Önceliğiniz Eğitimse İspat Edin Görelim
Erol AFŞAR
Yayın:
Güncelleme:
Malumunuzdur, ilimizde eğitim seviyesini artırma amaçlı, Önce Eğitim sloganı ile şekillenen bir proje başladı; Sakarya Eğitimde Başarıyı Artırma Projesi yani SEBAP…Birkaç yıldır, ‘saldım çayıra, Mevla'm kayıra' anlayışı ve el yordamı ile yürütülmekte olan eğitim-öğretim faaliyetlerinin, proje gibi büyülü bir kelime ile adlandırılması ve bir hedefin seslendirilmesi elbette güzel gelişme lakin yeterli mi?
Bu sorunun cevabı, projenin tanıtıldığı kitapçığın mevcut duruma ilişkin değerlendirmeler ve öngörüler başlığı altındaki, Zayıf Yönler ve Tehditler alt başlıklarında gizli…
Okuduğunuz an anlıyorsunuz ki, durum tespiti eksik yapılmış, haliyle bu eksiklik teşhise yansımış… Yanlış veya eksik teşhisin tedaviyi nasıl etkileyeceği de sır değil.
Nedir eksik olan?
Özellikle personel kaynaklı handikaplar ve bunların sebepleri görmezden gelinmiş.
Personelin kendisinden kaynaklanan eksiklikler kısmen de olsa belirtilmiş ama o personelin sevk ve idaresiyle ilgili fahiş hatalar ve o hataların yönetici (vali, kaymakam, milli eğitim müdürü, okul müdürü vesaire) kaynaklı handikaplarına hiç değinilmemiş.
Haliyle bu projeyle tanışan her eğitimcinin kafasındaki soru şu;
"Size nasıl güvenelim? Atamada, seçmede, tayinde, terfide, ödülde, cezada sürekli birileri kayırılırken, organizasyonun nimetleri dar çerçevede paylaşılıp, sizin sevk ve idare anlayışınızdan kaynaklanan sıkıntı ve külfetler hepimizin sırtına yüklenirken… Size nasıl güvenelim?
Bütün bu; ehliyetsiz, liyakatsiz, kabiliyetsiz ama torpilli, iktidar partisi ve yan kuruluşu sendikaya üye olmak dışında hiçbir özelliği olmayan, haliyle bizi yaptığımız işle değil, kime oy verdiğimiz ve hangi sendikaya üye olduğumuzla değerlendiren, moral ve motivasyonumuzu ‘lanet olsun bu mesleğe atandığım güne' diyecek derecede bozduran kurum idarecilerini görevlendiren/atayan, her türlü soruşturmalarında arkalarında duran/sumen altı eden yetmedi bize gözdağı veren/verdirten, sürekli ödüllerle destekleyen sizler değil misiniz?"
Demek ki projenin güven ayağı eksik…
Projeyi yürütenler de bunun farkında ki evet içeriğine koymamışlar ama her tanıtımda şifahen de olsa ‘artık böyle şeyler yaşanmayacak' mesajı verme lüzumu hissediyorlar.
Peki, icraatlarına yansıyor mu?
Hadi geçmişi bir yana bırakalım; bütün o bol keseden dağıttıkları ödüller, fahiş atama hataları, adam kayırmalar, taraf tutmalar ne varsa helal olsun, bırakın yaptıkları yanlarına kar kalsın, da şu projenin seslendirildiği/başladığı andan itibaren, eğitimcilerin güvenini kazanma, onları yeniden motive etme, onlara güven duygusu aşılama adına, kendinize bir çeki düzen vermeniz gerekmiyor mu?
Bunlar derin ve uzun mevzular, örnekleri de çok.
Bugün iki yakın örneği paylaşalım;
Korucuk TOKİ İlköğretim Okulu örneğin…
Bakın, hal ve hareketleriyle bizim köşemizin müdavimi haline gelen ve kendisini bu tavırlarından ötürü zücaciyeye girmiş file benzettiğimiz şu müdürüne verdiğiniz ödülün mürekkebi henüz kurumadı.
Bırakın personeli ile kavgalı olmasını, bırakın geçimsizliğini şunu bunu, bu arkadaş sizinle de kavgalı…
Bir aydır, şu resim-iş öğretmeninin ders dağılımı konusundaki haksızlığı gidermek için seferber oldunuz, biliyorum.
İl milli eğitim müdüründen, ilçe milli eğitim müdürüne, şube müdürlerinden, il milli eğitim müdür yardımcılarına kadar bütün amirlerinin ‘sınıf böl' uyarısına, onca amir ikna edemediğiniz için bakanlıktan istediğiniz görüş yazısına rağmen olması gereken olmadı.
Eee erkek adam… "Ben tükürdüğümü yalamam" dedi çıktı işin içinden.
O erkek de siz necisiniz Allah aşkına!!!
Ve eylül ayı içinde bu arkadaşa reva gördüğünüz ödül, neyin ödülü?
Sizi takmamasının, onca öğretmenin moralini, motivasyonunu bozmasının karşılığı mı?
Ve bir diğeri; Sakarya Lisesi…
Kurulduğu günden bu yana, idari zafiyeti sebebiyle sürekli gündemde… Velisi/öğrencisi, öğretmeni/personeli müdürden ve müdürün idare anlayışından muzdarip…
Hem idari hem adli soruşturmaları var. Kimi sürüyor, kimi bitti, kimisi sumen altı…
Ama huzursuzluk bitmedi, kavga bitmedi…
Hadi sizin vaktiniz kıymetlidir, gönderin iki müfettiş, bir incelesinler, bir oturup öğretmenlerle konuşsunlar, çok mu zor?
Hadi biri ikisi şu veya bu sebeple tavırlı da hepsi mi müdür düşmanı?
Bana anlatılanlara göre bu okulda kurulduğu günden bu yana sadece bir hafta eğitim/öğretim kamil manada sürmüş, personelin yüzü gülmüş, veliler takılır olmuşlar öğretmenlere ‘hayırdır, sihirli değnek mi değdi bu okula' diye…
Sebep okul müdürünün bir hafta seminer sebebiyle okula gelmemesiymiş meğer.
Şimdi size düşen bu bir haftayı süresiz uzaklaştırmaya dönüştürmek olmalı ki bunun için elinizde yeterli doneler de var.
Ha bu arada, ben bile samimiyetinize inanmaya başlamıştım, tam kollarımı açıp size koşuyordum ki araya bir hendek girdi.
O hendeğin adı Hendek…
Hendek ilçe milli eğitim müdürlüğüne, geçtiğimiz Perşembe günü, kadrolu şube müdürüne rağmen bir din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni atamakla, bu projenin ne kadar sağlıklı(!) olduğunu ortaya koydunuz ki helal olsun!
Şimdi gidin de Hendek'te anlatın projenizi de taraftar bulun…
Buna da bilahare değinelim… #