Sağlık Sektöründe Neler Oluyor?
Eczacı dostlarımız, sağlık üzerinde ranta dayalı bir oyunun oynandığını, sağlık hizmetleri ve ilaç sektörünün tekelleştirilip Başbakan Erdoğan'a yakın şu iki isime peşkeş çekileceğini iddia ediyorlar; Cüneyt Zapsu ve Ethem Sancak…
Cüneyt Zapsu'yu hemen herkes tanıyor, özellikçe fındıkçılar…
Ethem Sancak da, Türkiye'de 1.5 milyar dolar ciro yapan ve ilaç dağıtımının yüzde 40'ını kontrol eden Hedef Allıance'ın sahibi…
Hükümetin bir süredir yaptıkları; "Drug Store" olarak birçok Avrupa ülkesinde de uygulanan Zincir Eczane uygulaması için ortam hazırlamak...
Önce semt eczaneleri olarak bilinen küçük sermayeli eczaneler; borç batağının yanı sıra sıkı denetimler ile de kapanma noktasına getirildi. Ardından Drug Store'la için yasal kapı açılacak. Büyük sermayelerin girebileceği sisteminde tek bir eczacının işlettiği semt eczanelerinin yeri olmayacak.
Eczane zincirlerinin, Cüneyt Zapsu ve kardeşleri (ve tabii ki adı kayıt dışı tutulan diğer isimler!) tarafından kurulan ve Amerikan AIG şirketinin hemen ortak olduğu ve ucu Suudi sermayesi ile çok uluslu büyük ilaç sermayesine dayanan "FOR YOU" şirketi ve bu şirketin açtığı "DRUGSTORE" isimli marketlere peşkeş çekileceğini günler yakın…
Zapsular önce şirketlerini kurdu, gerekli dış bağlantılar yapıldı, belirli sayıda mağaza açıldı ve arkasından serbest piyasa koşullarında düşünüldüğünde, Zapsular lehine tüm "haksız rekabet koşulları" oluşturulduktan sonra milletvekili Aziz Akgül tarafından yasa teklifi verildi.
Medical Park Sağlık Grubu 2 yılda 30 hastane açacak.
Göreceksiniz AKP hükümeti en hızlı geri ödemeyi bu hastanelere yapacak.
Halkın büyük çoğunluğunu uluslararası standartlarda sağlık hizmeti veren, ‘A' grubu hastanelerle buluşturmak üzere yola çıkan Medical Park Sağlık Grubu, hızla büyüyor.
Sağlıkta büyük buluşma adını verdileri bu projeyle Türkiye nüfusunun yüzde 70'ine ulaşmayı hedefliyorlar.
Mevcut hastanelerin çoğu kapanacak, medikaller de öyle ve eczaneler de…
Sonuç; Sağlık sektörü şu iki isimden ve gizli ortaklarından sorulacak; Cüneyt Zapsu ve Ethem Sancak.
Eczacı dostların bir ricası da Yeniçağ'dan Arslan Bulut'un şu tespitini yayınlamamız…
"Erdoğan'ı ilâç şirketleri mi iktidar yaptı" başlıklı yazı;
Erdoğan, "İlâç şirketleriyle anlaştık ama eczacılar olmaz dedi. Biz de dedik ki size 15 Ocak gününe kadar müsaade. Artık ABD'de olduğu gibi marketlerde de ilâç satılmasına yönelik bir çalışma yürütüyoruz!" diye niyetini açıkladı.
Ağır bir eğitimden geçen eczacılar ne iş yapacak bu durumda? Markette kasiyerlik mi?
Bu gidişle doktorlara da "Sizin görevinizi artık kasaplar yapacak" derlerse şaşırmayın!
Biz AKP hükümetinin küresel ilâç şirketleri adına hareket ettiğini bu sütunda defalarca ilân ettik. 2005 yılında İstanbul Cumhuriyet Savcısı Nazmi Okumuş, Roche firmasının SSK'ya fahiş fiyatla ilâç sattığı iddiasıyla hazırladığı iddianamede, "Ülkemiz her yıl fazladan 6 milyar dolar ilâç parası ödemektedir! SSK'nın ihale yasası gerekçe gösterilerek fazla ödeme yolu ile ilâç alması iki aşamada yürütülüyor. Bunlardan biri, 'Doğrudan temin' diğeri ise ‘ilâçların fiyatlandırılması' yöntemi! 88 milyona depoya satılan bir ilâç, devlet tarafından 244 milyon liraya alınıyor! SSK, sadece bir ihaleden 1 katrilyon 827 milyar, 308 milyon, 758 bin, 138 lira zarara uğratıldı. Türkiye'deki sistemde ilaç fiyatlarının belirlenmesinde inisiyatif ilâç firmalarına bırakılmıştır" diyordu.
Aynı günlerde Tıp Kurumu da bize bir açıklama göndererek "Tayyip Erdoğan'ın kararlılıkla uygulamaya çalıştığı ‘Kamu İlâç Alım Protokolü', Türkiye'yi yılda iki milyar dolar zarara uğratacak" demişti.
Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer, SSK'nın yeni ilâç listesi ve uygulama talimatının, halkı tekel durumunda tutulan ulus ötesi şirketlerin ilâçlarına mahkum ettiğini ve bu sebeple 2005 yılında SSK'nın yaklaşık 30 trilyon liralık bir zararı olacağını öne sürüyordu.
Açıklamada "Büyük bir kamusal avantaj sağlayan SSK ilâç alım modelinin tasfiye edilmesi ve Kıyak İlâç Alım Protokolüne geçilmesi yetmiyormuş gibi bir de bu türden düzenlemeler sebebiyle, SSK'nın 2005 yılı ilâç harcamalarında dikkat çekici bir artış olacak, en iyimser tahminle 2 katına çıkacaktır. Bu da 2004 yılında 2,5 katrilyon lira olan SSK ilaç harcamasının 2005 yılında 5 katrilyon liraya çıkması demektir. Yeşil Kart, Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve Maliye Bakanlığı'na bağlı diğer kamu kuruluşları ilaç harcamalarındaki artışlarla birlikte 2005 yılında Türkiye'de tüketici fiyatlarıyla ilâç harcaması yüzde 50'ye yakın bir artışla 9 milyar doların üzerine çıkacaktır.
İlâçta dışa bağımlılığın alabildiğine arttığı, pazarın yüzde 65'inin ulus ötesi şirketlerin hakimiyeti altında olduğu ve petrol ithalatının yarıya yakını olan 2,5 milyar dolayındaki ilâç ithalatının alarm verdiği böylesi bir süreçte ulusal ilâç politika ve stratejilerinin acilen geliştirilerek uygulamaya konması gerekmektedir" denilmişti.
Aradan geçen yıllar içinde Türkiye'nin uğradığı zararı varın hesaplayın artık. Zarar katlanarak büyüyor.
Nitekim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, 2002 yılı sonunda 4.5 milyar TL olan devletin ilâç masraflarının 2009 yılı sonunda 15 milyar 700 milyon liraya ulaşacağını söyledi.
Şimdi önlerinde tek engel olarak eczacıları görüyorlar ki artık ilâcı marketlerde satmayı bile telaffuz edebiliyorlar!