Anlayana
Gün ağarmayacak, gerçeklerle yüzleşmeyeceksiniz zannetseniz de, siz de bir gün güneşin tan ağarmasından çıkıp başınızın tepesine yükseldiğini göreceksiniz…
Mutlu olan var mı diye bir önceki yazımızda sormuştuk ve her seferinde hepimizin Sakarya’dan balık tutum metodu farklıdır diye anlatmaya çalışıyoruz. Bizler yazar değiliz, sizlere karalama defterine boş vakitte attığımız çizikleri paylaşıyoruz. O anlık yaşadığımız duygu ve düşünceleri siz okur dostlarla aktarıyoruz, zor bir zanaat aslında karşınızdaki kişinin sizin içinden geçenleri öğrenmesi. Bazen utanıyorsunuz, kimi an mahremiyetinizi açıyor hissediyorsunuz. Bir an okur karşısında kendinizi çıplak hissediyorsunuz, tanışmadığınız kişiler beyninize giriyor ve okuyor ve kutuptan hurma toplama gücümüz yok. İsteriz tabi ki bu ülke sevdasıyla yanıp tutuşan her bireye kutuptan hurma toplamak hat da sizlere yaylalarda adı konmayan çiçekleri sunmak isteriz…
Biz sizlerle yaşıyoruz ve görüyoruz işsizlikle toplumun ne kadar mücadele ettiğini. Namusuyla evine bir ekmek götürme çabasına olan insanları. Sokağa çıktığımızda yüzleri gülmeyen insanlar topluluğunun içinde buluyoruz kendimizi, senin diye soruyorsunuz, benimde yüzüm gülmüyor. Yok, bir birimizden farkımız, hepimiz aynı kâsedeki çorbayla karnımızı doyuruyoruz. Ve bizler hala ekmeği bölüm yemekle, soğana bir yumruk la parçalayıp masamıza konmasıyla haz duyan insanlarız. Güldürmek değildi niyetim, yani biz geleneklere bağlı insanlarız. Bir gün bir dosta soğanı yumruklayıp koyacaksın sofraya dediğimde hala öylemi yapıyorsun demişti, hayır tabi ki bu sadece bizler geleneklerimize bağlıyız demenin bir benzetmeseydi. Defterimize karalarken de bu benzetmeyi kullanıyoruz, anlayana diyoruz, kelimelerle oynamayı seviyorum, bundan rahatsız olanlar olsa da kusura bakmayın bu Erdoğan da böyle biri…
Evet, mutlu olan buldunuz mu derken, toplumun büyük bir krizde olduğunu, yaşam standartların her gün bir kademe yükseleceğine geriye gittiğini, her liranın kişiler için önemli olduğunu, toplumun açlık sınırına geldiğini, yeni bir güne başlarken mutlulukla karşılayacağımız yerde yeni bir cinnet geçiren haberi duyduğumuzu anlatmaya çalışmıştık. Yaşarken bin defa ölmeyi öğretenlere isyanımı dile getirmek istemiştim.
Bizi yönetenler kendi davullarına çalarken, bizleri kendi ayaklarıyla ezdiklerinin farkına varsın artık, açılım dediniz tutmadı, ermeni dediniz, hançeri arkanızdan yediniz, uzaktaki kıta ülkesinden. Balyozla, çekiçle uğraşıyorsunuz. Bizler açlıkla uğraşıyoruz siz bize kek getireceğim diyorsunuz, ekmek bizim derdimiz, ne anlarız biz süslü keklerden, odunla pişen bir köy ekmeği bize yeter. Onun üzerinden tütün sıcaklık, buram buram Anadolu toprağı kokan kokusu, tarhana çorbasına doğradığınızda sizi tok tutuma gücü bize yeter.
Yemende yatan Mehmetlerimizi, Varna kapısında uzanan Mustafalarımızı, hala Selanik’te bizler için dua eden Ayşe teyzemi, İzmir yolarında ayakları değil de kanatları ile uçan Kemalleri seviyorsanız, bırakın bu açılımı, ermeniyi. Vatanınıza, özünüze dönün. Açız diyen tekel işçilerini görmeyim, bırakın uzak kıtadaki dostlarınızı dinlemeyi.
Gayri gülsün artık yüzlerimiz, mutlu bir şekilde adımlamak istiyoruz bu toprakları. Kriz sizleri teğet geçmiş olabilir lakin bizim yüreğimize balyoz gibi indi. Ekonomiyi günlük olaylarla unutturma sevdanızdan vazgeçin artık. Önceliğiniz bizler olsun, akşam evine bir ekmek götürmek isteyenler olsun, aslanın ağzına elini daldıran, oradan bir ekmek bulma ümidiyle kendini riske atan insanlar olsun önceliğiniz.
#