Kim Fakir
Kendini müstağni görmeyerek, her bakımdan Allah’a muhtaç olduğunu “fakr” kelimesini kullanarak ifade edermiş büyüklerimiz. Allah resulü, neyi ile iftihar edermiş? El- fakru fahrî (fakirliğimden övünç duyarım).
Şair de bunu teyit ediyor:
El fakru fahrî el fakru fahrî
Demedi mi ol âlemler fahrî
Hacı Bayram Veli
Peki bizim zorumuz kiminle?
Piyotr Petroviç ile...
Kendisi, Suç ve Ceza’nın kişilerindendir. Onun söyleminin karşısında durmak, romanın diğer kişilerinden sadece Razumihin ve Raskolnikov’a düşmez. Kendini bütün dünyadan (kendinden) sorumlu kılmış insanlara düşer.
Petroviç’i dinliyoruz: “Mesela bana, bugüne kadar ‘başkalarını sev!’ dedilerse, ben de sevdiysem, bundan nasıl bir sonuç çıkıyor? Şöyle bir sonuç çıkıyor: ben kaftanımı ikiye bölüyor, yarısını komşuma veriyordum. Böylece ikimiz de ‘birkaç tavşanın peşinden koşan hiçbirini tutamaz!’ diyen Rus atasözünde olduğu gibi, yarı yarıya çıplak kalıyorduk.
Bilgi ise, herkesten önce kendini sev, der. Çünkü dünyada her şey özel menfaat temeli üzerine kurulmuştur. Yalnız kendini seversen, hem işlerini gerektiği gibi yaparsın, hem de kaftanın sapasağlam kalır.
Ekonomik gerçekler ise, şunu ilave eder: bir toplumda özel işler ne kadar tıkırında giderse, bir başka deyimle kaftanlar ne kadar bütün kalırsa, o toplumun temelleri öylesine sağlam, genel işleri de öylesine düzenli olur.
Demek yalnız ve yalnız kendim için kazanmakla da âdeta herkes için kazanıyor ve komşumun, ikiye bölünmüş bir kaftandan daha fazlasını almasına, hem de şunun bunun cömertliğiyle değil, genel bir ilerleyiş sonunda almasına, imkan vermiş oluyorum.”
Kahramanımız bilgiçliğe devam ediyor…
“Düşünce basittir ama, maalesef hayalperestlik yüzünden uzun müddet akla gelmedi. Halbuki bunun anlaşılması için galiba pek fazla zekaya gerek yok.”
Razumihin sert sert onun sözünü kesti:
- Affedersin, ben de zeki bir adam değilim…
Yukarıdaki alıntıda görüldüğü üzere: Zekilerin böyle konuştuğu bir zamanda veya böyle konuşanların zeki addedildiği bir zamanda, iftihar edilecek bir zekaya dayanmak: “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hikmetinin tamamen dışında bir hayatı kurmaya (yaşamaya) sevk edecektir (zorunlu kılacaktır) bizi.
Çünkü fakrının (ihtiyacının) farkında olmayan, ve en önemlisi, ihtiyaç duyduğu varlığın farkında olmayan; fakrı, varlığında hissetmeyip suretinde (şeklinde) olduğu yanılsamasına kapılan insan, komşusuna nasıl bakabilir.
Ne bilsin lezzet-i fakr u fenâyı mâl u câh ehli
Bu zevki gel kanaat kûşesinde merd-i Hak’tan sor*
Dürrî
*Yokluk ve fakirlik lezzetini, mal (servet) ve makam sahipleri ne bilsin; bu zevki gel de kanaat köşesindeki Hakkın merd (kullarından)’inden sor.
#