Geri

Yeni Bir Seymen Alayı

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesi olan milli devlet yapısının çökertilmesi için Türkiye’nin etnik yapısı sürekli kaşınmış ve Türkiye’nin çok etnikli bir nüfus yapısında, mozaik bir ülke olduğu tezi devamlı gündeme getirilerek Türkiyelilik kavramı ortaya atılmıştır.
Servet YILDIRIM Servet YILDIRIM
Yayın: Güncelleme:

1919 Ankara’sında Ulucanlar'a giden yolun üzerinde bulunan San Ahmet'in kahvesi “efeler” kahvesi idi. 27 Aralık 1919 Cumartesi sabahı kahve önüne sancak dikildi. Dikilen sancak “seymen alayı” nın kurulacağını işareti ediyordu. Seymen alayı bir Oğuz geleneğidir. Kızılca günlerde (millî felâket günlerinde), yeni bir devlet kurmak ve yeni bir reis seçmek için oluşturulan bir gelenek. Enver Behnan ŞAPOLYO’YA göre “Bu töre Türkün mucizevî bir mefkûresiydi. Bu anane yalnız Türklerin Oğuz kolunda görülmektedir. Bu sebeplerdir ki, Oğuzlar tarihinin hiçbir devrinde devletsiz kalmamıştır.” (Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi adlı eseri) “Seymen alayı” toplumsal ve milli bir coşkudur. Türkmen’in bilinçaltına yerleşmiş yurt sevgisi ile kendiliğinden oluşan bir olgu, bir ortak duygudur. Türk’ün coşku ve duygu beraberliğidir. Anadolu Selçuklu Devletinin ve Osmanlı devletinin kuruluş çalışmaları da bu ortak coşku beraberliği ile başlamıştır. 27 Aralık 1919 Cumartesi günü öğleüstü kahve önünden hareket eden seğmenler Hacı Bayram Camii’ne geldiler. Kayyum Dede duasını yaptıktan sonra kurban kesildi. “Zeybek kıyafeti içinde yediyüz yaya, üçbin atlı seymen yola dizilmişti. Bala'dan gelen 50 davulcu ile 30 zurnacı, şamanlar gibi raks ederek çalıyorlardı. Kale'yi Atpazarı'nı, Çıkrıkçılar'ı mesken tutmuş keçeciler, bakırcılar, demirciler, pırpıtçılar, semerciler, çıkrıkçılar, nalburlar, tiftikçiler, orakçılar, düvenciler, debbağlar, kilciler, kaba tuzcular, kasaplar, bahçıvanlar, haffaflar, urgancılar, saraçlar, kundurucular, terziler, sofcular, dokumacılar, esnaf bayrağının arkasından ilerliyorlardı.(Adı geçen eser)” . Alayı oluşturanlar ve onları takip eden elli bine yakın insan Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye üyelerini Dikmen bağlarının eteğindeki küçük bir çeşme önünde karşıladı. Devletinin elden gitmekte olduğunu hisseden Türkmen yeni liderini bulmuş ve bağrına basmıştı. Yıllardır Türkiye’nin etnik yapısı gündeme getirilerek, Türkiye’nin etnik çeşitliliği vurgulanmaktadır. Emperyalistler ve onların içimizdeki işbirlikçileri çeşitliliğin zenginlik sayılması gerektiğini ve ülkemizin mozaik bir ülke olduğunu sürekli tekrarlamaktalar. Avrupa Birliği 2004 İlerleme Raporu’nda azınlık olarak nitelediği etnik gurupların nüfusunu 44 milyon göstermiştir. Peter A.Andrews`in “Türkiye`de Etnik Gruplar” adlı kitabı ülkemizdeki etnik gurup sayısını 47 olarak belirtmiştir. Hâlbuki gösterilen bu 47 gruptan 18'i Yörükler, Azeriler, Uygurlar, Özbekler… gibi Türk Milletine mensup guruplardır. Kürtler 8 ayrı gurup halinde gösterilmiş olup, nüfusu 10 bin'in altında olan 25 etnik grup, nüfusu 100 binin altında 42 grup bu sayıya dahil edilerek sayı büyültülmüş ve Türkiye çok etnikli bir yapıda gösterilmeye çalışılmıştır. Çalışmada nüfusu 100 binin üzerinde olup dikkate alınabilecek Türk olmayan asli grup sayısı 5'tir. Bu çalışma etnik gurup sayısını yüksek göstermesi nedeni ile mozaikçiler tarafından temel dayanak olarak