Yılgınlık
Yoruluyor insan samimi duyguların ardından koşarken. Yoruluyor insan, samimi duygulara engel olan engelleri aşarken. Kalıplaşmış şablonları kullanmaktan bıktım artık. Doğruları savunmaktan, savunduklarımı anlatmaktan yoruldum. Bu kadar gaflet bu kadar delalet nasıl oluyor diye şaşırıyor insan. Ama yıkılmamak lazım... Dik durmak lazım diyorum kendime. Yoksa anlayışı kıt, at gözlüğüyle yaşayan insanlara neyi nasıl anlatırsınız ki. Benim gibi yüzlerce, binlerce insanlar aynı sınavdan geçtiler. Bıktırdılar ama bıkmadılar usanmadılar yaptıklarından. Bilmiş kılığına girerek kendilerine verilen yetkinin arkasına sığınarak, kendilerini de bir şey sanarak çözüm üretenlerin önünde sadece engel olmayı iş yapmak olarak gördüler kendilerinde. Sorgulamadılar kendilerini hiç. Acaba bizde yanlış yapmış olabilir miyiz diye. Nefisleri o kadar kalınlaşmış ki, kiliseye direk olacak duruma gelmiş. Neyi anlatabilirsiniz. Her şeyi bildik zanneden ama bilmediğini bilmeyen kişi ne kadar cahil bir kişidir. Değişmeye karşı olup gelişmeye engel oldular. Yapmayın dedikçe inat ettiler. Ellerine verilen gücü nefislerini tatmin için kullanmayı becerdiler sadece. Yağ yakan yalamalık yapanların sözleri onları mutlu etti. Uyanmadı daldığı derin uykudan. Uyanmadı gördüğü rüyadan. Çünkü yerinden memnun, gerçeklerden uzak, kendini liderlik dışında bir göreve layık görmeyen bu kişiliksiz kişilerden kurtulmak oldukça zor görünüyor. Paslı çivi ile çakılmışlar sanki koltuklarına. Kendilerince bir saltanat sürdüğü ve yerini kaybetme vehmine kapılmış, kendilerine gösterilen sahte nezaketin etkisine girmiş, hakiki uyarıcılara kulaklarını tıkamış bu şahsiyetler(!) ülkemizin gelişmesinde en büyük engeli teşkil etmektedirler. Yukarıyı oyalıyorlar ve bir şeyleri de yapmış gibi görünüyorlar. Kendilerini kendilerinden başka beğenen olmadığı halde nasıl gönülleri rahatsız olmuyor bu beylerin gerçekten düşündürücü. Ülkemizin durumu belli… Üreten değil tüketen bir toplum olduk. Bu duruma nasıl getirildik. Yanlışı nerde yaptık? Nasıl kurtuluruz bu kara yazgıdan. Kendi kendimize vurduğumuz zincirleri nasıl kıracağız? Evet, size sesleniyorum, ağalar beyler; duyun artık feryatları. Duyun artık çığlıkları. Ya da çekilin kenara, yol verin ufku açık olanlara. Size oraları teslim edenler sizden gelişme ve değişme beklediler. Sizler ise engel oldunuz. Hep nutuk attınız. Zorla dinlettiniz kendinizi. Dinleyenler dinlemiş göründüler. Değişmeyen sonucu bile kabullenmeyip yeni laflar bularak çıktınız karşımıza. Kendinizin bile inanmadığınız uygulamalarla gelişeceğiz zannettiniz. Olmadı işte. Başaramadık. Çünkü yol yanlıştı sizlere anlatamadık. Adam yerine koymadınız bizleri. Unutmayın ki yanlışlarınızın silinmeyecek izleri. Çünkü sizin kendi hayatınız önemliydi sizin için. Toplum, ülke, vatan sadece sözdeydi. Yoktu bir alet takılsın kalbinize sorulsun sorular. Ve çıksın içinizdeki alacalar. Görürdü millet sizin gerçek yüzünüzü. Anlardı çürümüş özünüzü.
Evet değerli dostlar, iki yanlışın bir doğru etmediğini hepimiz biliriz. Vazgeçelim artık yanlış gidilen bu yoldan. Sarılalım doğrulara hepimiz dört koldan.
Hepinize saygılar sunarım.