Bir Düşünce Ve İsyan; Yeter Be!
BİR DÜŞÜNCE VE İSYAN; YETER BE !
Sevmiyorum aslında siyasetten söz etmeyi; nefret ettirecek hale getirdiler.Sevgi,hoşgörü,eğitim gibi toplumsal hayatın birlik,mutluluk, huzur ve kardeşliğini sağlayacak konular varken siyaset adına yapılan çirkeflik,edepsizlik ve densizliklerle huzur bırakmadılar insanımızda.Hayatî değerlerimizi kaybettik ;nerede ise idrak kaybına uğradık zihni bulandıran olaylar ve bilgilerden. Ne için bütün bunlar ? Sözde ülkeyi yönetmek ve hizmet için ! Hadi canım sende, yeter be ! Bıktım artık 1954 seçiminden beri aynı filmi seyretmekten.27 mayıs 1960, 12 mart 1971,12 eylül 1980, 28 şubat 1997,27 nisan 2007 darbe ve muhtıralarını gün be gün yaşayarak geldim bu günlere.
Her zaman şükrettiğim bir şey var.Hiç bir zaman partici olmadım;80 darbesinden sonra çevremin baskısıyla Anavatan Partisinin Taraklı kurucu ve sorumlusu olduğum zaman bile…Bir partinin tek yetkilisi iken başka partilerin kurulmasına yardımcı oldum aynı anda,çok sesliliği sevdim hep. Çocukluğumun geçtiği evimizde hiçbir zaman parti lafı duymadım, şartlanmadım hiçbir düşünceye.Bu günün parti söylemlerine göre sağcı olmadım, solcu olamadım,milliyetçi de olamadım, muhafazakar da olmadım.Sadece Müslüman olmağa,Kur’an ve sünnetten algıladığım kadar Müslüman kalmağa çalıştım.Ama insanın doğal hakları kadar! liberal,sol felsefeyi aşacak kadar, inancımın referansı olarak sosyal,ülkemi,vatanımı, bayrağımı namus,aziz ve kutsal bilecek kadar, milliyetçiyim.Ve bu ülke insanının da (parti ve ideolojileri hariç) böyle olduğuna inanıyorum.Ve hiç slogancı da olmadım.Her slogan heyecanı altına gizlenmiş bir yönlendirme gördüm…
Bunları niçin söyledim;meramım kendimi anlatmak değil.Ancak tarafsızlığımı ifade etmek, söylediklerimin bu bağlamda değerlendirilmesi zaruretine olan inancımdır ifadelerim.Eksik veya yanlış da algılamış olabilirim hadiseleri. Ama imanım şu ki Kur’an dışında her şey tartışılabilir inananlar arasında. Ve en objektif bilgi, dünyaya uzaydan bakarak bütünü görmek gibi;hiçbir görüş ve düşünce sisteminin içinde olmadan dışarıdan bakarak elde edilen bilgidir sanırım.Ve her elde edilen bilgi ve buna bağlı düşünceyi de inadına değil,aksi ispat edilene kadar doğru görebilmektir bilimsel düşünce… Sağlam, vahyin dışında,beşer görüş ve düşüncelerinin her zaman eksik veya yanlış olabileceği varsayımını hatırda tutarak.Gerisi cehalet veya inat.Cahili olduğu şeyin inkarcısıdır insan çünkü…
Çürümüş ceset gibi bu günün olayları ve siyaseti, neresinden tutsan elinde kalıyor.Oysa İmam Gazâli'ye göre” siyaset, yaşayabilmek için zorunlu işler arasında yer alan şerefli bir meslektir; toplumun sevgi, saygı, yardımlaşma ve beraberliğini sağlama aracıdır, insanlığı ıslah ile dünya ve ahirette selamete ulaştıracak doğru yolu gösteren bir faaliyettir.”diye tarif ediliyor. Bugün siyaset sahnesinde yaşananlarla kıyas ederek varın siz karar verin siyasetin neresindeyiz. Kirli politikayı siyaset kabul edip,meşru veya gayrı meşru, hedefe varmak için, yalan,iftira,adaletsizlik ve haksızlığın her çeşidini kendine hak görerek ; bütün erdemler kenara itilip,haysiyetsiz bir işlev haline getirilmiş bugün siyaset.Ve toplum , bunları sorgulamayı düşünmeden,taraf olarak ötekilere! lanet ederken tarafını alkışlar hale getirilmiş!..
Bütün bunlar içimde sancı olduğundan,nefretimi geçen yazımda belirttiğim gibi, eşek hikayesini tercih ederek ifade etmiştim.Daha evvelki yazımda da hafifçe 1960 darbesine değinmiştim.Ama meydana getirilen olaylar artık insanı, zıvanasını çatlatacak hale sokarak yeter be ! dedirtiyor.Bu olayları yaşı itibariyle ilk yaşayanlar için bardak taşmayabilir; ama biz birkaç bardak taşırdık, isyanımız ondandır belki…Bugün olanlar ne ise,her şey bundan evvelki üç beş oyunun son versiyonu. Hani bu sıralar televizyon dizisi olarak sahnelenen “Aşk-ı memnu”romanının(ırzına geçen!) aşk-ı memnu dizisi gibi…
1960 darbesi ile ülkem kurtarıldı ! on yıl geçti. Raydan çıkarılan siyaset küçük bir makas değiştirme ile sözde tekrar yola sokuldu (gibi). O günlerin iki büyük siyasetçisi ve arkalarında karşılıklı sövüşenler, dövüşenler ve alkışlayanlar… Belli bir kesime “umut” olan çizgi romanlardan esinlenerek “Karaoğlan” diye anılan bir siyasi kahraman keşfedildi; sonraları Kıbrıs fatihi oldu.Ve diğer tarafta siyaset sahnesine darbeden iki yıl sonra , siyasette adı duyulmamış ;adeta gökten zembille indirilen,sonraları “çoban sülü”diye anılan bir mühendis.İlk defa Sakarya’ya gelerek Gümrük önünde yapmak istediği konuşmaya bir lise öğrencisi olarak katıldığımı, kürsüde konuşamayıp halkın gülüştüğünü dün gibi hatırlarım yıl 1962-63.Yine o yıllarda okuduğum,”Dünyada ve Türkiyede masonluk” adlı bir kitapta,o zatın bilmem kaçıncı derecede loca kayıt ve sıra numarası verilerek mason olduğu ve bu mihraklar tarafından parti başkanı yapıldığını okuyunca; siyasetle uğraşmadan tabanı olmayan bu kişi nasıl parti başkanı oldu sorgulamamın karşılığını öğrenmiş oldum.Ve biz bundan ,sonraları kendisinin de övünerek söylediği “altı defa gidip,yedi defa gelen” bir siyasi (demagoji) dehası meydana getirdik.Baba dedik ve yıllarca ülkemdeki bir cemaatin tartışılmaz büyüğü oldu.Ve ülkem güzel Türkiyem bu iki şahsın şahsi ihtiras ve makam kavgalarının tepişme ! alanı oldu 1980 darbesine kadar.
Değerli okuyucularım bu hikaye bitmez, gelecek yazımda devam edeceğim. Ama bir gün bizler,(gazdan ayağımızı çekerek) tarafsız olarak sadece hak olanı tespit ve ülkem için sorgulamayı öğrendiğimizde; inşallah ülkem bitmeden bu hikayeler bitecek…
Güzel,huzurlu günler ve esenlikler temennisiyle…