Çanakkale
Uzaktan görünür Kilit bahir Kalesi, dalgaların sesi size Mektepli Mehmetlerin yanık sesleriyle, şarapnel uğultularını bastırmak için söylediği yanık türküleri hatırlatır. Kendinizi Arıburnun’dan Kanlı sırt’a giden gizli yolda hissedersiniz. Mırıldanmaya başlarsınız; Annem beni yetiştirdi / Bu ellere yolladı / Al sancağı teslim etti / Allaha ısmarladı.
Gözleriniz nemlenir, fakat dalmışınızdır uzaklara, düşmanın sığınmak için açtığı kovuklarının önünde bulu verirsiniz kendinizi. Kulaklarınız da çınlar Büyük Kumandan Mustafa Kemalin “ben size ölmeyi emrediyorum” nidaları. Kireç tepe’de yanı başınızda gördüğünüzde tanımışınızdır onu.
Eceabat a ayak basma zamanı gelmiştir, yanınızdaki arkadaşınıza bakarsınız, oda gözlerini ufka dikmiştir, nerdeydin sorunuza. Gözleri çakmak çakmak cevap verir; Anzak koyundaydım koşuyorduk, süngü hücumuna geçmiştik, sırtların sonuna gelmiştik, durmuyordu öncü kuvvetler aşağıdaki anzaklar’ın üzerlerine doğru sırtlardan uçuyorduk. Ne kadar muhteşem bir yerdir, tozunu üzerinizde hissetmeden, bedeninize girmiştir.
Sargı yerinde bulursunuz kendinizi, yaz sıcağında üşürsünüz, dimdik ve kıvrım, kıvrım duran Selvi ağacına sırtınızı dayadığınızda. O kıvrımlar sanki orada ki binlerce şehidimizi temsil eder. Küçük bir vadidir aslında, yaralılarımızın büyük bir çoğunluğunun taşındığı yerdir ama bir gece düşman gemilerinin bombardımanından kurtulamamıştır. Ağlamak isteseniz de, yapılan büyük bir kahpeliğin, dedelerinizin kemiklerini sızlatacağından korkar, iç çekersiniz, düğümlenir boğazınız, ellerinizi göğe açmış bulursunuz, tüm dualarınızı gönderirsiniz Atalarınıza, avuç açan ellerinizi yüzünüze götürdüğünüz de anlarsınız gözyaşlarınızla doldurduğunuzu. Dedem ben ağlamadım demek istersiniz, döküldü diye mırıldanır, lakin kanlarınızla suladığınız bu toprakların kıymeti bileceğim, binlerce kefensiz yatan sizleri hiç unutmayacağım diye ant içersiniz. Özgürlüğüm ise hep en yüce değer olarak bakidir diye gönlünüze kazırsınız.
Anafartalar’dır durağınız, yedi düvelin Büyük Kumandanı tanıyacağı ve yüzyıllar boyu unutamayacağı toprakları arşınlarsınız, sırtınızı dönmüşünüzdür Kemalyeri ne, koşarak gidersiniz, yemyeşil çimenlere uzanırsınız, toprağı koklarsınız, yüzünüzü sürersiniz, öpmek istersiniz toprağı, ebedi istirahat haneniz bu topraklar olsun diye dua edersiniz. Mehmet çavuş anıtı da yakınızdadır, dede ile torunun aynı siperde şahadet şerbeti içtiğini hatırlarsınız, atıverirsiniz kendinizi küçücük çukurlara, bir iz, bir kuvvet bulmaktır niyetiniz. Ayağınızın dibindedir, milyonlarca mermiden biri kanıt olarak. Eğilip parmaklarınızla dokunursunuz, titrer bedeniniz, sevgilinize ulaşmış gibi, kaybolan bebeğinizi bulmuş gibi, sizin atanızın bir parçasıymış gibi, narince alırsınız onu, yitirmekten korkarcasına vücudunuz bir parçası olsun istersiniz.
Bu topraklar için her şeylerini veren, bölgesel, etnik ayrımı yapmadan omuz omuza çarpışan, tüm zorluklara rağmen Vatanım diye haykıran, çağdaş medeniyet seviyesine gelmemizi sağlayan, tüm dedelerimizin ruhları şad olsun. Cennet bahçelerinden bizi izlerken üzülmesinler, topraklarının her karışının kıymetini bilen torunları hala var.
#