Sesini Değil Seviyeni Yükselt (2)
Bu ayetlerde; kaçınılması gereken bazı olumsuz davranışlar dile getirilir. Kibrin ve gereksiz tevazu gösterisinin, gerçek dindarlıkla ve güzel ahlâkla hiçbir ilişkisinin olmadığı belirtilir.
Kaçınılması gereken olumsuz davranışlardan bir kısmının dile getirildiği bu ayetlerde örneklerin, özellikle kendini beğenmiş kişilerin başka insanları aşağılayıcı tutumlarından seçilmiş olması dikkat çekicidir. Bunlardan ilki, insanlarla konuşurken büyüklenip onlardan yüz çevirmektir. Bu, ruhsal yönden hasta olan insanlarda görülebilecek yanlış bir davranış biçimidir. Buradan hareketle denebilir ki Lokman, oğlundan kibir hastalığına yakalanıp insanlara hep tepeden bakan biri gibi değil, mütevazı bir insan gibi yaşamasını istemiştir. İnsanları küçümseyip kibirlenmenin esas nedeni de, kişinin kendisini övmesi ve başkalarına karşı övünmesi olarak beyan etmiş; bu kötü huyları terk etmeyip sürdürenlerin, Allah sevgisinden mahrum kalacakları uyarısında bulunmuştur.
Burada sakınılması dile getirilen olumsuz davranışlardan ikincisi de “yürümede ve konuşmadaki aşırılık”tır. Yani insan yürürken ne çok süratli ne çok yavaş, tabiî ve dengeli olmalı; konuşurken de bağırıp çağırmamalı, ses tonunu durum ve şartlara göre iyi ayarlamalıdır. Kısacası insan ifrat ve tefritten uzak durmalı, kendine vakar ve saygınlık kazandıracak tavırlar ortaya koymalıdır. Ayrıca insan, cadde ve sokaklarda gezerken gereksiz yere gözleriyle etrafı taramamalı, şunun bunun kapı ve penceresine bakmamalı ve şahsiyetini zedeleyen yanlış davranışlarda bulunmamalıdır.
İnsan, yürürken böyle dikkatli olması gerektiği gibi konuşurken de ortam ve şartları dikkate almalı, ses tonunu ortama uygun biçimde ayarlamalı, gereksiz bağırma ve çağırmalardan uzak durmalıdır. Bu da genel olarak insanları rahatsız edecek şekilde bağırıp çağırmamak yahut sözün anlaşılmasını zorlaştıracak derecede alçak sesle konuşmamak, yürümede olduğu gibi konuşmada da orta yolu bulmakla mümkün olacaktır. Ayrıca sözün kalitesinin ve etkisinin göstergesi, onun sırf yüksek sesle dile getirilmiş olması değil, içinde taşıdığı hakikatin kendisidir. Bunu için niteliksiz ve içeriksiz sözün kalite açığını yüksek sesle kapatmak mümkün değildir. Zira bağnaz ve barbarlar bağırır, medeni ve uygarlar konuşur.
Görüldüğü gibi bu ahlâkî prensipler de diğerleri kadar üstün ve önemli ilkelerdir. Kişinin günlük hayatta bu prensiplere uymaması ise onun, Kur’an ahlâkıyla ahlâklanmadığının, Nebevî sünnetle eğitilmediğinin ve İslam kültürü almadığının göstergesidir. Bu yüzden böylelerinin konuşurken çıkardığı sesler, Kur’an'ın ifadesiyle “merkep anırması”na benzetilmiştir.
Bu ayetlerde yürümekle konuşma arasında bir ilgi kurulmakta, her ikisinde de tabiî, ölçülü ve dengeli olup aşırılıklardan uzak durulması istenmektedir. Bunun bir nedeni de yürüme ve konuşmanın, insanı amacına ulaştıran iki önemli vasıta olmasıdır. Adımlar ölçüsüz, konuşmalar da yersiz, seviyesiz ve anlamsız olursa, amaca ulaşmak zorlaşır. Ayrıca burada anlatılmak istenen, sadece hızlı veya yavaş yürümenin, alçak yahut yüksek sesle konuşmanın mutlak şekli değildir. Çünkü insanın durum ve şartlara göre hızlı veya yavaş yürümesi, yüksek yahut alçak sesle konuşması gerekebilir. Bunda da hiçbir sakınca yoktur. Öyleyse ayetlerin asıl amacı, kötü huy ve yanlış davranışları düzeltmektir. Zira insanın gerek kibirli biçimde gerekse lüzumsuz bir tevazu gösterisi içinde yürümesi, manevî bir hastalığın sonucudur. Bu yüzden insanın kendini beğenmişliği hep kibirlilikle değil, bazen gösterişe kaçan bir tevazu ve dindarlık şeklinde de kendini gösterebilmektedir. Hâlbuki kibrin de gereksiz tevazu gösterisinin de dinle ve gerçek dindarlıkla hiçbir ilgisi yoktur. Bunun için ayetlerde insana bu gibi kötü huyların hepsinden uzak durması öğütlenmiş ve Kur’an'ın insan onuruna verdiği değere dikkat çekilmiştir.
#