Susma! Sustukça Sıra Sana Gelecek!
Erol AFŞAR
Yayın:
Güncelleme:
25 Kasım eyleminin hakkını veren ve en göze batan simalarından bir tanesi de Türk Ulaşım-Sen Sakarya Şube Başkanı Cihad Koray'dı.Önceki gün evlere şenlik bir tebligat ile görevinden uzaklaştırıldı.
Cihad'a yapılan muamele kesinlikle hukuk dışıdır.
Bunu önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.
Cihad, arslanlar gibi görevinin başına geçecek, ona bunu reva görenler ve olup biteni seyredenlerin rengi değişecektir.
Umarım ki utançlarından morarsınlar ki, içlerinde bir nebze de olsa insanlık onurun kaldığına dair bir ibare olabilsin.
Dün, emeğin ve insanlık onurunun en büyük değer olduğunu bilenler, TÜVASAŞ önünde ve Cihad'ın yanındaydılar.
Gözlerimiz ısrarla Türk-İş'e bağlı Demiryol-İş sendikasının yöneticilerini aradı ama nafile...
Bunu da ayrıca değerlendireceğiz...
Gelilim Cihad Koray'ın sendikal mücadele tarihine geçecek olan konuşmasına;
"Korkakların en büyük paranoyası barıştır.
Kifayetsizlerin en büyük çekincesi demokrasidir.
Bağnazların, çapsızların, jakobenlerin en büyük kaygısı özgürlüklerin gelişmesidir.
Çünkü onlar barışı, demokrasiyi ve hukuku taviz, tehdit ve tehlike olarak algılarlar."
Sayın Başbakanımız demokratik açılıma, hak ve özgürlüklerin daha fazla gelişmesine karşı gelenleri 1 Aralık günü mecliste yaptığı haftalık grup toplantısında bu sözleriyle eleştirirken, biz İstiklal Marşı'nı okumak istemiyoruz diyen millet vekilinin partisinin kapatılmasını demokrasi adına istemiyoruz derken, demoratik hakkını kullanan memuru "bedelini ödeyecekler" diyerek bürokratlarına hedef gösterdi.
Onlarda bağlılıklarını gösterme fırsatı olarak gördüğü bu durumu olabildiğince değerlendirme telaşı içersinde Uluslar arası sözleşmelerin ve Danıştay kararlarının kendisine verdiği demokratik hakkını kullanan memurlar hakkında soruşturma açıyor, hiç bir kanuni dayanağı olmayacak usullerde görevlerinden uzaklaştırılıyorlar..
Bilindiği gibi Türk Ulaşım Sendikası'nın 06.11.2009 tarih ve 75 No'lu kararı ve sendikamızın bağlı bulunduğu Türkiye Kamu-Sen Yönetim Kurulunun 12.10.2009 tarih ve 59 No'lu kararı ile KESK ile birlikte ortaklaşa 25 Kasım'da 1 gün süreli uyarı amaçlı eylem kararı almışlardır.
Gerek katılım gerekse heyacan yönünde bu güne kadar yapılan eylemlerin en coşkulusu gerçekleştirilmiştir.
Bu eylemin başarısını hazmedemeyenlerin sergilediği tavırları, onlar adına üzülerek izliyoruz...
Yaptıklarının ne hukukda, ne yönetmeliklerde, nede vicdanlarda yeri vardır.
Görevden almalarda gerekçe olarak gösterilen "Baskı ve tehdit yoluyla tren personelini görev yapamaz hale getirip trenlerin hareket etmesini engellemek " iddiası tamamen iftira boyutunda çaresizlik içersinde kalanların düştükleri pisikoloji içerisinde uydurduklarıdır.
Benim görevden alınma olayım ise tam bir traji komik ve kara mizah örneğidir.
TÜVASAŞ Genel Müdürü bu olayda tamamen eksik hatta yanlış bilgilendirme sonucunda bu kararı vermiştir.
Çünkü eylem gerçekleştiği yer, kişiler, o anda orada bulunulmasının nedeni ve bulunduğum posizyon TÜVASAŞ ile alakası olmadığı gibi, Makamın görev ve yetkileri ve normal mesai saatinin dışındadır.
Görevden alınma işlemi TCDD nin ilgili yönetmeliklerine, başbakanımızın imzası bulunan 2005/14 sayılı "Sendikal Gelişmeler Doğrultusunda Alınacak Önlemler" başlıklı başbakanlık genelgesindeki 3. Maddeye tamamıyla aykırı bir uygulamadır.
3. Madde şöyle diyor;
Kamu Görevlisi hakkında görevden uzaklaştırma tedbiri, ancak ilgili personelin yürütmekte olduğu görevin, yürütülen soruşturmayı etkileyeceği yönünde açık ve güçlü bir ihtimal bulunması halinde uygulanacaktır.
Şimdi soruyorum; Arifiye garda gerçekleşen bir olay ile TÜVASAŞ daki görevim arasında ki bağ nasıl ve hangi mantıkla kurulmuştur?
25 Kasımda eyleme katılan memurlar, yıllardır itilmişliğine, asalak yerine konulmasına, "ne üretiyorsunuz ki ne istiyorsunuz yan gelip yatıyorsunuz" şeklinde sözler ile aşağılanmasına, ücret adaletsizliğine, yıl içersinde vergi dilimlerinden kaynaklanan ücret kayıplarını bile karşılamayan ücret artışlarına, her geçen yıl giderek yoksullaşmaya, her yıl bütçeden kendi payına düşen oranın gerilemesine, kendisine verilen toplu sözleşme ve grev hakkı sözünün yerine getirilmemesine, siyasi haklarının geliştirilmesine, özelleştirme ve taşeronlaşma nedeniyle iş yerlerini ve işlerini kaybetmelerine yeter artık demek için, Anayasanın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Danıştayın içtihat kararları ve İLO nun kendisine tanıdığı demokratik haklarını kullanarak bir eylem gerçekleştirmiştir.
Bu mudur suç olan?
Devam edecek...
#