Aynalarda Seyrederim Halimi
Hangi rüzgârın, bu şehre doğru esmeye zorladığını sorgulayalım bizi. Çünkü rüzgâr, sadece felaketlerin taşıyıcısı olarak değil, bereketin geniş zamanlarında, muhtelif cihetlerden müjdeci ayaklarla gelip, kulağı kirişte gönüller için özlem haberlerini de yetiştirmektedir.
Ve temiz bir güne başlanacaksa sokaklarda, fecrin rüzgârının zülfünle uğraşmasının bilincini tekrar tekrar aşılamalıyız mahallemizin serseri çocuklarına.
Çocuklar ki bilsinler, zülfünden tek bir telin nelere kadir olduğunu. Perişanlığında seyretsinler, gönülleri düğüm düğüm bağlanmış âşıkların divane ahvâlini.
Tarak ise haddini bilmeli evvela, böyle gönüllere ilişemezliğini yana yakıla öğrenmeli. Tarih dediğimiz şey, zülfün üstünde dolaşan kuru dikenlerin parlayıp parlayıp sönmesi, zorba küllerin rüzgâra karşı serpilmesini yap-boz yapan bir anlatı değil mi ki?
İbretlik bir okumadan hissedar kılınacak taraklar ancak, vaktin tükenen bu son diliminde, kurtuluş ipine tutunmanın neşesini yaşayacaklar; aksi halde, âşıkların ne şakası ne de şaklabanlığı vâkidir.
Tarağın dişlerinin zülfünden kıracağı her bir tel, bir güç gösterisine, aptalca bir özgüven şovuna dönüşebilir. Bu durum, tarağın muzafferiyetinden değil; âşıkların akan kanın hesabını yapmayacak kadar, kendi kanlarını cömertçe sel sebil kılmalarındandır.
Yollar içerisinde, tek yol kalıyor tarağa. Mademki kendini zülfe bağlı kılıyor, mademki âşıklarla karşılaşması mukadderdir; yapacağı şey, âşıkların zülfe bağlanışı gibi: tedbiri terk edip, takdiri derk eylemesidir. Kendisini, nefsin köleleştirici iktidar ipinden kurtarmasıdır.
Gece, varlığı örtecektir her şeyi örttüğü gibi; ama sönmeyen meşaleleri aydınlatacaktır âşıkların kanaat lokmalarının eşliğiyle sundukları. Onlar ki ateşlerini güneşte tutuşturup, ayda seyredebilmeyi öğrenenlerdir. Onlar ki aşk pazarında kıymet biçilmez bir hayatı terk etmenin, karlı bir ticaret olduğunun bilinciyle bezirgânlık yapmaktadırlar sermâyesiz.
Rüzgâr her üfürüşünde, zülfünden farklı bir bağı çözmekle uğraşırken, etrafa saçılan misk ve anberin kokusunun, dünya çiçeklerinin elvanında asla görünemeyeceği, sâdıkane bir imanla kabule şâyândır.
Nereden bakarsan bak, hangi aynadan seyredersen seyret; boyun eğdirici bir bezek, itaat ettirici yaseminlerle süsleyerek, suların tabakalaşmış buzlarını çatlatmaktadır.
Gece, gündüze doğru yol almaktadır.
#