Nasıl Huzur Duyulur?
NASIL HUZUR DUYULUR ?
Bu başlığa bakarak nasıl huzurlu olunacağını anlatacağımı zannetmeyin.
Bilakis vicdan ve idrak özürlü olmayanların huzurunu kaçırabilecek şeyleri söyleyeceğimden keyfini bozmak istemeyenler bu yazıyı okumasın…
Lise yıllarında bir münazara (tartışma) konumuz vardı unutamadığım “çok gezen mi bilir, çok okuyan mı “diye. Buradan şu soru aklıma geldi :çok bilen mi huzurludur,hiç bilmeyen mi? Çünkü aynı yıllarda bir arkadaşım vardı; okuduğuma pişmanım, keşke dağda çoban olsaydım der,yorganı başına çeker yatardı…Farkında olmak,bilmek huzursuzluğun kaynağı; aykırılığın farkında isen sorun var yoksa sorun mu var !? Çok bilmiş olmadığımı bilecek kadar bilgi sahibiyim ama gözlemlemeye bilmeye çalışan biri olarak,bunun bir huzursuzluk getirdiğinin de farkındayım…!
Ne yana baksam, seviyesizliğin dört nala koştuğu,cıvıklık ve pespayeliğin hünermiş gibi sergilendiği,pervasızlığın ve utanmazlığın gemi azıya aldığı kısacası, bizi biz yapan değerlerimizin alabora olduğu, ortamda bunları görmenin iç sıkıntısıdır huzursuzluğum..
İnandığım değerlerin bana yüklediği manevi sorumluluk ve vicdan muhasebesiyle nefsimde yaşadığım iç çatışmanın ruh halidir yazıya dökmeye çalıştıklarım..Görmemek için başını çevirsen bir başka densizlik gözünün içine giriyor.Çöl fırtınasına tutulmuş gibi gözlerimi kapatıp başımı örteceğim geliyor gözüme giren çarpıklıklardan korunmak için…
Gençliğe bakıyorum. İnternet yuvalarından çıkmış oyun ve "çetleşmeden" gözleri kızarmış,dışarıda sigarasını tüttürüyor,babasından aldığı harçlıkla… Konuşmaları kulağımı tırmalıyor. Okulda öğrenemediği ! Türkçesinin şaheser örneklerini sergiliyor adeta..:Bir sövmenin ardından birine “kıl olduğunu” anlatıyor;bilmem neyi “fullediğini” ,”moruğun”para vermediğini “lan hafız” diyerek anlatıyor.(hafız’ın da birbirine hitap şekli olduğunu daha sonra öğrendim) vay ülkemin geleceği…
Televizyon kanalları adeta kanalizasyon gibi evlerimize olanca müstehcenliğini,pisliğini akıtmaya devam ediyor.Rezalet ve her türlü kepazeliğin bir meziyetmiş gibi anlatıldığı ;bizim yaşantı örf ve adetimizi hiç yansıtmayan (dizi)lerin peş peşe dizelendiği;haysiyet ve şahsiyetin zafiyet gibi algılandığı ,aile sorunu yaşayan talihsizlerin aile dramını, sözde derdine dermanmış gibi, magazin haline getirerek reytinglerine alet etmenin iki yüzlülüğünü seyrederken ruh sağlığımın bozulmaması için ya ruhsuz,ya duygusuz olmam lazım geldiğine inanıyorum.. Bilgi,düşünce ve fikirle tartışmadan ziyade kavga ve patırtının prim yaptığını fark edenler, sözde tartışma programı adı altında, birbirini dinleme kültürünü dahi kazanamamış,ilerici ! gericilerle, gerici ilericileri ! ileri geri konuşturup sövüştürdüğü kör dövüşünü seyretmeye katlanmanın da ayrı bir işkence olduğunu görüyorum; kendimi zorlayarak dinlemeye çalıştığımda… Bilgilenmekten ziyade ,kavgadan zevk alır hale geldik…
Basınımız da ayrı bir maraz ! Aylık dergi gibi çok sahifeli gazetelerin halkımıza,ne kadar doğru haber,bilgi ve bilinç verebildiğini tartışmak bile fazla.Ama magazin haberleri ile toplumun beyinlerini uyuşturup,idrak melekelerini dumura uğrattığını söylemek için de psikolog olmağa gerek yok sanırım..Bu ülkenin ciddi sorunları mı yok Allah aşkına !?
Görmemek körlüktür,ama görüp de umursamamanın,görüp de idrak etmemenin adını ben koymayayım..Onu idrak sahibi okuyuculara bırakayım !.
İyi de ! çözüm ne …?