Fotoğraf Sanatçısı Zehra Aslan
Yoğun kar yağışlı bir gün. Normal insanların evlerinden çıkıp, araba kullanıp risk almak istemeyeceği günlerden biri. Fakat bizim yerinde durmayı sevmeyen Sami abimiz yine minibüsü hazırlayıp bizi Adapazarı-Taraklı istikametine gitmeye ikna etti. Yedi fotoğrafçı arkadaş yola koyulduk.
Taraklı, Sakarya ilinin güney ucunda yer alan şirin mi şirin bir ilçe. Taraklı’ya gitmek için Adapazarı TEM sapağından ayrılıp, Geyve yolunu takip etmek gerekiyor. Adapazarı’na 70 km, yollar yeni yapılmış ve oldukça düzgün. Özellikle fotoğraf çekmek isteyenler için yolda çok keyifli görüntüler var. Hele de bizim gibi karlı bir günde gidiyorsanız ormanlık mevkilerden geçerken ormanın üst kısımlarında, üstlerinde kar olan ağaçlar ile yine aynı kadraj içinde biraz aşağı indiğinizde yemyeşil dalları olan ağaçları birlikte görebiliyorsunuz. Bu manzaralar hem fotoğraf için hem de seyretmek için oldukça keyif verici.
Taraklı tarihine kısaca göz attıldığında, evlerinin 19. yüzyıl Osmanlı mimari tarzı olduğu görebiliriz. Sokaklarında dolaşırken kendinizi bazen bir açık hava müzesinde gibi hissedebilirsiniz. Ahşap cumbalı evlerin bazılarında cihannünma denilen yuvarlak formda inşa edilmiş, üstü kapalı ve oldukça estetik seyir terasları mevcut. Cihannüma’nın kelime anlamı dünyayı görmek demektir. Bu nedenle evin en yüksek kısmana inşa edilmişlerdir. Taraklı’da 120 adet tarihi ev bulunuyor ve her biri diğerinden farklı süslemelerle bezenmiş. Mimari dokunun zarar görmemesi için ilçe sit alanı ilan edilmişdir. Önceleri Geyve’ye bağlı bir kasaba olan Taraklı Haziran 1987 tarihinde ilçe olmuştur.
Taraklı adını burada yapılan ahşap taraklardan ve kaşıklardan almıştır. Ancak günümüzde her el sanatının tükenmeye yüz tuttuğu gibi Taraklı’da da tarak yapımı bir hayli azalmış durumda.
Malesef evlerdeki küçük imalatlar dışında hatırı sayılır bir imalathane bulunmamakta. Ancak yinede ahşap tarak veya kaşık satın almak isterseniz Taraklı Meydanında bugün müze haline getirilmiş okula gitmeniz gerekiyor. Okul hem bina olarak oldukça güzel hem de Taraklı çarşısına biraz yukarıdan baktığı için fotoğraf çekmenize olanak veriyor.
Ahşap evlerin arasında yürüyüp tarihin kokusunu ciğerlerinize çekerken, yol sizi Hıdırlık tepesine çıkaracak. Buradan Taraklı’ya kuşbakışı bakıp, güzel bulutların olduğu bir hava da varsa, panoramik fotoğraflar çekebilirsiniz. Tekrar aşağıya inmeye başladığınızda sizi Yavuz Sultan Selim zamanında inşa edilmiş olan Yunus Paşa Camii karşılayacak. Bu cami kare planlı, tek kubbeli bir Mimar Sinan eseridir. İçine girip görmenizi tavsiye ederim.
Taraklı’nın içinden bir dere geçer, bu dere Göynük tarafından gelir. Yusuf Bey mahallesine doğru yürüdüğünüzde dereyi ve dere çevresindeki evleri görmeniz mümkün. Yusuf Bey mahallesinde bazı ahşap evleri kaderine terk edilmiş görmek üzüntü verici. Bu mahallede asırlık bir çınar ağacı göreceksiniz. Bu ağaç Osmanlı’nın feth ettiği her yere çınar ağacı dikme geleneğini burada da sürdürmesi sonucunda günümüze kadar gelebilmiştir. Yine aynı mahallede taze peynir ve gerçek tereyağı alabileceğiniz bir de mandıra mevcut
Taraklı meydanına geri dönüp bir şeyler yemek isterseniz, size sevimli çarşısının içinde gözleme yapan (parkın köşesinde) bayanların yerinde yemenizi tavsiye ederim. Tabi yemek öncesi mutlaka çarşıyı gezmelisiniz. Herşey eskiden olduğu gibi sade ve yalın. Küçük eski görünümlü ahşaptan inşa edilmiş dükkanlarda belki ilginizi çekecek birşeyler bulabilirsiniz. Yemek sonrası Taraklı kahvehanesine gidip rahatça oturup, çayınızı duyumlarken buranın sakinleri ile sohbet edebilirsiniz. Küçük bir yer olduğu için halkı yabancıları hemen ayırt edilebiliyor. Sizin yabancı olduğunuzu anladıkları andan itibaren özellikle ilçenin eski sakinleri sizi önce bir sorgulayıp sonra başlıyorlar eski Taraklı’yı anlatmaya