ODTÜ’de Bir Seyyahın Notları
1- Küçük kara bir balığın kibirlenmesi, onu tanıyanlar için hiç de kötü karşılanamaz. Seyrüsefer halinde olan bencileyin bir seyyahın da ondan bir huy kapıp, burada bir şeyler söylemesi garip karşılanmasa gerek.
Derenin sonu nereye çıkar? Bu soru, insan varolalı beri hep sorulmuştur. Cevabı muhteliftir. Muhatabı insandır. Arayanı pek azdır.
Yirmi beş gündür, bu sorunun yolunda yürüyorum. Çünkü yürüyebilecek kadar işsizim. İşçiler mi yürür her zaman, işsizlerin yürüme kabiliyetinin daha gelişmiş olması neden göz ardı edilir bilemiyorum!
2- Mao da yürüdü, Gandhi de; Martin Luther de yürüdü, Hz. Muhammed de... Yürümek, insanca bir edim; fakat nereye?
İsa: “Gideni az olan yoldan yürüyün” demiş. Gideni az olan ne demek? Hangi yükü sırtına alır bu yol. Bütün yolların Roma’ya çıktığı bir anda, bütün patikaları Yahudi bezirgânların tuttuğu bir çağda…
3- Ebuzer’i size anlatması için Ali Şeriati’yi ODTÜ’ye davet etmelisiniz, yürümenin salt yörükçe bir şey olmadığını etimoloji kafalılara belki anlatabilir.
4- Edirne’de, bir sabahın seherinde, Selimiye’nin kapılarına devlet kilidi vurulduğu bir demde, Hasan Sezai Gülşenî’nin türbedarından Kore savaşını dinleyip, Maltepe’de Merkez camisi-yağmur ve centerlar arasında kalıp, dilencilerden caminin korunması, yağmurdan benim korunmam, centerlardan kimlerin korunması gerektiğini bilemeyerekten; Ankara’da liberal sistemin erdemleri(!) üzerine bir konferansa katılarak, hayır, katıla katıla gülerek, sonrasında ODTÜ stadında Devrim kelamının altında ‘buselik makamında’ iki üniversitelinin kumru piyesini beleş tepesinden seyretmek, ODTÜ’de Cuma hutbesini dinlemek, hayır, devlet memurunu dinlemek, Allahsızlığın ve devletsizliğin özgürlüğünü duvara nakşeden nakkaşın sanatını görmesi için, unesco’yu (birleşmiş milletler eğitim, bilim ve kültür teşkilatı) buraya davet ederek…
5- Benim tipimde bir sürü ODTÜ’lü olduğundan içeri girişlerde pek sorun yaşanmıyor. Sakallı, bol bıyıklı, esmer, lacivert kafalı, zayıf bir delikanlıyı, kimliğe ne hacet… cup diye içeri alıyorlar. İnternete girdim, çay içtim, dolaştım, yemek yedim, en çok da sizi seyrettim. Ne yapar bunlar içerde diye eskiden beri merak eder dururdum…
Kızılay’da bir gün boyunca ne gördümse, ODTÜ’de aynısını gördüm. Sonra dedim. Bu Kızılay’dakiler de acep ODTÜ’lü olmayası? Baktım ki Anıtkabir’de ağlayanla Sakarya Caddesi’nde gezen bizim ODTÜ’lüymüş; dedim Mustafa, bizim neo-liberal profesörün kehanetleri doğrulanıyor. Özgürlük, her yerde özgürlük…
Daha çok özgürlük için: bakınız Çorum çarşısı, leblebi sokak, Amasya Yol Beklemez Apartmanı.
Not: Bir aydır Taraklı'dan uzağım. Gözden uzaklık, gönülden de uzaklığı doğurur sanırım.
#