Kimin Boyasıyla Boyandığımız Îtikâdî Meselemizdir
Bir boya kovasından, diğer bir boya kovasına; bir karışımdan başka bir karışıma, teknokrat laborantlarımızın parmakları arasında, batırılıp batırılıp çıkarılıyoruz.
Her çıkışta, mülevves renklere boyanıp fırça darbelerinin duvarlarında, bir sonraki fırçanın darbesini, sanki kendimizin renk tercihi gibi buluyoruz. Çünkü bu renk cümbüşü gözlerimizi kamaştırıyor.
Çekilen her boyanın içinde, daha iyi olabileceğimiz yanılsaması, bir umut gibi doğup doğup düşük yapıyor. Boya sahipleri bu durumdan kaygılı, ve fakat bir kat daha sürme niyetinden de vazgeçmiş değiller.
Örtmeye çabaladıkları bir şey var çünkü. Ortaya çıkması, derin endişe uyandıracak, korkulası bir şey… Onun belirme endişesi, rüyaların da boyanmasını gündeme getiriyor.
Psikanalistler, sınırsız yetkilerle donatılıyorlar devlet erkleri tarafından. Hipnotizma seansları: dokuz yıl, artı dört yıl, artı dört yıl, artı, artı, artı… rüyalar devre dışı…
Denetimli hayaller, kontrollü rüyaları doğurur.
Tahayyül Mekanizması Şefliği, Renk Tonlarını Belirleme Birimi’nde, gökkuşağını ıslah etme çalışmalarında nasıl başarısız olduklarının raporunu sunuyor üstlerine:
“Çocuk tabiatı diretiyor sistem dışı rüya görmekte. Envâi renkte rüyalarla boyanıyor gökyüzü. Ebemkuşağıyla doluyor çocuk hafızaları. Çocuk bünyesi, kirli boyayı vücuttan atıyor, direniyor.”
Şeflik, hipnotizma yaş sınırını düşürmekte buluyor çareyi: 6-5-4-3 …
Boyanın atması, onun sentetikliğine, sun’îliğine hiç mi hiç yorulmayıp; mesele, fırçanın maharetsizliğine verilip kapatılıyor. Ehli irfanın: “boyanın tutmamasında var bir hikmet” diye yırtınması, hiçbir şeyi değiştirmiyor. Ve değiştireceğe de benzemiyor.
Çünkü onlar, îmanı fıtrî ile boyanmayıp, böyle bir boyanın varlığını kabul etmeyip, fıtratı tağyir eden (bozan) sun’î boyalarla kimyamızı değiştirmeye, adanmışlardır.
Elmalılı merhumun tabiriyle: “İnsanları, bir paçavra boyar gibi bulaşık bir suya sokup çıkarmaktan ibâret” kendisinden (fıtratından) uzak bir palyaçoya dönüştürmüşlerdir.
Fıtr-ı elvan (yaratılıştan gelen renkler), kalplerden âdeta ıspatula ile kazınıp, olmadı kezzap, tiner vb. işkencelerle sökülüp atılmaya çalışılıyor. Cahillere ise, kendilerine sürülen sun’î boyanın (cahiliye) tonları üzerinde tartışmak düşüyor.
Cahiller, sentetik boyanın en karasıyla en beyazının aynı boya küpünün verili seçeneğinden çıkarılarak, farklı kimyalardaymış gibi sunulmasına akıl erdiremiyorlar. Boya sahipleri bu durumdan oldukça mesut.
Ya biz ne yapıyoruz? Sizin boyanıza tenezzül etmiyoruz, deme iradesine ne kadar sahibiz? Şair uzaktan sesleniyor:
“Biz sıbg-ı ilâhi ile ma’nâda boyandık.”
Nedir sıbg-ı ilâhi?
Sıbgatullah: Allah’ın boyası.
Allah’ın boyası olur mu?
“Allah’ın boyasına bak, Allah’tan daha güzel boya vuran kim vardır?” (Bakara:138)
Kimin tarafından boyandığımız ve o boyanın içerisinde neye benzetildiğimiz îtikâdî meselemizdir. Tevhide îman ettikten sonra, başkalarının boyalarıyla boyanmayı mâkul karşılamak, münâfıkça bir hayatı aklîleştirme cambazlığından öteye gidemez. Zira cambazları ipte yürüten, çoğunluğun sahte alkışlarıdır.
#