve zafer işaretleri ile gelenleri coşku ile karşılıyorlar. Biz pişman değiliz, liderimiz aponun emri ile geldik demelerine rağmen hükümetçe görevlendirilen mobil(hareketli) savcılar tarafından salıverildiler. Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri Derneği bu günü “İhanetin bayramlaştığı kara gün” olarak tanımladı. Başka söze ne hacet? Gelelim hatırlattıklarına; Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan gazetecilere demeç veriyor."Parlamento çatısı altında bulunan DTP, PKK'yı terör örgütü olarak ilan etmedikçe, ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak kendileriyle görüşemem" “Randevu talebinde bulundular. Biliyorsunuz, baştan beri hassasiyetim var. O hassasiyetim de şu: Bölücü terör örgütü PKK'yı, parlamento çatısı altında bulunan DTP, terör örgütü olarak ilan etmedikçe, ben kendileriyle Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak görüşemem. Bunları kendilerine söyledim. AB üyesi ülkeler, terör örgütü ilan ediyor. Bütün dünyadaki BM kayıtlarına bu şekilde giriyor. Ama hala parlamento çatısı altında bulunan bir partinin terör örgütü olarak ilan etmeyişini, ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak kabullenemem. “ “Bunlar etnik milliyetçilik yapıyor. Evet, randevu talebinde bulundular. Ama ben reddettim. Ve grup başkan vekilim ile Başbakan Yardımcımı görevlendirdim. Onlar görüştüler” Sayın başbakanımız görüşmedi anladık da; o başkan vekili ile Başbakan yardımcısı kimin adına görev yapıyorlar. Pek merak ettim doğrusu! Gelin beraber A.B.D Başkanı Obama’nın Türkiye’yi ziyaretinde T.B.M.M kürsüsünde yaptığı konuşmayı hatırlayalım. Adeta Sevr’i andıran istekleri özetleyelim. 1-Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması 2-Ermenistan sınırının açılması 3- Ermeni iddiaları konusunda tarihinizle yüzleşin. 4-Türkiye’deki Kürtlere başta kültür olmak üzere diğer haklarını veriniz. Yapılanlarla yukarıdaki istekleri karşılaştırdığımızda bire-bir örtüştüğünü görüyoruz. Obama’nın istekleri Hükümetimiz tarafından tek- tek yerine getirilmektedir. Sırada Kıbrıs ile ilgili istekler yer almaktadır. A.B.D; almadan vermeyi adeta alışkanlık haline getirmiş ve Hükümetimizden sürekli istemekte ve istediğini almaktadır. A.B.D, İsrail, Kuzey Irak’ta kurulan aşiret devleti, Ermenistan sürekli kazanç halindeler. Kaybedenler ise Türkler. Azerbaycan Türkleri, Türkiye Türkleri, Kuzey Irak’taki Türkmenler sürekli kaybediyor. Hasan Pulur bir yazısında yer verdiği fıkra ile durumu çok güzel özetlemiş. Delikanlı, köyden fingirdek bir kıza takılmış. Anasının itirazları fayda etmemiş. Delikanlı kızla evlenmiş. Bir süre sonra komşular sormuş: -Eee Hatice bacı nasıl, senin oğlan gelinden memnun mu? -Valla, benim oğlanı bilmem emme, demiş kadın, bizim köyün delikanlıları pek memnun. İçişleri Bakanımız adı sürekli değiştirilen açılımlarla ilgili olarak “Göreceksiniz daha ne işler olacak!” diyor. Siz açıklamıyorsunuz ama biz biliyoruz Sayın Bakanım neler olacağını. Atlantik Konseyi adlı A.B.D kuruluşu yaptıklarınızı ve yapacaklarınızı siz yapmadan açıkladı. Yaptıklarınız aynen uyuyor. Yapacaklarınızı Haziran(2009) ayında söyle ifade ediyor raporu hazırlayan David L. Phillips. -Terör örgütüne üye olma suçundan yatanları serbest bırakın. -Adem-i merkeziyet” görünümü altında “Özerk Kürt Bölgesi” kurulması için yasaları ve Anayasa’yı değiştirin - Türklüğü ‘vatandaşlık’ olarak tanımlayan Anayasa’nın 7. maddesini değiştirin - Türk Ceza Yasası’nın 216’ncı maddesinde değişiklik yapılarak “etnik amaçlı tahrik” i suç olmaktan çıkarın. 217’nci maddenin değiştirilerek halkı kanunlara uymamaya tahrik edenlere verilen cezaları düşürün. 220’nci maddede düzenlenen “silahlı terör örgütü” üyelerine verilen cezalar hafifletin. Sürprizlerinizi erken açıkladık özür dileriz. Ne yapalım kabahat Amerikalıların. Her şeyden o kadar eminler ki erkenden açıklıyorlar.
#