kullanılmaktadır. ABD’deki Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi Genetik Bölümü’nce 2003 yılında başlatılan ve Türkiye’deki 95 farklı il ve ilçe merkezinde yapıldığı iddia edilen bu araştırmada toplam 523 kişiden alınan örneklerin incelendiği öne sürülüyor. Bu araştırmaya göre Türkiye’de Türk yaşamıyor! Anadolu’da yaşayan insanların Sibirya’dan Finlandiya’ya, Orta Asya’dan Balkanlar’a ve Hindistan’dan Kafkaslara kadar birçok farklı halkın genlerini taşıdığı ve en karışık genetik yapıya sahip olduğu iddia ediliyor. Türk kültürüne ve Türk milletine yabancılaşmış iç unsurları da kullanan emperyalistler bu tür yayınları sürekli gündeme getirerek milli direncimizi zayıflatmayı, yok etmeyi amaçlamaktalar. Dünyanın yönetimini ele geçirip kontrol altında tutmayı düşünen bu emperyalist, küreselci güçler milli devletleri parçalayıp bölerek daha rahat sömürülebilir hale getirmeyi planlıyorlar. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesi olan milli devlet yapısının çökertilmesi için Türkiye’nin etnik yapısı sürekli kaşınmış ve Türkiye’nin çok etnikli bir nüfus yapısında, mozaik bir ülke olduğu tezi devamlı gündeme getirilerek Türkiyelilik kavramı ortaya atılmıştır. Bunlara en iyi cevabı Ali Tayyar Önder`in “Türkiye`nin Etnik Yapısı” adlı çalışması vermektedir. Geniş bir araştırmanın sonucu olan çalışma, Türkiye`de Türk etnik kimliği dışında varsayılabilecek nüfusun toplam nüfusun %10`unu geçmediği sonucuna varmaktadır. Yazar bir ülkenin mozaik bir ülke olma kabulünü aşağıdaki gibi tanımlamaktadır. “Bir toplumun etnik mozaik olması için iki şartın birlikte sağlanması gerekir. Birisi etnik çeşitliliktir ki, buna bir ölçüde sahibiz. Fakat ikinci şart, etnik grupların nüfuslarının toplamının genel nüfusa oranının anlamlı birçokluk ifade etmesidir. Bir toplumun etnik mozaik olarak tanımlanabilmesi için Amerikalı Prof. Martin Lipset'in ölçüsüyle, Prof. Dr. Orhan Türkdoğan'ın da kabul ettiği gibi etnik nüfusun genel nüfusa oranının yüzde 35'i aşması gerekir. Bu oran Türkiye'de çok, çok yüzde 15'tir ki yüzde 35'in çok altındadır.” Bu bilimsel gerçeklere rağmen 2.Cumhuriyetçiler, kendilerine liberal demokrat adını veren liboşlar ve siyasal İslâmcılar el ele vermiş her gün ülkemizin mozaik olduğunu tekrarlamaktalar. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’da bu kervanın bir üyesi olarak her konuşmasında “Etnik unsurlar vardır. Kürt’ü vardır, Laz’ı, Çerkez’i, Gürcü’sü, Arnavut’u, Boşnak’ı, Türk’ü vardır. Bunlar ülkemizde bir alt kimliktir. Bunun bir tek üst kimliği vardır; o da Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığıdır.” demektedir. Bu anlayışa güre bundan sonra "Türkiyeli milletindenim”, “Türkiyelilerin bayrağı”, “Türkiyelilerin vatanı" gibi garip tabirler kullanmamız gerekecek. Halbuki Devlet kurucusu M. Kemal Atatürk "Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk milleti denir" diyerek hiçbir etnik gurubu dışlamamıştır. Anayasamız "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür." demektedir. (Anayasa Madde:66) Türkiyelilik gibi coğrafi bir tanımı millet kavramı yerine kullanmakta ısrar etmek ne derece doğrudur? Anayasamız ile ne ölçüde bağdaşır? Söylemlere bakın. '' Sen ne Mutlu Türküm dersen diğeri de Ne mutlu Kürdüm der” “Biz de, Türkiye’de Türkiyelilik bilincini yakalamalıyız. Bunu bir de Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı bilinci ile