'Duymak'la 'Dinlemek' Aynı Şey Midir?
Allah’a yönelip kurtuluş müjdesine nail olan müminler, Kur’an’da “sözü iyice anlayıp dinledikten sonra onun en güzeline uyan” veya “onu en güzel biçimde uygulayan” kişiler olarak tanıtılırlar. (Zümer 39/18) Hiç kuşkusuz sözlerin en güzeli, Allah'ın Hz. Peygamber'e vahyettiği, Peygamber (as)'in de insanlara ilettiği Kur’an'dır.
İnsan önce sözü iyice dinleyip anlamaya, sonra da en güzelini seçip ona uymaya ve onu uygulamaya çalışmalıdır. Bu da dinlemenin hem İslami bir değer hem de ahlaki bir erdem olduğu anlamına gelir. Çünkü dinleme anlamaya, anlama da uygulamaya yol açar. Uygulama ise kişiliğin gelişip olgunlaşmasını sağlar.
Ancak “duymak”la “dinlemek” aynı şey değildir. “Duymak”, işitmek ve beş duyudan biri vasıtasıyla hissetmek, ya da haber almaktır. Yani duyma iradi değil, organların doğal işlevidir. “Dinlemek” ise işitmek için söze kulak vermek, sözü dikkate alıp ona uymaktır. Görüldüğü gibi dinlemek, iradi ve kasdi bir eylem olup bir karakter özelliği ve huy kabiliyetidir. Bunun için insanın doğal hali/fıtratı, duymaya hazır olduğu kadar dinlemeye hazır değildir. Ama anlama, dinlemeyle gerçekleşeceğinden, anlamak için dinlemek gerekir. Dinleme, hem bilgi edinme kaynağıdır hem de söze değer verip saygı duymaktır. Dinlemenin önündeki en önemli engellerse egoizm, acelecilik, istiğna ve kibirdir. Bu yüzden müstağni ve kibirli kimse, başkasını dinlemeye tenezzül etmez. Dinleme, bir bakıma haddini bilmek olduğundan, kendini ve haddini bilen dinleyebilir. Cahillik, dinlemeyi engeller, dinlememek de cahilliği besler. Dilimizdeki “söz dinlemek” deyimi de işitilen sözün gereğini yapmayı ve ona uymayı ifade eder.
Öyleyse söz, dinleyene söylenmeli, sözü dinleyen de onun en güzeline uymalı ve onu uygulamalıdır. Eğer dinlenen Allah'ın sözüyse, O'nun nezdinde en değerli ve önemli olan neyse o tercih ve tatbik edilmeli; mesela, biri farz diğeri mendup derecesinde olan iki buyruk arasında kalındığında farz olan seçilip öncelenmeli; cezalandırma ile bağışlama seçeneği karşısında, af tarafı tercih edilmeli yahut hem iyi hem de kötü tarafı olan bir sözün, iyi tarafı dile getirilip kötü tarafı terk edilmelidir. Ayrıca herkesin sözünü medeni ölçüler içinde serbestçe söyleyebilmesi; hiç kimsenin, son sözü söyleme hakkını sadece kendinde görmemesi gerekir.
Sonuç olarak insan, Kur’an'ı ten kulağıyla duyup can kulağıyla dinleme erdemine sahip olmalıdır. Çünkü Allah, insanı Kur’an’la denemekte, onun basiretini açmak ve sabrını ölçmek istemektedir. Kur’an’dan sıkılanın imanında sorun var demektir.