SEBAP Ali İnci'nin Ne Kadar Umurunda?
Akıl hastası, kendini mısır sanıyor. Yatırıyorlar hastaneye, uzun bir tedavi sürecinden sonra ‘tamam' diyor, ‘ben insanım, mısır değilim'.
‘Çok şükür' diyorlar, taburcu ediyorlar. Az sonra nefes nefese geliyor, imdat çığlıkları atarak…
‘Ne oldu', diyorlar. Bahçedeki bütün tavuklar peşimde, beni yiyecekler!
Sakinleştiriyorlar. Yahu evladım, tamam artık, sen mısır değilsin ya hani…
‘Tamam' diyor. Tamam. Ben mısır olmadığımı biliyorum ama siz bir de bunu tavuklara anlatın!
……..
Bir grup -bizden bir şey olmaz, bu gemi yürümez- diyen insan adeta terapiye alınmış, eğitimde neden yerlerde süründüğümüz anlatılmış, teşhis konmuş, tedavi sürecine başlanmış, hangarda atıl durumda bekleyen tren çıkarılmış, harekete geçirilmiş, hemen herkes bu trenin yürüyeceğine, eski hataların bundan böyle yapılmayacağına inandırılmış…
Ama bir bakmışlar ki tren hattının Hendek ayağında kocaman bir çukur.
Demek ki eğitimcileri bu trenin yürüyeceğine inandıranlar, Ali İnci'ye, bu trenin Ali İnci'nin babasının malı olmadığını anlatmamışlar, anlatamamışlar.
……….
Demek ki SEBAP yani Sakarya Eğitimde Başarıyı Arttırma Projesi'nin siyasi desteği yok. Destekleri onlara kalsın, gölge etmeseler yetecek ama onları ‘ben iktidarım, yerim sizin projenizi, başarınızı, ben istediğimi müdür etmedikten sonra ne anlamı var iktidar olmamın, size mi soracağım kimi müdür yapacağımı' fikrinden ve eyleminden vazgeçirmedikten sonra, hiçbir şeyin anlamı yok.
Hala anlatamadık ki siyasetin ve siyasi destekle büyüyen malum sendikanın, Sakarya eğitim seviyesini arttırma gibi bir derdi yok.
Kimisi seçmeninin taleplerini bahane edecek, kimisi seni idareci yapacağım diye kandırdığı üyelerinin…
Biri için başarıdan ziyade aldığı oyların artması önemli, diğeri için üye sayılarının…
SEBAP elbette ki bir rahatsızlığın ürünü…
Alt yapısında büyük bir ihtimalle toplumsal baskı da var.
Belki de siyasiler de bundan rahatsız, belki de bu ilin valisini, il milli eğitim müdürünü ‘eğitimde niye başarısızız' diye sorgulamış da olabilirler.
Veya ilin valisi ve bürokrasisi, vicdan yapıp, başarıyı arttırma adına bir girişimde bulunma ihtiyacı hissetti, bilemiyorum.
Ama bildiğim bir şey var ki bu proje, siyasi kanat ile paylaşılmamış, onların desteği sağlanmamış.
İktidar partisine, biz böyle bir proje başlattık, bu projenin başarılı olması için -münasip bir dille- sizin eğitimden elinizi eteğinizi çekmeniz gerekiyor, müdahale etmemeniz gerekiyor, bizi ideoloji ile pedagoji arasına sıkıştırmamanız gerekiyor, denilmemiş.
Denilmemiş ki Ali İnci efendi, kendini vali ve il milli eğitim müdürü yerine koyarak, Hendek'te kimin milli eğitim müdürü olacağına ben karar veririm, diyor ve bir din kültürü ahlak bilgisi öğretmenini birkaç basamak atlatarak ilçe milli eğitim müdürü yapıyor.
Üstelik de ilçede görevli kadrolu şube müdürüne rağmen.
Malum sendika bir köşeye çekilip; beyler, bizi pedagojiye aykırı, kadrolaşmaya matuf sendikal taleplerinizle uğraştırmayın, bu projenin başarısı öncelikle iş ve işleyişte adaleti gerektiriyor, başarıya ulaşmak için, sendikanız üyelerinin değil başarılı olanın ödüllendirilmesi gerekiyor, bize öyle listeler göndermeyin, işimize müdahale etmeyin, denilmemiş.
Denilmemiş ki hala birçok eğitimci, yükselmenin, terfi etmenin, tayinin, ödüllendirilmenin veya cezalandırılmanın yolunun malum sendikaya üye olmaktan geçtiğini sanıyor.
Sanmak ne ki; işte Serdivan'da verilen ( il milli eğitim müdürünün inceleyeceğim, müdahale edeceğim, size bilgi vereceğim dediği) eğitimciler arasında infiale sebep olan ödüller…
Buna bir de, sırtını iktidar partisine ve iktidar partisinin kucağında büyüyen sendikaya dayadığı için, okullarda ali kıran baş kesen misali davranan, personelde zerre kadar moral ve motivasyon bırakmayan, her türlü usulsüzlerine rağmen üzerine gidilmeyen, gidilse de kusurları görmezden gelinen müdürleri ekleyin.
Ve şimdi kalkın da ‘eğitimde başarıyı arttıracağız, el ele gönül gönüle çalışacağız, çalışanla çalışmayan arasındaki farkı göreceğiz, ayrımcılık yapmayacağız' deyin…
Kim inanacak?
Bunca eğitimciyi ikna etmenin tek bir yolu var,
Şu Hendek'te ki atama rezaletini derhal iptal etmek, şu bol keseden verilen ödülleri tekrar gözden geçirmek ve şu ali kıran baş kesen okul müdürlerinin haddini bildirmek…
Bunlar olmazsa, yapılmazsa belli ki her şey bir oyundur.
Ve pek çok eğitimci bu oyunun figüranı olmayacak, projeniz ölü doğmuş bebek misali kucağınıza bırakılacaktır.