zenginleştirmeliyiz.” Israrla “Türk Milleti” üst kimliğinden kaçış. Sanki “Türk Milleti” üst kimliği yerine Türkiyelilik kavramını kabul edersek bölücü hareket duracak. Dış odaklı bölücülük hareketinin kimlik tanımını değiştirerek duracağını düşünmek en azından saflık olur. Kaldı ki sadece bununla yetinilmeyeceği kanaatindeyim. Yapılan bazı kanun değişikliklerinin Anayasa’da Kürtlerin kurucu ortak olarak tescil edilmesi, Türkiye'nin özerk bölgelere ayrılması; bu bölgelerin başkentleri, meclisleri ve bayrakları olması gibi Türkiye'yi bölmeyi amaçlayan sonuçlar doğuracağından endişe etmekteyim. Nitekim aşağıdaki haber endişelerimi doğrular nitelikte. “AKP Grup Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Taraf gazetesinden Neşe Düzel’le yaptığı konuşmada şunları söyledi; Vatandaşlık tanımı da değiştirilecek. Herkes kendi etnik kökenini ifade edebilecek ve üst kimlik olarak ‘Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşıyım’ diyecek. Bahçekapılı, bu açıklamalarının ardından Neşe Düzel’in “Yani Anayasa’daki TÜRKLÜK tanımı kalkacak öyle mi?” sorusuna ‘Tabii, Yoksa demokratikleşmeyi yapamazsınız’ dedi. ” Ayşe Nur Bahçekapılı bu sözleri Başbakandan habersiz söyleyebilir mi? Hayır. Bu yolla kamuoyunun tepkileri ölçülmeye çalışıldı. Avrupa Birliği “Uyum yasaları” adı altında bölücülerin elini güçlendirecek yasal düzenlemeleri Türkiye’ye dayatmaktadır. Kürtçe eğitimin serbest bırakılması, Kürtçe yayın hakkı, Kürtçe isim hakkı, Türk alfabesine Kürt dilinde kullanılan harflerin de eklenmesi gibi yasal düzenlemeler bunların bazılarıdır. Özgürlük ve demokratik haklar modern ve milli devletlerde toplumun fertlerine verilirken AB bu hakları etnik guruplar için yaptırtmaktadır. İttihat ve Terakki ‘nin geçmişte ayrılıkçı hareketleri durdurmak için yaptıkları düzenlemeler ayrımcılığı daha da azdırmıştı. İttihatçıların Osmanlıcılıktan İslâmcılığa, İslâmcılıktan milli devlete geçişleri bu yüzdendir. Etnik ayrımcılığa verilen primlerin ayrımcılığı güçlendirdiğini yaşayarak gördüler. Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuranlar bu tecrübelerden yararlanarak devletimizi mili ve üniter yapıda oluşturdular. Türk üst kimliğini benimsediler. Tarih bilgisinden yoksun bugünkü yöneticilerimiz Avrupa’nın peşine takılmış aynı hataları tekrarlıyorlar. AB Türkiye içinde oluşturduğu ayrılıkçılarla topraklarımızda kendine yandaş bir Kürt devleti meydana getirmek istemektedir. A.B.D ise Türkiye’nin üniter yapısını değiştirip federatif bir yapıya dönüştürmeyi ve Irak’ın kuzeyinde oluşturduğu Kürt devletini bu federasyonun içine sokarak Türkiye’nin korumasına almayı planlamaktadır. “Türkiye’de Türk yoktur”, “Türkiye bir mozaiktir”, “ Anayasa’daki TÜRKLÜK tanımı kaldıracağız” bağırışlarının arkasında bu plan mı var acaba? Oluşturulacak “Anadolu Federe Devleti” bölgede A.B.D menfaatlerinin bekçisi ve tetikçisi mi olacak acaba? Bu oluşuma karşı çıkan ve milli devletten, üniter yapıdan taviz vermeyen Türk Ordusu bunun için mi karalanıyor, yıpratılmaya çalışılıyor acaba? A.B.D Karadeniz havzasındaki enerji stratejilerini uygulamaya koyabilmek için Türkiye’den Trabzon ve Samsun’da üs istemektedir. Türk Ordusu Trabzon’da Deniz Kuvvetlerine ait bir Komutanlık kurarak buna cevap mı verdi acaba? Bu sorulara alacağımız cevaplar Türk Milletine önümüzdeki ilk seçimde yeni bir “SEYMEN ALAYI” düzenletir mi acaba? Ne dersiniz?

 

#

Yorumunuzu Ekleyin

Adı-Soyad
E-Posta
Yorum
İşlemin Sonucu
  • Yorumlar T.C. Yasalarına aykırı olamaz.
  • Hakaret içeren yorumlar, yayınlanmasa bile yasal mercilere iletilebilir
  • KVKK Kapsamında, bilgileriniz, yasal merciler hariç kimseyle paylaşılmaz.
  • Formda doldurduğunuz bilgiler ve IP adresiniz sisteme kaydedilir.
  • Yorumunuz onaylanıp yayınlandığında, sadece yorum, isim ve yorum tarih saati gösterilir.
Yorum Ekle

Yorumlar

Ahi Naci İşsever
21.12.2009 / 12:47:14
İsabetle teşhis ettiğiniz kurulma ve kuruntularla, seksen yıldan beri emek verdiğimiz kurumlarımız yozlaştırıldı. Oysa bu, "dahilî ve haricî" bedhahların emelleri, şeddeli olarak anımsatılıp tembih edilmişti. Bütün sivil kurumlarımızın -bile bile- tefessüh ettirilişi tahakkuk etmiştir. Sıra Türk Silahlı Kuvvetleri'ne gelmiştir. TC-nin, emsalleri içinde "sağ kalışının" sırrı keşfedilmiş, silahlı kuvvetlerrimiz pisikolojik kuşatma çemberi ile didiklenmektedir. Bize öz yurdumuzda "yetim hissesinin bile," çok görülüp horlanacağımızdan endişe ederim. "Küreselleşme diye ortalığı şarlatanlar, birbirini didiklerken, bizi "dolmuşa bindirir gibi" küreşelleşme ve ortak pazar uğruna, şamar oğlanına çevirdiler. Gezegen oldukça hızlandı.Gaza gelmemek gerekiyor. Esenlikler.A.Naci.
Erdoğan ISIR
24.12.2009 / 22:39:38
Dedikodu kültürü ile prim yapmaya çalışanlar, içraat değilde çamur at izi kalsın diye uğraşanlar, ben bilirim nidalarıyla dolaşanlar hak ettikleri cevabı birgün alacaklardır.Kaleminize sağlık...Naci beyinde '' gezegen oldukça hızlandı, gaza gelmemek gerekiyor'' sözünü kullanmak içinde kendisinden izin istiyorum. Harikulade bir tespit..

GENEL BİLGİLER

Taraklı

Taraklı

Taraklı Nerede, Taraklı'nın tarihi ve coğrafi özellikleri
Taraklı Otobüs Saatleri

Taraklı Otobüs Saatleri

Ağustos 2023 Güncel Taraklı - Sakarya Otobüs Kalkış Saatleri, Taraklı Otobüs Saatler 2021, Taraklı Otobüs Tarifesi, Taraklı Sakarya ilk otobüs ne zaman? Taraklı - Sakarya Son Otobüs Ne zaman? Sakarya Taraklı İlk Otobüs Ne Zaman, Sakarya Taraklı Otobüs Saatleri, Taraklı Koop Otobüs Saatleri
Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'ya geldiğinizde gezilecek yerler neresidir? Taraklı'nın en popüler gezilecek yerleri yazımızda.
Taraklı Termal Turizmi

Taraklı Termal Turizmi

Taraklı'da termal turizmi, Türkiye'deki belli başlı noktalardan biri haline gelmiştir.